İçinde sıvı bir yağ ve fitil bulunan kaptan oluşmuş aydınlatma aracıdır. Kandil imandır, ihlasdır, ilimdir ve vahiydir. Kandil davadır, imtihandır, cihaddır, şahadettir. Kandil Resuldur, Nebidir, sıddıktır, salihdir. Bu duygularla kandilimiz hayat yolumuzun aydınlığı, ahiretimizin nuru, cennetimizin temaşası olması dileğiyle mübarek olsun.
AYETLER VE RESULUN YOLU
O gün, zalim kimse (pişmanlıktan) ellerini ısırıp şöyle der: Keşke o peygamberle birlikte bir yol tutsaydım!
Yazık bana! Keşke falancayı (bâtıl yolcusunu) dost edinmeseydim!
Çünkü zikir (Kur'an) bana gelmişken o, hakikaten beni ondan saptırdı. Şeytan insanı (uçuruma sürükleyip sonra) yüzüstü bırakıp rezil rüsvay eder.
Peygamber der ki: Ey Rabbim! Kavmim bu Kuran’ı büsbütün terk ettiler. (Furkan suresi, 27-30)
İŞTE PEYGAMBER
“Allah’ın benimle göndermiş olduğu hidayet ve ilim, yeryüzüne yağan bol yağmura benzer. Yağmurun yağdığı yerin bir bölümü verimli bir topraktır: Yağmur suyunu emer, bol çayır ve ot bitirir. Bir kısmı da suyu emmeyip üstünde tutan çorak bir yerdir. Allah burada biriken sudan insanları faydalandırır. Hem kendileri içer, hem de hayvanlarını sular ve ziraatlarını o su sayesinde yaparlar. Yağmurun yağdığı bir yer daha vardır ki, düz ve hiçbir bitki bitmeyen kaypak arazidir. Ne su tutar, ne de ot bitirir.
İşte bu, Allah’ın dininde anlayışlı olan ve Allah’ın benimle gönderdiği hidayet ve ilim kendisine fayda veren, onu hem öğrenen hem öğreten kimse ile, buna başını kaldırıp kulak vermeyen, Allah’ın benimle gönderdiği hidayeti kabul etmeyen kimsenin benzeridir.” (Buhari, İlim 20.)
O’NU DİNLEMEK
Rasûlullah (sav) Mescid-i Nebevi’de oturmuş, sahabiler de onun etrafını almışken karşıdan üç kişi çıkageldi. İkisi Rasûlullah (sav)’e doğru yöneldi, diğeri gitti. Rasûlullah (sav)’in yanına gelenlerden biri cemaatin arasında bir boşluk görüp oraya oturdu. Öteki ise cemaatin arkasına gidip oturdu. Üçüncü adam da çekip gitti. Rasûlullah (sav) sözünü bitirince (bunlar hakkında) şöyle buyurdu:
“Size şu üç kişinin durumunu haber vereyim mi? Onlardan biri Allah’a sığındı; Allah da onu barındırdı. Diğeri (insanları rahatsız etmekten) utandı, Allah da ondan haya etti. Ötekine gelince, o (bu meclisten) yüz çevirdi; Allah da ondan yüz çevirdi.” (Buhari, İlim 8)
O MÜTEVAZIDİR
Hz. Ömer (r.a.) minberde, Allah Rasûlü (s.a.s.)’nden şunu duyduğunu söylemiştir: “Hristiyanların Meryem oğlu İsa’ya yaptıkları gibi, beni aşırı şekilde övmeyin! Ben ancak Allah’ın kuluyum. Bana ‘Allah’ın kulu ve Rasûlü’ deyin!” (Buhari, Enbiyâ, 48)
Allah Rasûlü, kendisini görünce heyecandan titreyen birisini peygambere yakışan bir tevazuyla şöyle sakinleştirmiştir: “Sakin ol. Ben bir kral değilim. Ben ancak kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum!”
Teşehhüdü öğrettiği bir adam, “Şehadet ederim ki, Muhammed Allah’ın Rasûlü ve kuludur.” deyince Hz. Peygamber, “Ben Rasûl olmazdan önce kul idim. ‘Şehadet ederim ki, Muhammed O’nun kulu ve Rasûlüdür de!” buyurmuştur.
TOPRAK VE TEVBE
“İnsanın bir vadi dolusu altını olsa, bir daha olmasını ister. Onun gözünü ancak toprak doyurabilir. Fakat Allah tevbe edenin tevbesini kabul eder.” (Hadis)
STRES VE DUA
Ümmü Seleme (r.a.)’den nakledildiğine göre, Allah Rasûlü (sav) şöyle buyurmuştur: “Birinizin başına bir musibet geldiği zaman, ‘Biz Allah’a aidiz ve ona döneceğiz. Ey Allah’ım! Musibetimin ecrini senden bekliyorum, bundan dolayı bana ecir ihsan et ve benim için onu daha hayırlısıyla değiştir.’ desin.” (Ebu Davud, Cenâiz, 22.)
Ümmü Seleme Validemiz, Allah Rasûlü’nün, “Kim bu şekilde dua ederse, Allah onun bu talebini yerine getirir.” buyurduğunu naklettikten sonra şöyle devam eder: “(Eşim) Ebu Seleme vefat edince ben de böyle dua ettim. Sonra da, kendi kendime “Ebu Seleme’den daha hayırlısı kim olabilir ki?” dedim. Hâlbuki Allah ondan sonra, Rasûlüllah (sav) ile evlenmemi nasip etti.”(Muvatta, Cenaiz, 14.)
SABRIN ERDEMİ
“Sabır, musibetin ilk darbesinde (başa geldiği ilk anda) yapılan sabırdır.” (Buhari, Cenaiz, 31.)
Peygamber Efendimiz (sav), musibete maruz kalan müminleri teselli eder, bu meyanda sık sık hasta ziyaretine giderdi.
Bir gün hasta bir bedeviyi ziyaretinde teselli kabilinden, “Zararı yok (aldırma). İnşallah hataların için temizleyici olur.” deyince, hastalığının şiddetinden bunalan bedevi, “Temizler diyorsun ama hiç de öyle değil. Bilakis o, düşkün bir ihtiyarın üzerinde kaynayıp duran, kabirleri ziyaret ettiren bir hummadır.” karşılığını verdi. Hastanın sıkıntılı durumunu gören Peygamberimiz (sav), “Peki, öyle olsun.” buyurdu. (Buhari, Merdâ 10.)
“Müminin işine şaşılır. Çünkü onun bütün işleri hayırdır ve bu sadece mümine özgüdür. Kendisine bir varlık (nimet) isabet ederse şükreder, bu onun için hayır olur, bir zarar isabet ederse sabreder, bu da onu için hayır olur.” (Müslim, Zühd ve Rekâik, 64.)
DİLEK VE KUR’AN
Rab Teâlâ şöyle buyuruyor: Kuran okumak, her kimi benden bir istekte bulunmasından alıkoyarsa ben, ona benden isteyenlere verdiğimden daha üstününü veririm. (Tirmizi)
KÖTÜ SÖZ AYNA GİBİDİR
Abdullah b. Amr (r.a.)’dan nakledildiğine göre Allah Rasulü (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Büyük günahların en büyüklerinden birisi kişinin ana-babasına lanet etmesidir. “Ey Allah’ın elçisi! Nasıl olur da kişi ana-babasına lanet eder!” denilince Hz. Peygamber, “Bir adam, başka bir adamın babasına söver, o da onun babasına ve annesine söver.” buyurdu. (Buhârî, Edeb, 4.)
“Ölülere sövmeyiniz. Çünkü onlar, önden göndermiş oldukları amellerinin karşılıklarına ulaşmışlardır.” buyurmakta (Buhâri, Cenâiz, 97.)
EN GÜZEL DEDE
Hz. Hasan gelince hemen onu odasına götürmüş, onun elini sakalına dokundurmuş, sonra yüzünü ona iyice yaklaştırarak “Allah’ım ben onu seviyorum, sen de onu ve onu seveni sev.” demiştir. Yine onun “Kim Hasan ve Hüseyin’i severse beni sever, kim de onlara buğz ederse bana buğz eder.” dediği nakledilmiştir.
Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin zaman zaman Hz. Peygamber’in huzurunda güreş yapmışlardır. Ebu Hureyre’den nakledilen bir rivayette onların Hz. Peygamber’in huzurunda güreşirlerken Rasûlullah (sav): “Haydi Hasan!” diye heyecana ortak olunca Hz. Fatıma: “Niçin ‘Haydi Hasan’ diyorsun?” diye sormuş. O da: “Cebrail de ‘Haydi Hüseyin’ diye sesleniyor da onun için.” buyurmuştur.