Ülkenin üçüncü büyük ve metropol ili İzmir’e “Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri” olarak atanan, Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi eski Başhekimi ve SAÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Osman Nuri Dilek’in hedefi, Sakarya’da en az bin 500-2 bin yatak kapasiteli hastaneler kampüsü oluşturmaktı.
İdareciliği, güvenilirliği ve makam dolduran kimlik ve kişiliği ile bugün dahi noksanları tartışılan hastane için verdiği mücadeleye dil uzatanlara denilecek tek söz var “Başınıza Dilek kadar taş düşsün!”
Kişisel egoları ve kurum içi menfaat çakallarının dolduruşu ile Prof. Dr. Dilek’e atılmadık taş kalmadı.
Hepsi geri tepti.
Gazetemizde objektif habercilik anlayışıyla yapılan haberin “başlığı hariç” tüm yazılanlar, Genel Sekreter Ünal Küçükyılmaz’ın tespitlerinden ibaret...
Bunu zamanında daha etraflı şekilde Prof. Dr. Dilek de gündeme getirdi defaatle…
Giderilmesi için Ankara’nın yollarını az mı arşınladı…
Bunlar bilinmeyen şeyler değil.
Haber başlığından yola çıkarak işin ticaretine soyunmak, işgal altına aldığı içi boşaltılmış cemiyetin başkanından gayri hiç kimseye yakışmayan, narsist bir yaklaşım olsa gerek…
Bakanlık tarafından büyük bir ile atanarak onore edilen başarılı bir kamu görevlisinin ardından atıp tutmak, ne derece doğrudur…
Evet 400 yataklı da olsa, hatta bir o kadar yatak kapasiteli bir yeni hastane dahi yapılsa, günün koşulları gereği ihtiyacı karşılamaya yetmediği gün gibi ortada…
Bunu ilk gören, tespit eden ve bu doğrultuda taşın altına elini değil, gövdesini koyan tecrübeli ve usta bir profesörün kıymetini bilememek, dileğim odur ki ilimize pahalıya patlamasın.
Haberin içeriğine değil de başlığına balıklama atlayan sadece Matur olsa gülüp geçeceğiz…
MHP ve CHP il başkanları da katılmış bu koroya, mal bulmuş mağribi gibi, ne yazık ki…
AK Parti’yi üç dönemdir iktidara taşıyan, cumhuriyet tarihinde hiçbir iktidara nasip olmayan sağlıkta reform harekatı değil midir?
Halkın büyük çoğunluğunun değil tedavi olmak, kapısından dahi geçmeye cesaret edemediği özel hastaneleri istisnasız her vatandaşa açan iktidarı, hastanedeki eksiklikler dolayısıyla acımasızca hırpalamak, muhalefete bir şey kazandırmaz, aksine çok şey kaybettirir.
Beş yıldızlı otel görünümündeki devlet hastaneleri yanında, tercih ettiği her özel hastanede tedavi hizmeti alabilen hastaların dilinden dökülen “Allah devlete, millete ve hükümete zeval vermesin” şeklindeki dualar, aksini iddia edenlerin ortaya attığı çamuru ziyadesiyle paklar…
Bu kafayla “Don Kişot’luktan” gayri bir şey yapmış olmaz, bu alandaki inanılmaz gelişmeleri inkar edenler…
Elinizi sağlıktan çekin, kendinizi prim yapabileceğiniz daha başka konulara yönlendirin.
Bir ihtimal de olsa, haklı olduğunuz bir konu çıkabilir ortaya…
Akıllı politikacılar bunu yapar.
Rakibinizi, en kuvvetli tarafına yumruk sallamakla indiremezsiniz.
Aksine bugün olduğu gibi, yorulur kalırsınız.
Ülkede değişmeyen çok az şey kaldı.
Halk kime, neden oy verdiğinin bilincinde bugün…
Görev yaptığı sırada mevcut yatak sayısı ve personel yetersizliğini defalarca dile getirip, giderilmesi için sayısız Ankara turuna çıkan Prof. Dr. Osman Nuri Dilek, bin 500 ve iki bin yatak kapasitesine ve personeline ulaşmak adına verdiği çabada güvendiği dağlara kar yağınca, il adına ne denli üzüldüğünün yakın şahidiyim…
Bugün eksiklerine rağmen bir an önce hizmete açılan ve “Kervan yolda düzülür” anlayışıyla hareket edilen hastanenin her şeyinin dört dörtlük olduğunu söylemek mümkün değil.
Prof. Dr. Dilek, eksiklerin giderilmesi adına yoğun gayret göstermişti.
Şimdi sıra bir başka görevlide…
Dilek’in bu doğrultudaki gayreti ve takip ettiği yol, sanırım Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Ünal Küçükyılmaz’a da ışık tutacaktır.
Giden ve gelen her yetkiliye, bu zor maratonda başarılar dileğiyle “Laleler”, “Zakkumlara” bağışıklık kazanan ve yakışıksız işlere soyunan herkese bu defa “Kaktüsler” gitsin istedik…