Sahaflar Şeyhi Rahmetli Muzaffer Ozak, Cenab-ı Hakk, sırrını mukaddes kılsın, şöyle buyurmuş:

"Başa bir belâ geldiğinde, o belânın nereden ve neden geldiğini bilmemek daha büyük bir belâdır!"

Bizim kadar densiz, dinsiz, donsuz olduğu halde, herkese den, din ve don biçmeye meraklı başka çulsuz var mıdır acaba şu dünyada?

Bizim kadar ahmak, bizim kadar tembel, bizim kadar saygısız kim kaldı?

Borç harç idare ediyoruz diye ses çıkarmıyoruz, bir gün gelir düzelir diye bekliyoruz ama hakikat kuru ekmeğe katık bulamazken, cehalet pasta börek semirip duruyor.

Burada Necip Fazıl'ı hatırlayalım:

"Memleket ağaçtan yana her gün biraz daha kelleşirken, ahmaktan yana, güneş sızmaz ormanlar kaplıyor her yeri."

Borç harç dediğim yalnız para pul değildir!

Pabuç kadar dili olup da, herhangi bir kuyuya inmek için ipine ayakkabı bağı kadar güvenilmeyecek olanların sayısı, korktuğumdan hızlı artıyor.

Evlerimiz de buna dahil okullarımız da, camilerimiz de, dükkanlarımız da...

Parmaklar akıllı telefonun ekranında, gözler, aman kaçmasın diye, aşağı akan resimlerde, aha ilginç bir resim, dur, bak, geç, bir sürü saçma sapan şiir, laf, yalan dolan isimler hepsinin altında.

Adamın uçan kuşa borcu var, İslam ahlakı rivayetleri paylaşıyor feysbuk'ta.

Höt desem altına yapacak, terör uzmanı komando mübarek, masum Kürtleri aşağılayan iğrenç paylaşımlar yaparak devletçi oluyor güya, milliyetçi oluyor.

İlk mektep diploması yok ama beğenmediği fikrin aydınına küfrediyor sosyal medyadan kabadayı bozması.

Borç harç ne kadar idare ederiz bilmem.

Para bulunur, hesap kapatılır, o kolay.

Ya şeref?

Ya haysiyet?

Bu kadar cehaletin, bu kadar kabalığın, bu kadar günahın, bu kadar riyanın ve bu kadar zulmün bedelini kim ödeyecek?

Nasıl ödeyecek?

Ne zaman ödeyecek?

Biz, borç alırken de o borcu öderken de, hazinelere sahip bir ahlakın Müslümanı değil miyiz?

Değil miydik?

Rasûlullah (asm) genç bir deve borç almış. Kendisine, sadaka develeri gelmiş. Alacaklı adama genç devesinin ödenmesini emretmiş. "Develer arasında altı yaşını doldurmuş güzel bir deveden başkasını bulamadık" demişler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (asm): "Adama onu verin, şüphesiz insanların en hayırlısı borcunu en iyi ödeyendir." buyurmuş.

Rasûlullah (asm) borçlu olarak ölenin cenazesini kılmazdı. (Bir gün) bir cenaze getirildi. Rasûlullah (asm): "Onun borcu var mı?" diye sordu. "Evet iki dinar borcu var." dediler. "Arkadaşınızın namazını kılınız" buyurdu. Bunun üzerine, Ensâr'dan olan Ebû Katâde; "O iki dinarı ben yükleniyorum, Ya Rasûlullah" dedi. Hz. Peygamber (asm) de adamın namazını kıldı.

Bırakın Allah'a olan borçlarınızı da, şu dünyaya, şu ülkeye, şu insanlara olan borcunuzu nasıl ödeyeceksiniz onu düşünün.

Ne diyordu Hz. Aşkî:

"Başa bir belâ geldiğinde, o belânın nereden ve neden geldiğini bilmemek daha büyük bir belâdır!"