Bazı hastalıklar ‘anlaşılmamak’ içindir.

Şehirlerin ‘yormadığı’ insan var mıdır ki?

Her prensip, her yerde geçerli olmuyor ki...

Uzanan ellere sahip çıkanlara selâm olsun.

Belki de... İnsanın bazen feraseti bağlanıyor...

Zamana ve mekâna şiir düşürenlere selam olsun.

Güzel bakıp güzel görmek, her zaman güzeldir.

Dünyadaki ‘sağlam’ların hepsi, ‘engelsiz’ değildir!

İnsan kasapları ve katiller utanmazlar, ar damarları yoktur.

Yabancılara karşı samimi bir duruş, size hiç yabancılık çektirmez.

Samimi olmak kadar güzel bir haslet yoktur. Düşmanlıkta bile...

Doğruları yanlışların içinde arayanlar, doğruları da yanlış hale getirirler...

Sap ile saman, her zaman karıştırılmaya mahkûmdur. Tabiatı gereği budur.

Zorları seven zaten olmaz ki... Önemli olan sevilmeyenlere tahammül etmek...

Hocalar, hep 'zor' sorarlar... Başka türlü hoca olunmaz ki (!) ‘Kolay soru’yu soran da bilir!

Hoca, ne yaparsa yapsın, önemli değil. ‘Dediklerine bakın’, derler ya... Siz öyle de yapmayın...

Gündem belirleyenler, yani ortaya taş atanlar, masumdur. Onlar YORUM yapmaz, ama yaptırırlar...

Hiç bir canlının istisnası yok... Gelecek… Bir gün ölüm de gelecek... Selâm olsun onu hazır bekleyenlere...

Bir başkadır benim memleketim. Her bölgesi ayrı bir renk, ayrı bir desen, ayrı bir dekor ve ayrı bir lehçedir.

Sık sık kötü örneklere sığınarak, ‘haklı olan’ tezlerini savunanlar, bir süre sonra ‘inanılmaz’ hâle gelirler...

Doğruları başkalarının yanlışları üzerinden savunanların ulaşacakları bir yoktur! Hiç bir şekilde ‘inandırıcı’ da olamazlar.

İnsanoğlu öyle garip bir varlık ki… Yapılan bir ‘yanlış'ı bir defa müdafaa etmeye kalkmasın! Savundukça batmaya ve sonra da ‘yokluğa’ doğru gider…

‘Olmayacak’ hiç bir şey yoktur. Ölümden başka her şeye çare bulunur. Çare bulunduktan sonra da 'boş yere kendimi yormuşum' der geçeriz... Her sıkıntı bir nimetin habercisidir.

Âhh, ah…

Şu meczuplardan bir kurtulabilsek…