CHP’de istifaların ardından nasıl bir yöntem uygulanacağı, olağanüstü kongre çağrısı olur mu acaba derken! atama yönteminin ağırlık kazandığını gördüm. Mevcut tüzüğün olağanüstü seçimli kongreye pekte imkân tanımadığı hatta çarşaf listeli bir kongre olasılığının imkânsıza yakın bir durumda olduğuna tanıklık ettim.

Yürürlükte ki mevcut tüzük öteden beri itiraz ettiğimiz anti demokratik yapıyı dayatıyor. Bu hali ile yapılması gereken olağanüstü seçimli kongre olmuyor ise, seçime yakın, partiyi ve partiliyi kucaklayan, işte bu denilecek bir yönetim listesinin hazırlanması idi.

Bu yönde de ciddi adımlar atıldı, parti tabanının önemli büyük çoğunluğunun benimseyeceği, şehrinde kabul edebileceği bir liste hazırlandı.

Toplantılar, temaslar yapıldı, işler yolunda gidiyor iken birden ne oldu ise tekrar başa dönüldü. Sihirli bir el deydi yapılmakta olan yapıyı yerle bir etti.

Yaşar Erdem ve yönetimden istifa eden birkaç arkadaşı göreve talip olduklarını söylediler.

Yorulduk, toplantıları artık yapamıyoruz diyen ekip tekrar görev talep ediyor. Nasıl bir durumdur anlamak güç!

Göreve devam etmek gibi bir görüşünüz vardı niçin istifa ettiniz. Sizi istifaya zorlayan, çekilin diye baskı yapan mı vardı. Böyle bir durum vardı ise bugün ne değişti?

Siz görevde kalmak arzusu taşıyordunuz ise yeni yönetim oluşturma toplantıları niçin yapıldı, bu çağrıları kim yaptı, niye yaptı?

Partiyi kamuoyu önünde açmaza düşürmek çabası niyedir?

Son seçimlerde yaşanan başarının arkasında duran gerçek partinin tüm yerel aktörlerinin tek vücut hareket etmesi idi. Test edilmiş ve ortaya başarılı bir tablo çıkmış.

Parti bu durumdan hızla uzaklaştırılmaya çalışılıyor, geçmişin hastalığı olan küçük olsun, benim olsun anlayışı hâkim kılınmaya çalışılıyor.

Bu nasıl bir anlayıştır. Ortada parti yok, yerel-genel iktidar yok parti senin olsa ne olur, benim olsa ne olur?

Yol yakın bu anlayıştan uzak durun. Partiyi küçültmeyin, ülkenin içinde bulunduğu durum, şehrin içinde bulunduğu durum gösteriyor ki güçlü bir CHP’ye ihtiyaç var.

Otuz bir yıl aradan sonra bu şehirden milletvekili seçildi. Engin Özkoç sorumluluk almalı ama bunu da doğru yapmalı.

Partinin bu şehirde göstereceği her büyüme adımından Özkoç payına düşeni alır.

Aksi bir tablo seyrinden de hiç kuşku yok ki Özkoç payına düşeni alır.

Hani hepimizin malumu bir fıkra vardır!

‘Temel idam sehpasında, son isteğin ne diye sorarlar, o da ha bu bana ders olsun der.’

Benden söylemesi, vakit henüz erken!