Başlık; İsmail Hami Danişmend’in ( 1889-1967, tarihçi ve Türk Dili araştırmacısı), birçok eserinden sadece birinin adı. Bu güne uyarlanmış haliyle, “ Batı Kaynaklarına Göre Eski Türk Karakter ve Ahlakı.”

                        Kitap; tamamen Batılı insanların, seyyah, elçi veya benzeri saiklerle, 16-17-18. asırlarda Osmanlı diyarında gördüklerini, bizim için ne yazdıklarını, kaleme aldıkları eserlerinden tercüme ederek  derlenmiş.

                        Yazarın kendisi, kitaba, eski Türkler hakkında bir şey koymamış ve yazmamış. Sadece, Batılıların yazdıkları eserlerden, bizim hakkımızda ne dediklerini toparlayarak özetlemiş. Hiç şüphesiz, neyi  nereden aldığını da, yani kaynağını da göstererek.

                       Merhum Danişmend’in kitabından derlediğim, eski Türklerin özelliklerini, özelliklerinden bir kısmını, diğerlerini de gelecek yazılarımızda ele almak üzere, bu yazımızda sıralamaya çalışacağız.

                      *Türklerin meziyetleri vardır. Hilekarlıkla sahtekarlık bilmezler ve doğruluktan ayrılmazlar. Karı-koca ihanetinden çekinirler, onun için Türkler arasında zina ender bir şeydir. Bunun sebebi, Türk kanunlarının 2. ve 3. defa  evlenmeyi, yani teaddüd-i-zevcatı ( çok eşliliği ) men etmemesidir.

                     *Bu memlekette, hemen hiçbir cinayet vakası duyulmaz. Eğer bir iki fevkalade vaka zuhur edecek olursa, onlar da, ya ani bir feveran neticelerinden, veyahut, yol kesen haydutların şekavetlerinden ( şakiliklerinden, haydutluklarından ) ibarettir.

                     *Vaktiyle Romalıların yaptığı gibi, halkın hamama gidebileceğini ilan eden çan sesini beklemeye artık lüzum yoktur. Türk hamamları sabahın saat dördünden itibaren açılır ve ancak akşam sekize doğru kapanır; bütün bu müddet zarfında hamamda hiçbir zaman, hiçbir gürültü ve kavga olmaz, hiç kimsenin elbisesi yahut kesesi çalınmaz ve (Latin şairi ) Ovide’in elbiselerini muhafaza için kapuda beklemesini istediği bekçiye de hacet (ihtiyaç) olmaz.

                    *Hırsızlara gelince, bunlar İstanbul’da son derece nadirdir. Ben Türkiye’de takriben on dört sene kaldığım halde, bu müddet zarfında hiçbir hırsızın orada ceza gördüğünü işitmedim. Yol kesen haydutların cezası kazıktır. Ben bu memlekette geçirdiğim müddet zarfında yalnız altı haydudun kazıklandığını işittim. Onlar da hep Rum cinsindendi. Türkiye’de yankesicinin ne olduğu malum değildir. Onun için çephelerin el çabukluğundan korkusu yoktur.

                    *Türkiye’de yol kesme vakalarıyla ev soygunculukları ve hatta dolandırıcılık ve yankesicilik vakaları, adeta meçhul gibidir. Harp halinde olsun, sulh (barış) halinde olsun, yollar da, evler  kadar emindir.

                    *Haksızlık, mürabahacılık (tefecilik), inhisarcılık (tekelcilik) ve hırsızlık gibi suçlar, Türkler arasında adeta meçhul cinayetlerdir. Hasılı, ister vicdani bir akideden, ister ceza korkusundan mütevellid ( meydana gelmiş) olsun, o kadar dürüstlük gösterirler ki, insan çok defa Türklerin doğruluklarına hayran kalır. Bu memlekette yaşayan Hıristiyanlar ve bilhassa Rumlar öyle değildir. Sık sık çarpıldıkları cezaya rağmen bunlar, Hıristiyanlığın safvetini (saflığını, temizliğini) ihlal eden bir ahlaksızlık içinde yaşarlar.

                     *Gerek İstanbul’da gerek Osmanlı imparatorluğunun bütün şehirlerinde hüküm süren emniyet ve asayiş, hiçbir tereddüde imkan bırakmayacak surette ispat etmektedir ki, Türkler hiçbir zaman görülmemiş bir derecede medenidirler ve o kadar uzun zaman haklı olarak (!) itham edilmelerine sebep olan mahut (bilinen, adı geçen) barbarlıkla artık hemen hiçbir alakaları kalmamıştır.

                    *Avrupa’nın bazı payitahtlarında çok büyük polis kuvvetleri bulunduğu halde, cinayetleri önleyip, canileri yakalamaya kafi gelmemesine mukabil, İstanbul’da polisin, hemen hiçbir işi yok gibidir.

                   *Ev kapularının şöyle böyle kapandığı ve esnafın umumi ahlaka itimad edip, dükkanını açık bırakarak gaybubet ettiği bu muazzam payitahtta, her sene azami altı hırsızlık vakası olur. Bunların failleri de ekseriyetle Türk olmayan devşirmelerdir.

                  *Ahalisi sırf Hıristiyanlardan mürekkep olan Galata ile Beyoğlu’nda ise, hırsızlık ve cinayet vakaları duyulmayan gün geçmez.

                   Kitabı okuyunca ve bu yazıyı okuyanların da aklından geçeceği gibi; “galiba o eski Müslüman Türkler’i bu topraklardan başka bir yere götürmüş, yerine başka bir millet koymuş ya da inşa etmişler” diyesi geliyor.

                   Bu kitap, yediden yetmişe tüm gençlerimize, orta mektepten üniversiteye kadar tümüne okutulmalı, geçmişi, geçmişinin, atalarının karakter ve değerleri hatırlatılmalı, çocuklarımıza güven ve kişilik kazandırılmalıdır.