Bizim ülkemizde darbeler hep milleti durdurmak için yapılır, bakmayın siyasetçilere getirilen yasaklara gerçekten dertleri siyasetçi olsaydı dönüp dolaşıp yıllardır aynı adamları başımızda görmezdik.

Darbeler millete ayar için yapılır, biraz kendine yakın bildiği yöneticiyi seçmeye görsün göze batar millet,  çünkü kendi başına iş yapman yasaktır, üretemezsin, yiyemezsin, giyinemezsin, istediğin filmi bile izleyemezsin ve en başta istediğin kişiyi başına getiremezsin illa ki,  üst akılın adamlarından birini seçmelisin ki istedikleri gibi kontrol edilebilesin, kendi uçağını yapmanın, kendi arabanı üretmenin, öyle her yere köprü, yol, hava alanı, fabrika kurmanın bırakın gerçekleşmesi, düşünmesi ve halk tarafından taraf bulmasının tüm karşılığı darbe olmuştur.

Ülkemizde darbeler halkın tarihini, dini, dedelerini, geleneklerini hatırlamakla başlar, hemen devreye girer ve istedikleri tarih, din, gelenek, görenek, niyet, dua ne varsa onlarla uyutulmaya gidilir uyumayan halkında başına darbe gelir.

En iyi örneği 15 temmuz teşebbüsüdür, milletin uyanışına, dirilişine, yerli milli hasretini, fabrikalar, uçaklar ile üretimlerle ayağa kaldıran Erdoğan’ın durdurulması değil sadece yapılmak istenen,  gerçek darbenin derinliklerinde bir milletin uyanmasının, dedeleriyle buluşmasının, tarihin intikamı yatmakta, yoksa tüm devletin kademelerini eline geçirmiş bir şizofrenin daha neyi almak istemesinden kaynaklanacağını zannediyorsunuz.

Bu darbeyi bir Erdoğan için değil bir milletin iplerini eline geçirmek, o milletin bağlarını koparmak, güdülebilir hale tekrar getirmek, istediklerini izletmek, yedirmek, içirmek, giydirmek, üretmeden harcatmak, uyutmak, uyuşturmak kısaca son seksen küsur seneye geri döndürmek için yapılmış bir teşebbüstü anlayacağınız.

Peki darbe sadece silahla mı olur? Yoksa halen darbeler içinde boğuşuyor muyuz?

Dedik ya darbe millete karşı yapılır, üretmesin, düşünmesin, harekete geçmesin, atasını, dedesini, tarihini, türküsünü, şairini, yazarını, düşünenini, çizenini, dinini, geleneğini, kısaca vatana millete hayırlı bir işe kalkışmasın diye yapılır.

O zaman yıllar önceden yapılmasına izin verilmeyen yerli uçağımıza yapılan nasıl bu milletin menfaatine olanı durdurmak adına darbe ise, bu gün yerli otomobilimizi bir türlü üretmeye engel çıkması da darbedir.

Ekranlarda dedelerimizi, analarımız şatolarda ki şarapçı, alemci, gavurlara benzeterek tasvir eden zihniyette bir darbe yapmaktadır.

Bir dondurmayı bile reklamlarda haz ile birleştirip gençlerimizi ifsat eden bir zemin hazırlamak, ve sonrada sağda solda sarmaş dolaş dolaşan gençlere bakıp ‘zivanadan çıktı bu gençlik ‘ dedirten bu reklamlarda bu milletin gençlerine darbe vurmuş olmuyor mu?

Memleketin yeni projelere ihtiyacı var diye girişimde bulunup tüm resmi kurumların bürokrasisi, yazışması, imzası, yönetmeliği derken 5 yılımı harcayan, tek bir menfaati bile bulunmaya bu sisteme müsaade edenler de bu milletin menfaatine bir darbe vurmuş olmuyor mu?

Ülkenin en orijinal tesisini kurmaya tüm engellemelere rağmen uğraşırken elli gündür elektirik bağlatamamak bu milletin menfaati bir darbe değil mi?

Elin gavurunu el üstünde tutarak teşhir ettiğimiz kadar, kendi yazarımızı, çizerimizi, düşünenimizi sokaklarda, caddelerde, afişlerde, tabelalarda göstermemek, bu milletin menfaatine bir darbe değil mi?

Yazışmaydı, imzaydı, rapordu, sıraydı, bugün git yarın geldi, diyip birkaç dakikalık işlemler için saatler, günler harcatan sistemi düzeltmemek bu memleketin menfaatine bir darbe değil mi?

Destekler, hibeler, yardımlar derken onlara ulaşmak hep birilerin tekeline bırakılması, işlerin yavaşlatılması, evrak manyağı yapılması gençlere ve bekleyen dahilere karşı bu milletin menfaatine bir darbe değil mi?

Silah ile darbe eskiden on yılda bir olur derlerdi, ama etrafımızda bu milletin insanını, gençlerini, analarını, babalarını, atalarını durdurmak, heveslerini kırmak, yoldan çıkarmak için yollarda, ekranlarda, reklamlarda, radyolarda, taksilerde, kısaca gözünüzün gördüğü her yerde onlarca darbe vurulurken sessiz kalmak, onları sıradan olaylar gibi görmek, gözü kapamak, gerçek derin darbeyi fark etmemektir.

Konuşulacak yerde konuşmaz isek, tepkiyi usulüne göre koymaz isek, gerektiğinde meydanlara çıkmaz, uyarmaz, içimize kadar giren onlarca darbeye müsaade eder de protestomuzu almayarak, izlemeyerek, yazmayarak, yemeyerek, taraf olmayarak ortaya koymaz isek daha çok ikiyüzelli şehit verir bir ileri iki geri gider geliriz…