Dün bir telefon geldi. Kanalizasyon kazısında bir mezar bulmuşlar. Antik olabilirmiş. Oldu da. 2000 yıllık bir kafatası çıkardılar mezardan.

O bize baktı bir süre, lahitin taş duvarı üzerinde, biz de ona. Yanında bir kandil, küçücük, gözyaşı şişesi ve kemikleri.

İnsan, hem ölüyor sadece kemikleri kalmacasına. Hem 2 bin sene sonra kemikleri bulunuyor. Yüz yıl sonra kafatasları bu kafatası gibi kemik kabağı olacak başka insanlarla göz göze geliyor göz çukurları.

Bu kafatası saçlarıyla gömüldüğünde, ne İstanbul'u fethedecek Fatih doğmuştu, ne de İstanbul'da köprü trafiği sorunu vardı.

Acaba, mutlu muydu bu adam, ne düşünceler ne hayaller geçmişti şimdi kemikten bir tastan başka bir şey olmayan kafasından?

Şimdi politikacılarımız demokrasi adı altında koltuk kavgasına, kocalar arabaları, evleri, koltukları yenilemeye, kadınlar da bitmeyen dırdırlarını süsleyip püslemeye kaldığı yerden devam edebilirler.

Hikayemiz çok uzun değil. Kısacık…