Bir grup akademisyenin (!) Güneydoğu’da cereyan eden çatışmalar nedeniyle hükümeti sorumlu tutan bildirilerine karşı başlatılan tepkiler, ülke gündemini oluşturuyor son günlerde…

Başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Başbakan Ahmet Davutoğlu ve sağduyu sahibi siyasetçilerin ağır bir dille suçladığı öğretim üyeleri yanında, aynı meslekten karşı bildirilerin gelmesi, bu konuda yüreklerde biriken öfkeyi ve tepkiyi bir nebze de olsa giderecek görünüyor…

Ülkenin karşılaştığı her sıkıntılı süreci fırsat bilip, “sandık hezimetlerine” kılıf olarak seslerini yükseltip ülke aleyhine refleksleriyle, pişmek üzere olan aşa su katan sözde aydınların hoş karşılamayan tavrına, başta meslektaşları olmak üzere, toplumun büyük kesiminden tepkiler gelmeye devam ediyor...

Özellikle sanal alemde çoğuna katılmadığımız yakışıksız bir üslupla yapılan karşı çıkışları, hoş karşılamak mümkün değil…

Kendi bölgelerini, emrine girdikleri ulusal ve uluslar arası güçlerin arzuladığı doğrultudan hareketle yakıp yıkan, PKK terör örgütüne tek laf etmeyip; yükü getirip onlara canı kanı pahasına anladığı dilden karşılık veren kahraman güvenlik güçlerimize ve bu konuyu kökünden halle niyetli ve de kararlı iktidara yükleyen kesime karşı başlatılan tepkiler arasında, bana göre en anlamlı en masum fakat en etkili olanı, hiç kuşku yok ki “Biz size akademisyen olamazsınız demedik, adam olamazsınız demiştik, yanıltmadınız bizi” şeklinde değerli dost Ali Kaba tarafından retweetlenen bu anlamlı mesaj, son derece çarpıcı…

Adam olana yeter de artar…

Aleyhte lehte söylenen her söze -edep sınırlarını aşmadıktan sonra- katılmasak da üzerinde durup düşünmekle iyi sonuçlar alınacağına inanırım, daima…

O nedenle derim ki, bizim için başka Türkiye yok...

Bu ülke bizim…

Dünya’da özellikle de ülkemiz sınırları etrafından olup bitenlere bakın bir yol…

Bir nefes sıhhat ve bir lokma ekmek için yollara düşüp denizlerde balıklara yem, sınırlarda zalimlere kurban giden, vatanlarından kaçışı kurtuluş gören insanlara bakıp da böyle acıklı bir sona düşmemek adına kanıyla, canıyla mücadele eden güvenlik güçlerimizi töhmet altında bırakmak; bırakın kendini aydın sananları, ay yıldızın gölgesinde yaşayan hiçbir fert için hoş karşılanacak bir tepki, etki olamaz asla…

O nedenle kutuplaşmayı körükleyen tuzaklara düşmeden, doğru olanı söylemek, ülke yararına hareket etmek, bunu da terbiye sınırları içerisinde dile getirmek, kaçınılmaz, tercih edilen bir yol ve yöntem olmalıdır...