Sakarya İli, yüce tanrının bahşettiği bin bir güzelliklerle sıralıdır. Batı Karadeniz'in başlangıcı sayılan Şile, Ağva, Kefken, Cebeci güzergahı sizi Deniz Köy'e, Sakarya Nehri ağzına,Karasu'ya ve Kocaali'ye kadar taşır. Oradan ötelerde bizdendir. Denizin sesi kulaklarınızdadır. Hemen karşıda fındık dağları yükselir. Az ötede ise kayın ormanları. Gözünüzü maviliklerden alıp, yeşil denizine yönlendirseniz de güzellikler sizi hapseder. Martıların sesi bir başkadır Karasu'da. Bazen deniz onlara cömert davranmaz, taaa içlere kadar uçarlar.
Yazın ortalarına doğru fındık toplayan kızların türküleri sizi karşılar.
Emek, aşk, sevgi, sadakat yüklü türküler.
Ve o hikaye İpsiz Recep ve Kuvvayıcı arkadaşlarının hatıraları ile Maden Deresi'ne doğru yol alırsınız.
* * *
Aklımdan geçirdiğim manzara ile karşılaşmak ne hoş. Liseden arkadaşım Dr. Yaşar Yılmaz, muhterem eşi ve Belçika'dan konukları Ramazan-Seyhan Balcı çifti ile bizi ve dostu Yılmaz Çetin çiftini de Longoz'a davet etti. Evet, Longoz'da bir sabah kahvaltısında buluşacağız. Davetin özü bu!
Longoz, su basar orman demek. Yani deniz seviyesinden aşağıda doğal olarak oluşmuş bir yarı orman, yarı göl bir ortam longoz.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün danışmanlarından Sakaryalı Prof. Dr. Mustafa İsen, eski Karasu Kaymakamı Murat Duru ve diğer çevrecilerin katkıları ile turizme kazandırılmış bir alan Longoz Gölü.
Sakarya İli üzerinden Karasu İlçesi'ne ve oradan Kaynarca İlçesi'ne doğru yöneldiğiniz de rahat bulabileceğiniz bir cennet Longoz.
Nilüfer çiçekleri, kızılağaçları, dişbudak örtüsü yanında söğüt ve kavak ağacı türlerinin yanı sıra farklı bir bitki örtüsü göze çarpıyor Longoz'da. Su tavuğu, su kaplumbağası, balık, yılan, ördek, kaz ve diğer kuş türleri ile Longoz büyüleyici bir ortam.
Sol cenahında 500 metreyi bulan bir yürüme bandı oluşturulmuş. Girişte konukların ağırlanacağı bir restoran da düşünülmüş..Park alanı genişletilmiş, gelenlerin rahatça piknik yapabileceği imkanlar yaratılmış Longoz'da.
Elbette eksiklikler var. Bunlarda zamanla giderilir. Ama bu su alanında bisiklete ve motorlu taşıtlara izin vermemek gerek. Zira Longoz Gölü'nün doğal ortamını yok ediyor bu durum! Bunu daha önce de yazdım. Longoz bir çevre harikası olarak korunmalı ve gelecek kuşaklara bırakılmalıdır.
İstanbul'un, Ankara'nın, Kocaeli'nin, Eskişehir'in, hatta Bursa'nın dibinde, denize açılan bir yerde Longoz Gölü,Türkiye'nin bir doğal güzelliği olarak korunmalıdır.
Şimdiden turist, meraklı kaynıyor Longoz!
* * *
Dr. Yaşar Yılmaz Kuzuluk ve Sevgili Yılmaz Çetin Karaçalılık Köyü'nden yola çıkıyor. Çetin bizi de Adapazarı'ndan alacak. İş yoğunluğu bu ya Çetin gecikiyor. Dr. Yaşar Yılmaz, çoktan Longoz Gölü'ne ulaştı, sofra kuruldu, semaverde çay kaynıyor. O konukları ile derin bir sohbetteyken, biz de nihayet Adapazarı'ndan yola çıktık... Çetin o yönü çok iyi bildiğinden, eski Karasu yolundan gitmeyi tercih etti... Eşi Beyhan Hanım,' Yılmaz doğru gittiğine emin misin?' diye sordu... Yılmaz ile bakıştık ve gülüştük… Söğütlü Beldesi yakınlarından yeni yola çıktık.
Bir ömür tüketen Adapazarı-Karasu yolu. Bir siyaset adamı olarak Cevat Ayhan'ın büyük önem verdiği oto yol bizi alıp Karasu'ya götürdü. Karasu İlçesi'ne girmeden Karasu Yenimahalle'ye ve oradan Kaynarca istikametini aldık.
Telefonda Yılmaz Çetin'in, Dr. Yaşar Yılmaz'a verdiği cevaplar aklımda..
-Doktorum ha geldik, geliyoruz!
Gülüşmeler, gülüşmeler. Yılmaz Çetin bu, kulakları çınlasın, Akyazı Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şinasi Bayraktar'dan bir anı anlatıyor.
Gel de gülme...
* * *
Longoz Gölü ve güzelliği bizi bütün ihtişamı ile karşılıyor. Güneş ise çoktan yükselmiş, günün sıcaklığı hissediliyor. Dr. Yaşar Yılmaz, ekibi ile gölün kıyısındaki fındık ağaçlarının tam dibinde masaya kurdurmuş. Masada yok, yok! Tereyağı, balı, peyniri, kara zeytini, rokası, domatesi, salatalığı, yumurtası ve diğer kahvaltılıklar huzurlarınızda.
ve dost güzelliği,sıcaklığı..
Kahvaltı bahane ya, gönül sohbet istiyor. Yılda bir kere gördüklerimiz ile doya, doya sohbet ederek, kahvaltımızı yapıyoruz.
Longoz'u, Karasu'yu, denizi, kumsalı, limanı konuşuyoruz.
Ve yaşamdan insan kesitleri…
Eee böyle sohbette siyaset konuşulmaz mı?
Biraz Belçika, biraz Türkiye soframızın lezzeti oluyor.
Elbette gün burada bitmedi. Dr. Yaşar Yılmaz, günün programını hazırlamış.
Şimdi sırada Maden Deresi var.
* * *
Karasu İlçesi istikametinden Kocaali'ye doğru yöneliyoruz. Küçük bir iğredi levha size Maden Deresi istikametini gösteriyor. Bir köy içinden geçerken, solda bir görkemli cami ve yanında bir küçük futbol sahası sizi karşılıyor. Bu sahanın levhası da çok anlamlı. 'Karasu Arena' gülüşmelerimize neden oluyor.
Zaman fındık toplama zamanı. Fındık dalları yüklü. Karasu dışından gelen işçiler, Karasu girişinde çadırlarını kurmuş, gündelik işçi olarak fındık bahçesi sahiplerinin emrinde..Yevmiye mi ? 20 TL.
Yarı bozuk yol bizi alıp Maden Deresi derinliklerine götürüyor. Vadi içinde bir köy ve inanılmaz bir tesis bizi karşılıyor.
Yörede 'Alemder Tesisleri' olarak biliniyor. Yarı kalmış bir tesisi yeniden hizmete açanlar bizi karşılıyor. Güleryüzleri ile bu yöreye güzellik katanlar. İşleri zor!. Zira yörede 'yabancı' olarak adlandırılmanın ezikliği içinde yine de güzellikleri insanımıza sunmak için hazırlar.
Çaylarımızı içiyor ve sonra yöreyi keşfe çıkıyoruz. Maden Deresi, adını aldığı çok eski maden tesislerinin öyküsü ile biliniyor. Derenin getirdiği madenler, işte şuradaki tesislerde işlenmiş. Tesislerden geriye bir kaç taş yığını kalmış.
Dev çınar ağaçları altında yürüyoruz. Ara sıra güneşin ışıkları yüzümüzü aydınlatıyor. Bu vadiye bizim gibi gelen yüzlerce insan var. Her biri masasını kurmuş, ızgara keyfi için hazırlık yapıyor. Yan tarafta yemyeşil bir alan. Futbol çalışmaları için ne cazip ortam. Hemen yanında ahşamdan evler. Hala kullanımda. Ve yeşilin yükselişi sizi mest ediyor.
Ne olursa olsu, Alemdar Ailesi'nin buraya yaptığı yatırım çok büyük. İşe bir yerden başlanmış. Mülkiyet kimdedir bilmem! Ama buralar turizmin hizmetine bir şekilde sunulmuş. Dev atıl bir bina hayalet gibi ortada duruyor. Burası otel ve kamp yeri olarak pek ala kullanılabilinir.
Yurt dışına giden futbol takımlarımız burada pek ala yeni sezona hazırlık yapabilirler. Tüm bunlara öncülük yapacak Karasu veya Kocaali kaymakamlıkları ile Sakarya Valiliğidir.
Bu doğa harikası bu şekilde atıl bırakılamaz!. Mevcut işletmeci aileye yardım eli uzatılmalı. Tesisleri içinde barındıran köy, köy halkı, muhtarı harekete geçmelidir. Burası ülkemizin en güzide değerlerinden biri olduğu unutulmamalıdır.
'Bu dağlar, bu taşlar, bu kuşlar bizim' der ya şair. Hepimiz bir yerden konuya yaklaşarak, Maden Deresi Vadisi'ni turizme kazandırmalıyız.
Yöreden bin bir haber yapan sevgili Mehmet Karakaş ve sinema yönetmeni Abdülgani Sarı, bu güzellikleri de anlatmaya hazırdır biliyorum.
* * *
Yöre gezimizi Sakarya Nehri ağzında(Yeni Mahalle) küçük bir meyhanede noktaladık. Karasu'ya gelip de balık yemeden olmazdı. Levrek balığı buğulaması muhteşemdi. Yanında salatası, rokası ve bahçeden beyaz incirler ne güzel idi.
Sonra gün batımı resimler çektirdik, Sakarya Nehri ağzında..
Sakarya'nın sevgilisi Karadeniz'e kavuştuğu yerde, gün batımında hüzünlenmemek mümkün mü?
Bulutlar arasında güneş yavaş, yavaş kayboldu. Güne gecenin hüznü düşmeye başladı.
Vedalaşma zamanı geldi ya, bu bir başka hüzün! 'Bir daha ki sefere, ya kısmet' deyip ayrıldık.
Gün bize ne büyük nimetler sundu.
Arkadaşlık, dostluk, sevgi, vefa buydu işte...
Biz de sizleri Brüksel'e bekleriz...
Biz de...
Her şey için teşekkürler.