Sanırım siz de telefonunuza gelen izinsiz mesajlardan rahatsızsınızdır. Sizi bilmem ama benim şurama geldi. Alakasız alakasız mesajlar. Marketlerden, otomobil firmalarından, hastanelerden, bankalardan, telefon operatörlerinden neredeyse gelmeyen yer yok…
**
Şimdi ben gidiyorum bir telefon operatörüne. Bir hat alıyorum. Sözleşme yapıyorum. O sözleşmede, kişisel verilerimin kimseyle paylaşılmayacağı da var ki, özel telefon numaram da kişisel veridir çünkü. Ama bakıyorsunuz, üç gün sonra telefonuma mesajlar yağıyor.
**
Atmış mesajı. ‘Gelin’ diyor. ‘Gelin, … marka otomobilimizin ücretsiz test sürüşüne katılın. Doya doya sürün. İnanıyoruz ki, o anda otomobili alma kararı vereceksiniz’ Veya buna yakın bir mesaj. Yani telefonuna bu tür mesaj gelen insanlar, gidip o otomobili alacak öyle mi?
**
Haddim olmayarak bu tür kampanyalarını ceplere mesaj atarak duyurmaya çalışan otomobil firmalarını uyarmak istiyorum. Şöyle ki; benim cebime falan marka otomobil ile ilgili böyle bir mesaj gelince aklıma önce şu geliyor. ‘Ha, demek ki bu otomobiller pek satılmıyor. Bunun için bu yolu denemeye başlamışlar’ Bu tür firmalar olayı bir de bu yönde düşünmelidir. Markayı parlatacağız derken, markayı paslandırıyorlar! 
**
Rahatsız olduğum her numaraya döndüm ama o numaralar konuşmaya kapalı. Sadece konuşmaya mı? Hayır tabi. Geri dönüş mesaja da kapalı. Yani rahatsız olduğunuz mesajdaki numaraya dönüp, ‘Kardeşim, bana bir daha mesaj atmayın, numaramı o listeden çıkarın’ diye mesaj atsanız, telefonunuzda, ‘başarısız mesaj’ diyor ve o mesaj gitmiyor.
**
Söylemek istediğim; bu kişiler, firmalar vs. size istedikleri anda mesajla ulaşıp, o saçma sapan reklamlarınızı yollayabiliyorlar. Ama siz onlara dönemiyorsunuz. Bu tür firmaların, sabit telefonlarından kendilerini defalarca uyardım duyan yok. Fakslar çektim, mailler attım gören yok. Hala telefonuma mesajlar yağıyor.
**
Yolun yarısını yirmi yıl önce geçmiş olmamıza rağmen aramızda kalsın saçlarım çok iyidir. Yani dökülmenin, ‘d’ si,  kelliğin ‘k’ si yok. Zaten eş dostta bu özelliğimi sık sık söyler. Önceki gün yukarıda saydığım türden bir mesaj geldi cep telefonuma. Mesaja; hem kızdım, hem güldüm. Şöyle yazıyordu mesajda; ‘Sakarya … Hastanesi uzman kadrosu ile saç ekim kliniğini sizlerin hizmetine açmıştır. Bilgi ve rezervasyon için … numarayı arayabilirsiniz’  
**
Hakikatten baş edemiyorsunuz. Yok, edersiniz aslında da. Bunun için adliyeler, suç duyuruları, mahkemeler… Uğraşmanız lazım yani. Hem zaman, hem para kaybı… Ama ibretlik olsun diye bir gün iyicene dellenince bu adımı atacağım. Bakalım hangisine denk gelecek?
**
Yukarıda anlattığım, sizden izinsiz gelen mesajları Türk Ceza Kanunu suç olarak belirlemiş. Hem de öyle az buz değil. Yıllarca hapis cezalarına kadar uzayan bir suç… Çünkü, bir tür kişiler insanların şahsi numaralarını ve çeşitli bilgilerini arşivleyip veri tabanı oluşturmaktadırlar. Bunu da firmalara, şuna buna satmaktadır. O mesajlar size nasıl geliyor sanıyorsunuz? Birileri veri tabanı oluşturup, yüksek meblağlarla bunu satıyor.
**
Bakın, Türk Ceza Kanunu’nun 135, 136 ve 137. Maddeleri ne diyor?
Türk Ceza Kanunu Madde: 135- Kişisel verilerin kaydedilmesi. Hukuka aykırı ve izinsiz olarak kişisel verileri kaydeden kimseye altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

**
Türk Ceza Kanunu Madde: 136- Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
**
Türk Ceza Kanunu Madde: 137- (1) Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların;
a) Kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle,
b) Belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle, işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
**
Türk Ceza Kanunu bu kadar açık belirlemişken, her gün milyonlarca insana giden bu rahatsız edici mesajlar bir türlü engellenemiyor. ‘Bu konuda ne yapsam?’ diyorum kendi kendime. Bu sorunu kendi adıma değil, tüm insanlar, tüm mesaj mağdurları adına kökten nasıl çözerim? 
**
Türk Ceza Kanunu’nun aylar yıllarla tarif ettiği ceza miktarlarına rağmen, ‘Kimse gidip de, adliyede, mahkemede uğraşmaz’ tezinden şımaran firmalar gemi ağıza almış durumda. O halde ne yapmalı? Bir şeyler yapmalı ama ne yapmalı?
**
Galiba buldum; en kısa sürede AK Parti Sakarya Milletvekillerinden biri veya birkaçı ile görüşüp, bu konuda yaptırım gücü daha yüksek bir yasanın, ilk torba yasaya alınmasını isteyeceğim. Bir-iki gün içinde hukukçu arkadaşlarla da görüşüp, sanırım, milletvekillerine çekilen bu çilede, halkın gerekçesini de anlatabiliriz. Yoksa başka türlü bunun sonu gelmeyecek. Her gece on beş dakikamızı bu gereksiz mesajları silmeye harcayacağız..
4 Temmuz 2014

BÜLBÜL’ÜN ÇIKIŞI
Milliyetçi Hareket Partisi İl Başkanı Muhammed Levent Bülbül, son basın toplantısında AK Parti İl Başkanı Recep Uncuoğlu’nu bir anlamda düelloya davet etmiş. ‘Gel’ demiş. ‘Gel, istediğin yerde (Ekran veya basın mensuplarının olduğu bir salonda) bir araya gelelim. Gelelim ve bu şehrin, ülkenin sorunlarını tartışalım. Yeri ve zamanı sen seç’
**
Tam bir düello çağrısı. Ama bu çağrı, her zamanki gibi havada kalacak, muhatap bulamayacak. Bunun nedeni; Uncuoğlu’nun, Bülbül’ü muhatap kabul edip etmeyecek olması falan değildir. Bunun nedeni, 2003 yılında AK Parti’nin büyüt vekillerine ve bütün teşkilatlarına gönderdiği genelgedir. Bu genelge, ‘Hiçbir rakip parti temsilcisiyle, televizyon ve benzeri yerlerde siyasi tartışma yapılmayacak’ içeriğindedir. Siz hiç bugüne kadar iktidar partisinden bir kişiyi bir tartışma programında gördünüz mü? Bu nedenle Uncuoğlu, Bülbül’ün çağrısına ‘tamam’ diyemez. Belki, gazete sayfalarından bir cevap verir o kadar… Ama o genelge olmasaydı bilemem…