CHP’yi yazınca kızıyor insanlar…

Neymiş efendim, iktidarı eleştirmek varken muhalefetle niye uğraşıyormuşuz…

AK Parti’yi iktidar yapan faktörlerin başında CHP geldiği için yazıyoruz CHP’yi…

Atatürk’ün kurduğu koskoca partiyi yönetenler, sürekli kendilerini gülünç duruma düşüren söz ve eylemlerde bulunduğu için yazıyoruz…

Ana muhalefet partisi olduğu ve bünyesinde milyonlarca insanı barındırdığı ve milyonlarca insana umut olduğu için CHP’yi yazıyoruz...

Ve de CHP’yi iktidara yürümeyi geçtik, adam gibi muhalefet bile yapamadığı için eleştiriyoruz…

Baksanıza şu partinin hali pür melaline…

Seçim üstüne seçim kaybedip her defasında “İktidar yürüyüşümüz başlamıştır” diyerek milletle dalga geçen parti genel başkanına baksanıza…

Sımsıkı yapıştığı koltukları kaptırmamak uğruna canını dişine takan parti yöneticilerine, tabanlarından kopuk milletvekillerine baksanıza…

Bütün enerjisini kendi içinde verdiği mücadeleye harcayan, parti içinde verdiği savaşı iktidar olmak için veremeyen il ve ilçe yöneticilerine, anlı şanlı partililere baksanıza…

Yıllar yılları kovaladı lakin CHP’de hiziplerin sonu gelmedi…

Sen ben kavgası, koltuk kapma mücadelesi, “O şunun adamı, bu şunun adamı” muhabbeti hiç bitmedi…

Hep delegeliğe, hep başkanlık ve yöneticiliğe endekslendi hedefler…

Milletvekili adayı olmak, belediye başkan ve meclis üyesi adayı olmak için canını veren partililer,iktidar olmak için kılını dahi kıpırdatmadı…

Kapalı kapılar ardında nice toplantılara şahitlik ettim…

Öyle ki büyük bir ciddiyetle gözlüklerini takıp, önlerindekikâğıtlara bir şeyler karalar ve ateşli bir şekilde yüksek perdeden tartışmalar yaparlardı aralarında…

Ne için biliyor musunuz; parti delegeliği veyahut başkan ve yöneticiliği için…

Falanca mahallede mutlaka falancanın delege yazılmasının lüzumu ya da filancanın mutlaka yönetimde olması gerektiği gibi fevkalade mühim (!) meseleler tartışıldı hep…

Kurulan seçim komiteleri, “Al otobüsleri, gençleri, bayrakları, broşürleri… Bu akşam falan köye, mahalleye veya ilçeye git” demekten öte bir strateji geliştiremedi…

Danışma meclisi toplantılarında “Benim yöneticiliğim zamanında şöyleydi, senin yöneticiliğinde böyle” şeklinde hep küçük resme endeksli çıkışlar yapıldı…

Ve işte gelinin nokta…

Kongrelerle kurultaylarla zaman harcayıp birbirlerini yiyor, her zamanki gibi mücadeleyi dışa dönük değil içe dönük olarak veriyorlar…

CHP ne ülke yönetiminde söz sahibi, ne de yerel yönetimlerde aman aman bir gücü var…

Buna rağmen partide bir koltuk kapmanın kavgasını veriyorlar hala…

Bir de yerel ve genelde iktidar olsalar acaba nasıl kavga edecekler kim bilir…

Velhasılı kelam; yapmayın efendiler…

CHP’ye kıymayın…

Her defasında boyunlarını büküp sükût-u hayale uğramasın şu partililer…

İktidar yüzü de görebilsinler…

BIRAKIN PARTİYİ GENÇLERE

CHP’nin genç jenerasyonu kendi aralarında toplanıp partinin içinde bulunduğu kaostan bir çıkış yolu arıyor…

Ağabeylerinden ve büyüklerinden ve hatta parti üst yöneticilerinden farklı meseleleri tartışıyor ve asıl odaklanması gereken meselelere odaklanıyorlar…

Fikirlerini sadece kendilerine de saklamıyor, kamuoyuyla ve partinin yetkili kurullarıyla da paylaşıyorlar…

CHP’li büyükler kurtuluşu uzaklarda aramasın…

Partiyi bu gençlere teslim edip kenara çekilsinler artık…

Gençler kendi aralarında bir yönetim yapsın ve en az 5 sene hiçbir yere aday olmadan bu partiyi yönetsin…

Bakın bakalım bir şeyler değişiyor mu, değişmiyor mu?

ANKARA LOBİSİ DEĞİŞTİ

Sakarya’nın Ankara Lobisi kadar meşhur bir lobi var mıdır acep şu ülkede…

Yıllarca her meselede Ankara’daki bu olağanüstü güçten (!) medet umduk…

Onlar ağırlıklarını koyacak ve bu şehrin meseleleri hallolacak diye yazıp durduk hep…

Ama gel gelelim incir çekirdeğini bile doldurmadı bu lobinin yaptıkları…

Senede bir Ankara’da toplanıp iftar yemeği yemekten gayrı bir icraat göremedik kendilerinden…

Şimdi ise yeni bir lobi oluştu diyebiliriz Ankara’da…

Artık bir bakanımız ve bakan yardımcımız var…

Türk İş’in başında Sakaryalı bir isim oturuyor…

Anadolu Ajansı’nın genel müdürü ve yönetim kademesinde ve kimi ulusal medyada Sakarya izleri hâkim…

AK Parti’nin üst yönetim kademelerinde Sakaryalı isimlere rastlamak mümkün…

Bunun yanında Sakaryalı olmamakla birlikte bu şehrin ekmeğini yemiş nice üst düzey yönetici önemli mevkilerde makam işgal ediyor…

Açıkçası ben bu yeni Ankara lobisinden hayli umutluyum…

Bu sefer müspet manada bir şeyler olacak sanki…

KÖSEMUSUL’U YALNIZ BIRAKMAMAK LAZIM

SATSO Başkanı Mahmut Kösemusul’unSakarya’yı yerli otomobilin üretim üssü yapmak adına yoğun gayretleri var…

Her fırsatını yakaladığında bu hedefi gerçekleştirebilmek için ülkeyi yönetenlerle, bakanlarla görüşüyor…

Üst yönetim organı olan TOBB’dan da büyük destek görüyor bu çabaları…

Gel gör ki işin Sakarya ayağı biraz zayıf kalıyor sanki…

Sakarya Valiliği, Büyükşehir Belediyesi, Sakarya Üniversitesi gibi kurumların bu hedefi desteklediğini biliyoruz…

Ha keza milletvekilleri ve diğer siyasiler nezdinde de karşı çıkan yok projeye…

Lakin Kösemusul bu gayretinde biraz yalnız bırakılıyor gibime geliyor…

Bu manada kendisine daha somut ve açık bir desteğin şart olduğunu düşünüyorum…

Zira otomotiv üssü olmak sadece SATSO’nun istemesiyle değil, şehrin topyekûn istemesiyle gerçekleşebilecek bir hedef…

Bilmem anlatabildim mi?

GÜNÜN ÖZLÜ SÖZÜ
Heykeli tımarhaneyekendisi hapishaneye konulan bir ülkede

Düşünen Adam” nasıl yetişsin!

Mehmet Selahaddin ŞİMŞEK