Bir toplumda çevre bilinci yeterince oluşmamışsa, temizlik adına ne yapılsa önlem alsan nafile...
Yaşadığımız yerde halkın ortak kullanım alanlarının onca ikaz, uyarı ve yasağa rağmen hoyratça kirletilişi şehir mobilyalarının kırılıp dökülüşü yanında, irili ufaklı akarsularımızı açık kanalizasyon haline getirmemiz yetmiyor olmalı ki, etrafına kurulmuş sanayi kuruluşlarının salıverdiği kimyasal atıklarla, adeta zehir yatağı haline dönüşmeye başladı o berrak sularımız, son yıllarda...
Zaman zaman haberler yapılır, akarsuların rengini değiştiren kirliliklerle ilgili...
Yine öyle olduğunu gösterir mavinin kırmızıya dönüştüğü bir dramatik tablo çıktı ortaya, Erenler’de...
Esnafı, sanayicisi, işadamı düşünmez, içinde yaşayan canlı varlıkları...
Boca eder bir yerinden dereye zehirli atıklarını...
Sonra da göstermelik, caydırıcılığı olmayan cezalarla kurtarır yakayı...
Bir süre depo eder atığını, sonra bir fırsatını bulur, dinlemez kimseyi, takmaz kafasına cezayı, ağlatır dereleri, gözünün yaşına bakmaz...
“Ne zaman adam oluruz?” sorusuna verilecek en güzel cevaplardan biri de “Derelerimizin, nehirlerimizin pırıl pırıl aktığı, içinde balıkların, kıyısında gençlerin yüzdüğü dönemler” olsa gerek...