İnsan yaşamı boyunca eksikliklerini gidermeye çalışır. Azrail’e giden bir geminin, yolun ortasında su almasını engellemek gibi yani. Mahrumiyet işte geminin su almasını engelleyememektir…

Mahrum kalmak ağır bir sınavdır. Ama hayat bize binlerce yol gösterir ve her biri aynı oranda çetrefillidir. Biz seçtiğimiz yolun karmaşışıyla uğraşırken unuturuz yoksunluğumuzu.

Başka başka şeylerle doldurmaya çalışırız. Tüketen bir canlı haline gelmiş olmamış bu eksiklikleri doldurmaya çalışmaktandır belki de. Ama o yoksunluk o unutmaya çalıştığımız acı ansızın gelir bulur bizi…

Beni de buldu mahrumiyete bir örnekle devam etmek istiyorum:

 İnternet âleminde boş boş gezinirken bir köşe de “hayatınızın matematiğini” çıkaralım ibaresine tıkladım. Bir bankanın reklam yapmak için yürüttüğü uygulamaya ilk başta adımı soyadımı ve doğum tarihimi girdim…

Çizgi film edasıyla başlayan videoda kaç gün önce doğduğumu, kaç aylık olduğumu, okula kaç gün önce başladığımı vs çıkarmışlardı. Hayatımın matematiği dökülmüştü yani ortaya…

Ama çıkan bir sonuç yüzümde buruk gülüşe neden oldu.  Buruk gülüş birkaç dakika sonra tek bir damlaya dönüştü ardından mahrum kalışımı unutmama devam etme zorunluluğum geri döndü.

Bu üç-dört dakikalık bu eylemlerin müsebbibi “ilk adımımı” kaç gün önce attığımın sonucuydu. Doğuştan gelen rahatsızlık nedeniyle bebekliğinde dahi emekleyemeyen biri “ilk adımını atmış” ama haberi yokmuş meğer…

                                                              …

Hayat engelli bireylere mahrumiyetini daha sık karşısına çıkarır. Bu duruma ben ve kaderdaşlarım alışkınız. Ama yumrukhiç beklemediğiniz bir yerden gelirseo zaman daha çok acıtır canı. Bu durum tüm insanlık için aynıdır aslında.

Gard hayatın her anında aynı güçlükle tutulamaz. Kollar yorulur elbet. Ve doğan ilk boşlukta çakılırız yere. Yerden kalkılır kısa sürede lakin bir sonra ki yumruğun ne zaman ve nasıl geleceğinin düşüncesi zihni harap eder… Yumruk yeme korkusu, kendisinden daha çok acıtır…

Mahrumiyete alışmalı mı insan? Gemi batarken keman çalmaya devam edilmeli? Yoksa yaranın üstüne gitmeli mi umutsuzca. Muallakta kalınan bir hayat sorusu daha; cevap yerine manası derin bir soru işareti kalıyor… Hangi silgi yok edebilir ki o soru işaretini?

İstenilen değerden mahrum kalmak, insanın içinde enerjiye dönüşebilir. Adına tutku veya hırs denilebilir… İsmini koyduğumuz duygu insanın yapısına göre şekil alabilir… Lakin insan şekil değiştirmeye müsait bir yapıya sahip olduğu için bu iki duygunun içimizde büyümesi ipte yürümek gibidir…

Fazla derinlere inerek boğulma tehlikesi yaşamadan yazıyı sonlandırmak istiyorum. Yazılarımı takip edenler matematiği sevmediğimi bilir. Yaşam “Hayatımın Matematiğini” çıkarma fikri ile benden intikam aldı galiba… Sen beni sevmezsen ben yumruğu indiririm demiştir belki de…Ben bunu hakkettim kabul ediyorum.Allah’a(c.c.) emanet olun…

e-mail : [email protected]