Sakaryasporumuz “güneş yemiş kardan adam” misali, erimeye devam edip gidiyor...

Bugün yönetim dahil, yeşil siyahlı kulüple ilgilenmesi gereken yetkili, etkili hiçbir kesim “köklü çözüm” için harekete geçmiş değil...

Varsa yoksa günü kurtaracak ve göz boyayacak palyatif önlemler almak...

Oysa bu durum kansere yakalanmış bir hastayı aspirinle tedavi etmeye çalışmaktan gayri bir şey değil...

Böyle olduğu da açık seçik ortada...

Çözüm ümitlerine sarılacak zamanlar geçti...

Şimdi evdeki bulgurla yetinmek zorundayız...

O halde kurtuluş için bir sihirli değnek lazım...

Kimin elinde böyle bir güç var...

İhtimali bir kenara atın, tahmin etmek, hatta hayal etmek dahi güç...

İşte böyle karanlık bir tablo var önümüzde...

Nasıl aydınlanır, nasıl renklenir...

Sakaryaspor’un yegane kurtuluş projesinin şartları belli ama kimse yanaşmak istemiyor, her nedense...

Oysa geçmişte böyle bir projeyle kurtuluşa erişilmişti...

Bunu göz ardı edip bugünleri hazırlayanların vebali büyük...

Bütün bunları dile getirmenin faydası yok, bu saatten sonra...

Şimdi el açıp bir alt kümeye düşmemek için dua etmekten gayri bir çıkış yolumuz yok...

Zira bu takımın kapasite yönüyle maç kazanacak ne gücü var ne de morali...

O nedenle diyoruz, duadan gayri sığınılacak liman, tutulacak dal kalmadı...

Koca Sakaryaspor’un bu hale geleceğini tahmin edip feveran ettiğimiz günler geldi de aklıma, yine dertlendim...

Nasıl dertlenmeyim, ellerimizde doğan bebeği büyütüp bugünlere getirirken, böyle dramatik bir şekilde yok olup gidişine ben dertlenmeyim de kimler dertlensin...

Bundan sonraki maçları izlemeye ne moralim ne de heyecanım kaldı...

Yine de ümitsiz olmaz insan...

Benim ki öyle bir şey...

Çıkmadık candan bir şeyler bekliyorum...

Bir ışık yansın kurtuluş adına artık, tek beklentim bu...