Daha önce bir örneği yaşandı mı bilmiyorum. Bir partinin genel başkanı, genel seçimlerde kendisini istediği bölgeden ilk sıraya koyuyordu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu radikal bir karar alarak, İzmir 2. Bölge 57. sıradan ön seçime girme kararı aldı. Kılaçdaroğlu ön seçimde hangi sıradan çıkarsa, İzmir 2. Bölge’den o sıradan milletvekili sıralamasına girecek. Etkilenmediğimi söyleyemem. Aslında, tüm partiler merkez yoklaması yapmadan, her seçim bölgesinde ön seçime gitmeli. Bu her zaman akıllı mantığın savunduğu bir siyasi durumdur…

CHP, 41 ilde ön seçim yapacak. Adana, Adıyaman, Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Muğla, Mersin, Tekirdağ, Trabzon ve Zonguldak’ta ise örgüt yoklaması yapılacağı açıklandı. Ağrı, Ardahan, Artvin, Batman, Bayburt, Bingöl, Bitlis, Çankırı, Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, Gaziantep, Gümüşhane, Hakkari, Hatay, Iğdır, Kars, Kastamonu, Kocaeli, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat, Tunceli, Van, Yalova, Eskişehir ve Sakarya’da ise merkez yoklaması yapılacak. Yani bu son grupta saydığım illerde milletvekili sıralamasını Parti Meclisi gerçekleştirecek…

Gelelim yazının başlığına… Engin Özkoç, menfi yönde farklı bir siyasetçi imajı çizmektedir. Eğer, Sakarya’yı da ön seçim yapılacak iller arasına alsaydı, aldırsaydı bence siyaset çizgisi daha da yukarılara tırmanacaktı. Eğer Sakarya Örgütü de hakim huzurunda ön seçime gitseydi, partide muazzam bir hareketlilik olacak, parti yeni bir heyecanın yaşanacak ve bu hareketlilik ve heyecan da muhtemelen 7 Haziran seçimlerine yansıyacaktı. Ancak olmadı. Sakarya merkez yoklaması yapılacak iller arasında kaldı. Yani 7 kişilik milletvekili sıralaması genel merkez tarafından yapılacak.

Merkez yoklaması kararı, Sakarya Örgütünde yaşanması beklenen heyecan ve hareketliliğe set çekti. Şimdi tüm aday adayları biliyorlar ki, ağızlarıyla kuş tutsa, Engin Özkoç merkez yoklamasıyla ilk sırada olacak. İkinci, üçüncü sıradakilerde ülke genelinde bir CHP rüzgarının esmesini bekleyecek. İşte CHP’de bunun için herkes keyifsiz…

Peki, birinci sırada da olsa Engin Özkoç seçilir mi? Bu sorunun cevabını şöyle aktarayım… 2011 genel seçimlerinden bir gün sonra MHP’li bir dostla seçim değerlendirmesi yapıyorduk. Üç katlı bir binada yaşayan 20-22 kadar seçmeni olan kalabalık bir ailesi var. Bugüne kadar oy kullandığı tüm seçimlerde oyunu sürekli MHP’ye kullanmış.

O sohbetimizde, ‘Münir Kutluata Hoca hayırlı olsun’ dediğimde, ‘Yok, yok, biz bu seçimde aile olarak oyumuzu CHP’ye kullandık’ cevabını vermişti. İnanamamıştım. CHP’ye neden oy verdiğini şu sözlerle anlatmıştı, ‘Biliyorsun ben Erdoğan’a sıcak bakmıyorum. Erdoğan’ı bizim Bahçeli’nin indirme ihtimali yok. Ancak, Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olur olmaz farklı bir hava estirmesi beni ümitlendirdi. Tüm ailemle konuştuk ve oyumuzu CHP’ye verdik…’

2011 genel seçimlerinde Engin Özkoç’un nasıl seçildiğini, 2015 seçimlerinde seçilip seçilemeyeceğinin açık bir ifadesidir bu sohbet. Demek ki, bu MHP’li dost gibi birçok MHP’li, ‘Erdoğan’ı ancak Kılıçdaroğlu indirir’ diye CHP’ye oy verdi. Bu yüklenişle de Özkoç milletvekili seçildi…

Dün o dostu aradım. 4 yıl önce söylediklerini hatırlatıp, ‘7 Haziran’da oyunuz aile olarak hangi partiye?’ diye sordum. ‘O bir kereydi’ dedi ve ilave etti, ‘Demek ki yanlış hissetmişiz. Kılıçdaroğlu da patinaj yaptı. Oylar kime diye sormana gerek yok.  Tek yön MHP…’ Böyle bir gerçeğin yanına bir de merkez yoklaması oturunca, CHP’nin işi Sakarya’da hayli zor görünüyor. Bu sadece bir siyasi denklem hesabıdır… 

BU LOBİ NEYİN LOBİSİ?

Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarla Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,  Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda kabul edildi. Tasarıyla, teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin maliyetler dağıtım tarifelerinde yer alacak ve tüketicilere yansıtılacak.

Yani bu ne demek biliyor musunuz? Yeni yasaya göre kayıp-kaçağa itiraz edenlerin aldıkları iadeler ve mahkeme masrafları da tüm abonelere eşit olarak faturalara yansıtılacak. Elektrik aboneleri zaten kayıp kaçaktan kaynaklanan farkı ödüyorlardı. Hepimiz, ülkede elektrik şirketlerinin iletim sırasında kayıp olan enerjilerini ve başkalarının kaçak olarak kullandığı enerjinin parasını ödüyorduk.

Şimdi bunun üstüne de bindirdiler. Komisyonda kabul edilen yeni yasanın sonuç kısmını aynen aktarıyorum, ‘Yeni yasa tasarısına göre, bu duruma itiraz eden, hakem heyetleri ve mahkeme kararlarıyla kayıp kaçak bedellerini geri almayı başaranların dağıtım şirketine yüklediği fatura da yine kayıp kaçak tarifesi olarak faturalarını ödeyen vatandaşın üzerine eşit olarak dağıtılacak. Bu rakama şirketler tarafından yapılan iadelerin yanı sıra mahkeme sürecinde oluşan giderler de eklenecek…’

Daha net biçimde anlatırsak; örneğin bir elektrik abonesi olarak ben gittim SEDAŞ’ı kayıp kaçak konusunda dava ettim. Mahkeme, duruşma falan derken sonuçta mahkeme SEDAŞ’ın benden bu kadar yıldır kestiği kayıp kaçağın tarafıma geri ödenmesine hükmetti. Diyelim ki SEDAŞ bu parayı bana ödedi. SEDAŞ’ın cebinden bir şey çıkmayacak. Çünkü benim SEDAŞ’tan tahsil ettiğim kayıp-kaçak parasını, mahkeme giderlerinin tümünü siz aboneler hep birlikte SEDAŞ’a ödeyeceksiniz. Durum bu. Ve burada sormak lazım… Bu lobi neyin lobisi?