Kaynarca ilçemizde yaşanan o kahredici olay tüm dikkatleri yine Sakarya’ya çevirdi... Neler oluyor bu şehirde... Huzurun başkenti, barış ve kardeşliğin şehri, huzur ovası Sakarya’da şimdi karanlık bulutlar dolaşıyor...

İnsanlığı mı kaybediyoruz yoksa yavaş yavaş?... Gözü dönmüş iki cani, henüz biri daha doğmamış 3 cana kıydı bu topraklarda... Zulümden kaçarak güvenli bir liman olarak gördüğü ülkemize sığınan Suriyeli bir aile paramparça edildi... Tarih boyunca 72 milletin muhacirine kucak açmış Sakarya’nın adı ihanet, vahşet ve katliamlarla mı anılacaktı? Çok yazık...
...

Korkunç olay haber merkezimize ulaştığında, elimiz ayağımıza dolaştı... Adeta kanımız dondu.. Habere nasıl başlık atacağımıza karar veremedik. Hiç bir başlık bu vahşeti ifade etmeye yetmezdi... İçimize sinmese de UTANÇ VERİCİ! ve UTANIYORUZ! manşetiyle verdik, tarihe kara bir leke olarak geçen haberi...

3 masum can katledildi. Yaşına girmemiş bir bebek, henüz karnında, ertesi gün hastaneye gidip kucaklarına almayı hayal ettikleri bebeği ile beraber annesi... Bir baba hem hanımı, hem doğacak bebeğini ve 10 aylık çocuğunu kaybetti. Suriye’den gelen bu aile Esed rejiminin zulmünden, tecavüz ve katliamlarından kaçarak güvenli bir ülke olarak Türkiye’ye sığındılar ve maalesef bu acı olayla karşı karşıya kaldılar...

Oysa, muhacirler Allah’ın emanetiydi. Emanete ihanet edildi.

KAN DONDURAN OLAY

Bir yıl önce Suriye’deki iç savaştan kaçarak Türkiye’ye gelen ve ailesiyle Kaynarca’ya yerleşen 27 yaşındaki Halid Al-Rahman ilçede bulunan bir tavuk kesimhanesinde çalışıyordu. İddiaya göre; tartıştığı Birol K. ve Cemal B., olayın intikamı için, Halid Al-Rahman’ın fabrikada çalıştığı sırada evinin kapısını gece levye ile açarak 9 aylık hamile eşi Emani Al Rahman ve 10 aylık çocuğu Halaf Al Rahman’ı, Birlik Mahallesi’nde ormanlık alana kaçırdılar. İki cani burada savunmasız genç kadına cinsel saldırı ve işkence sonrası başını taşla ezerek hunharca öldürürken, boğarak katlettikleri 10 aylık bebeği ise annenin cesedi ile birlikte ormana saklayıp kaçtılar. Ancak kısa sürede yakalanan bu insan görünümlü canavar ruhlu yaratıklar, yaptıkları vahşeti itiraf etti.

ÜRPERTEN RAPOR

Suriyeli mefta Emani Arrahman’ın İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndaki otopsi sonucundan kan dondurucu detaylar ortaya çıktı... Otopsi raporunda Arrahman’ın kafası taş ile ezilmiş ayrıca boğazında sıkmadan kaynaklanan bere ve çürüklerin olduğu ve iç organlarında da tahribatın olduğu belirlendi. Hamile olan kadının karnında da sopa izleri tespit edildi. Kadının karnındaki çocuğun bu darbeler sırasında öldüğü değerlendirildi. Arrahman’ın 10 aylık bebeğinin ise ağzı ve burnu kapatılmak suretiyle boğularak öldürüldüğü tespit edildi.

Olay sonrası yakalanan caniler C.B. ve B.K., Kaynarca Cumhuriyet Başsavcılığı’nda alınan ifadeleri sonrası, “Tasarlayarak, Canavarca Hisle veya Eziyet Çektirecek Hisle Öldürmek”, “Çocuğu veya Beden veya Ruh Bakımından Kendini Savunamayacak Kişiyi Öldürme”, “Nitelikli Cinsel Saldırı”, “Cebir, Tehdit veya Hile Kullanarak Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma” suçlarından tutuklanmaları istemiyle Kaynarca Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edilerek atılı suçlardan tutuklandı.
...

Karısı ve oğlunun tecavüze uğradıktan sonra öldürüldüğünü öğrenen Halid Al-Rahman jandarmadan, Suriye’de yaşayan akrabaları nedeniyle, eşinin tecavüz sonrası öldürüldüğünün gizli tutulmasını istedi. Türkiye’nin zor durumda kalmaması için, “Kesinlikle tecavüz edilip öldürüldü demeyin, trafik kazasında öldü diye söyleyin” talebinde bulunması, acı ve utancımızı daha da arttırdı.

Ne için, neden? Böylesi akıllara durgunluk veren bir vahşet, hangi gerekçe ile yapılmış olabilir? Hamile bir kadını, 10 aylık çocuğuyla birlikte, eşini cezalandırmak için katletmek nasıl bir zihniyettir? Akıl almıyor. Bu katliamı yapanlar insan olamaz. Bir cana kıymak bu kadar kolay olabilir mi? Bİr insanı öldürmek bütün insanları öldürmek gibidir. “Kim, haksız yere bir cana kıyarsa, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir can kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibi olur...” (Maide 32)

DUALAR GÖZYAŞINA KARIŞTI

Orhan Camii’de önceki gün yürekleri dağlayan bir cenaze namazına daha şahit olduk... Binlerce Sakaryalı, katledilen masum üç canın cenazesinde tek yürekti... “Sakarya Suriyeliler’in vatanıdır”, “Zalime karşı mazlumdan yanayız”, “Irkçılık haramdır” pankartları ve “Hepimiz kardeşiz” sloganları ile zulme karşı birlik mesajı verildi. Devlet erkanının da katıldığı ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in, “Bugün burada sahip çıkıp koruyamadığımız için katledilen Suriyeli kardeşlerimizin değil; ölen insanlığın cenaze namazını kılacağız. Allahım sen bizi affet” diyerek gözyaşları içinde kıldırdığı cenaze namazı sonrası getirilen tekbirler semada yankılandı... Türk ve Suriye bayraklarını birlikte dalgalandıran Sakaryalılar, Diyanet İşleri Başkanının duygu dolu konuşması ile gözyaşlarına boğuldu... “Bize ne oldu ki biz zalimlerin, zulmün yaraladığı mazlumun zalimi olduk. Bize ne oldu ki biz vicdanımıza ve merhametimize sığınan bebeğin katili olduk. Bunun üzerinde hep birlikte düşünmeliyiz. Cenazesini kıldığımız 20 yaşındaki anne, 10 aylık bebek mi mülteci yoksa bizim vicdanımız mı mülteci? Onlar mı mülteci yoksa bizim merhametimiz mi mülteci? Bir hilalin gölgesine hepimiz sığındık, 10 aylık bebek mi sığmayacak bu tarih boyunca mazluma umut olmuş, bu güzel vatana, bu aziz vatana. Biz tarih boyunca zalimin karşısında durmuş, zalimden korkmamış ama mazlumun ahından korkmuş bir milletin evlatlarıyız. Vicdan bizi birleştirmezse her şey bizi ayırır, merhamet bizi birleştirmezse her şey bizi parçalar” sözleri ise taa derinden ezdi yüreğimizi...

Vahşice şehit edilen Suriyeli bacımız Emani Al-Rahman ve 10 aylık bebeği Halaf Al Rahman’ın cenazesini binlerce Sakaryalı, göz yaşlarına karışan tekbir ve dualarıyla Suriye’nin İdlip kentine uğurlarken, ırkçı nefrete karşı kardeşliğin sesi yükseltildi.
...

Sakarya, tarih boyunca hep göç almış, Boşnak, Tatar, Abaza, Çerkez, Gürcü ve bir çok milletten insanı mülteci olarak bağrına basmış ve yeni bir medeniyet inşa ederek hep birlikte kardeşçe yaşayan bir şehir olmuştur...

Son günlerde özellikle medyada rastlanan, Suriyeli birinin veya farklı bir mültecinin işlediği bir suçun tüm Suriyelilere mal edilmesi ne kadar yersiz ise Kaynarca’da gerçekleşen menfur saldırı da tüm Türk milletine mal edilemez. Çünkü Allah’a saygısı olmayanın insana saygısı yoktur...

Suçlular, emniyet güçlerince hızla önlem alınarak, yakalanmıştır. Artık milletin beklediği, bu canilere hak ettikleri cezanın verilmesidir. Ancak “beşerî” kanunların vereceği cezalar kamu vicdanını ne derece rahatlatır? Müslüman bir toplumda, canı yanan ailenin yüreğindeki acı ancak “ilahî” buyruk olan “kısas” ile dindirilebilir... Böylesi insanlık dışı suç işleyenler için “idam”ın geri gelmesi talebinin bu denli artması yersiz değil.

ASIL KİMDEN UTANMALIYIZ?

Ülkemizdeki sığınmacıların, kimliğinde “İslam” yazan müslüman vatandaşlarımız(!) tarafından tecavüze uğrayıp, öldürülmeleri ile bütün dünyaya rezil olduk! Bu yüzden utanıyoruz değil mi?.. Birleşmiş Milletler, İnsan Hakları, Amerika, Avrupa, Rusya... Eyvah şimdi bize ne gözle bakacaklar!..

Peki, Alemlerin Rabbi Allah’tan hiç utanıyor muyuz?

Her beş vakit namazda Fatiha okurken, “Yalnız sana inanır, yalnız senden yardım dileriz” deyip; hep başkalarından medet umduğumuz... Her alışverişe hile, faiz, her alana haksızlık ve zulüm karışmışken huşu içinde cuma kıldığımız... Komşumuz açken, tok yatabildiğimiz... Resulullah’ın emaneti olan kitabı okuyup anlamak istemediğimiz... “Elhamdülillah müslümanım” deyip müslüman gibi yaşamadığımız için utanmalıyız asıl! Öyle değil mi?