Zihinlerin materyalistlik verilerle şartlandığı, dar gelirliler rızık kaygısıyla günlerini geçirmeye çalışırlarken, zengin denilen kimselerin haz peşine düştüğü bir ortamda; Allah’ın emirlerinden, öte dünyadan bahsetmenin yadırganmasına şaşmamalı. Günümüz insanı için, iktisadî hayattan daha ciddi, üzerinde düşünmeye değer daha önemli bir olay kalmamış gibidir.

Kafalar, rızk kaygısı ile öylesine doldurulmuştur ki, artık “her şey” bir meta gibi, bir alım satım konusu halinde düşünülmektedir.

 Zehirlenmiş zihniyetlerde dolaşan garip sorular ve karşılaştığımız sorunlu insan tiplerine örnek verelim.

-Modern bir zamanda yaşıyorum günahlara nasıl karşı durayım ? diyor.  Allahın günümüz koşullarındaki değişimi bilmemesi durumu gibi bir ortamın olduğunu ima edip zor bir zamanda yaşadığını söyleyerek kendini masum hale getirmiş bir kul profili,

-Her türlü algı operasyonuna balıklama atlayan, bütün izimleri kendine rehber edinmiş, kafası ideolojik hurafeler çöplüğüne dönmüş, çevresinde ve ülkesindeki yapılan güzellikleri ideolojik körlük yüzünden göremeyen insan profili.

-Rızkın Allahtan geldiğini söyleyip Allahın taksimini kabul edemeyen bir Müslüman profili.

-Ticari ahlakın daha çok kazanma adına hiçe sayıldığı, helal değil çok para kazananı alkışlayan gafiller.

Farabiye göre cahil halk mutluluğu bilmeyen, mutluluk konusunda aydınlatılsalar bile ne anlayan ne de inanan halktır. Cahil halkın bildiği tek şey ise beden sağlığı, şehevi arzular, zenginlik, itibar görme gibi görünüşte iyi zannedilen şeylerdir.  Bakın bunu 950 yılında ölmüş bir filozof söylüyor.

Bugün beden sağlığı adı altında şehvetleri uyandıracak bir fotoğraf için spor yapan, kısa yoldan zengin olmaya hırslanmış, beğeni ( like) için her şeyi yapmaya hazır ve bu sayede itibarının artmasını isteyen zümreye sesleniyor. Demek ki çağlar değişse de insanın doğasında olan o nefsi istek hiç değişmiyor.

Oysa Müslüman, çağın gözüyle İslâm’a bakmaz, İslâm’ın gözüyle çağa bakar

Bizi iki dünyada kurtaracak, insanlığın son kurtuluş umudu ve en güvenilir limanı olan İslamın bize öğrettiği Müslümanca düşünmeyi beceremiyoruz. Özellikle son yüz yılda bu millete çekilen operasyonlar yüzünden bizi biz yapan değerlerden uzaklaşıyor, celladına aşık nesiller yetiştiriyoruz.

Bir yanda yurt dışında hakikate susamış insanların Müslüman olma haberiyle sevinirken öte yandan kendi içimizde belimizin üzerinde tuttuğumuz, saygıda kusur etmediğimiz Kuran’a röveşata atan öğrencilerimiz.

Bir partinin manifestosunu okutmak zorunda kaldığımız, batı hayranı, batı merkezli eğitim sisteminin Milli güvenlik sorunu haline gelmesi anlatmayalım mı?

Tarihe baktığımızda Din dışı kalıplarla düşünmenin sistemli hale dönüşmesi Batıda rönesans ve reform hareketlerinden sonra başlıyor.

Cumhuriyet döneminde ise  Amerikalıların Türk Milli Eğitimine 1947 dan beri süregelen ilgileri günümüze dek hiç eksilmedi. FULBRİGHT COMMİSSİON adı altında Türk Milli Eğitimini biçimlendiren kurulun başında 2007’de bile Amerikan Büyükelçisi oturmaktadır. (Bugün de o kadar taviz verdiğimize gore nasıl bir imza ki  bu şartlar muhtemelen aynı şekilde, belki de daha da ağır şekilde devam etmektedir.)

Bir ülkeye sahip olmak ve onu zapturapt altına almak isteyenlerin, o ülkenin dilini işgal etmeleri yetmektedir. Cemil Meriç’in tespitiyle söyleyecek olursak, Batı, ruh yapımıza kendi mefhumlarını zerk etmekte ve bu yüzden idrakimiz felç olmaktadır. Bu sebeple bizim kavgayı önce kelimeler dünyasında kazanmak mecburiyetinde olduğumuzu ifade eder. Avrupa'nın şuurumuzu felce uğrattığı kelimelerden ikisinin kültür ve medeniyet olduğunu söylemektedir. (Cemil Meriç, Sosyoloji Notları ve Konferansları, s.304)

Batı anlayışının zihinlere bulaştırdığı bakışla İslâm’ı anlayamayız. İşte tamda bu sebepten İslâm’ı bugün öyle kavramak zorundayız ki, kendimizi şimdiye kadar İslâm hakkında hiçbir şey bilmiyormuşuz gibi farz ederek yola koyulmalıyız. Şimdi başlasak en az 20 yıl sonra değişecek bir durumdan bahsediyorum.

Bugun sorunları vahiy süzgeçinden değil batının eğitim sistemi ile bize empoze ettiği düşünce sistemleriyle değerlendiriyoruz.

 Oysa ki  İslam batının zihin kalıplarına göre anlaşılamaz.

 İslamı anlayamazsan İslami bir duruş sergileyemeyiz. İslami bir duruş sergileyemezseniz bir fotoğrafla galeyana gelecek topluluklar, en ufak bir rızık endişesinde marketlere hücum eden şuursuz kalabalıklar, ideolojik hurafeler çöplüğüne dönmüş zihne sahip gençler ve her an kargaşaya açık huzursuz bir ülkeye sahip olursunuz.

Batılılar bizi savaşarak yenemeyeceklerini anladıkları günden bu yana bizi kendilerine benzeterek hem kendine hayran hem kendileri için savaşacak hale getirdiler.

Umudunu yitirmeyen, ülkesini seven, iyiliği emredip kötülükten men edecek, batının düşünce kalıpları ve batı merkezli kafa yapısından kurtulmuş nesiller yetiştirmek zorundayız.

Artık günlük provokasyonlarla onlara üşüşen sinek olmaktan kurtulup, sineklerin oluşmasına sebep bataklıkları kurutmak zorundayız.     Dua eder dua bekleriz…