Dolores Cannon bir sözüyle yazıma başlamak istiyorum.  

"Dünya Nüfusun:
%1'i Dünyayı yönetir.
%4'ü kukladır.
%90'ı uykudadır.
%5 ne olduğunu bilir ve %90'ı uyandırmak ister..
ve o %1, %5'in %90'ı uyandırmasını istemez."

%90 nüfusun içinde bulunduğu ortamın bazılarını sayalım.

*Komplo teorilerinin havada uçuştuğu, yangınların, sel felaketlerinin, aşı bilinmezliğinin, salgın hastalıkların, ekonomik krizlerin ve en önemlisi güvenin kaybolduğu bir ortam.

*Umudunu yitirmiş , gelecek kaygısı tavan yapmış,  teselliyi günü birlik beyin uyuşturucu yöntemlerde arayan kişilerle dolu bir ortam.

*Bundan 10 yıl önce bırakın telaffuz etmeyi aklımıza bile getiremediğimiz kötülüklerin bugün normalleştiği bir ortam.

*Sosyal medya aracılığı ve Narsizmin etkisinde herkesin kendini diğerlerinden farklı gördüğü hatta benzersiz hissettiği bir ortam.

*Aynı senaryonun değişik varyantlarıyla çekilmiş Heves artıcı diziler ve çarpık ilişkilerin afişe olduğu programlarla dolu bir ortamdayız. 

Cahit Zarifoğlu'nun "Biliyor musunuz? Ben bu çağdan nefret ettim. Etimle, kemiğimle nefret ettim" dediği yerdeyiz şimdi. Böyle bir ortamda önce kendimizi , ailemizi ve sevdiklerimizi nasıl  korumak gerekli?

Tabiatıyla bu koruma, her birimizin hususi gayretleriyle ve toplum olarak birlikte alacağımız tedbirlerle mümkün olacaktır.

Ashâb-ı kirâm; “Yâ Rasûlallah! Kendimizi ateşten koruyabiliriz, ya ehlimizi nasıl koruyacağız?” diye sordular. Rasûlullah (s.a.v); “Onlara Allah’a kul olmayı, itâat ve ibâdeti emredersiniz. Allah’a isyân etmekten ve günah işlemekten de sakındırırsınız. İşte bu onları korumaktır. Cevabını verdiler.

Bunu yapabilmek için ise iyilerle beraber olmak zorundayız. Yani arkadaş seçimi. Bu seçim aslında anne babası bir olmayan ama Hz. Ademden beri kardeş olduğunu ve görünce size Allahı hatırlatacak olan bir arkadaş seçmekle başlar.
Nitekim Sahabe-i Kirâm, bir ara Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem’e “Yâ Rasulallâh! Acaba hangi arkadaşımız daha hayırlıdır” diye soru sormuşlardı. Bu soruya Rasulullah sallallâhu aleyhi ve sellem şu üç özelliği zikrederek cevap verdi:

*Görüldüğünde size Allah’ı hatırlatan,

*Konuştuğunda ilminizi artıran,

*Yaptığı işlerle ahireti hatırınıza getiren kimsedir. ( Da‘îfu’t-Terğîb ve’t-Terhîb, 1/20)

Bir başka hadiste ise

“Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu mahrum bırakmaz, onu tahrik etmez. Kişiye kötülük olarak, müslüman kardeşini hakir görmesi yeterlidir. Her müslümanın canı, malı, kanı ve ırzı diğer müslümanlara haramdır. Allah sizin sûret ve kalıplarınıza bakmaz, fakat kalplerinize ve amellerinize bakar. Sakın ha, birbirinizin satışı üzerine satış yapmayın. Ey Allah’ın kulları kardeş olun. Bir müslümanın kardeşine üç günden fazla küsmesi helâl olmaz.” (Buhârî, Nikâh 45) Buyurmuştur.

Kiminle gezdiğinize, kiminle arkadaşlık ettiğinize dikkat edin. Çünkü "Bülbül güle, karga çöplüğe götürür." diyen atalarımız kişinin arkadaşının haliyle hâllenebildiğini ve kendi benliğinden çok başka bir kişiliğe direk olmasa da, yavaş yavaş benzediğini ima ediyor. ÜZÜM ÜZÜME BAKARAK KARARIYOR. ,

Dostlukların cüzdanların kabarıklığına göre şekillendiği günümüzde, Köle ile zenginin aynı mecliste olduğu Peygamber (SAV) meclisini hatıra bile getirmeden davul dengi dengine diye biz sözü dostluk ve eş seçimi üzerine yutturdular bize. Oysa davulun dengi dengi olması, maddi üstünlük veya makam seviyesiyle değil, iyilerin iyilerle , kötülerin kötülerle beraber olmasıydı. Kim ister gül gibi yetiştiği evladının bir kendini bilmez yüzünden harap olmasını.

Anne ve babalar, arkadaş seçiminde çocuklarına yardımcı olmalı, onlara yol göstermelidirler. Çocukların kimlerle dost ve arkadaş oldukları devamlı kontrol edilmeli, kötü arkadaşın insanı sürükleyeceği kötülükler hakkında uyarılmalıdır. Gerekirse iyi kişilerle arkadaş olmaları sağlanmalıdır. Unutulmamalıdır ki iyi arkadaş; bizi insanlara sevdiren, ihtiyaç duyduğumuzda ve yalnız kaldığımızda yanımızda olan, düştüğümüzde elimizden tutan kişidir.

Ben bu yazıyı sadece gençler ve çocuklar için yazmıyorum. Yaşınız kaç olursa olsun hayatınız da bir şeyleri değiştirmek için hala şansınız var. Ve bu ilk olarak kendinize kendinizi sormak, dost dediğiniz insanları kendi ruh dünyanız içinizde sorgulamakla başlar.  Daha sonrası ise size pranga olan insanlardan uzaklaşıp size iki dünyada da  yoldaş olabilecek kişileri bulmanızdan geçer. Arapçada “cezm” kelimesi , kesin karar vererek kırpmak, koparmak “vb. anlamlara gelir. Gramer kural gereği ,illetli filler cezm edildiğinde bazı harfler kaybolarak düşer ve bu gramer kuralı bize şu mesajı verir.

-hayatınızdaki illetleri cezmedin ki fazlalık yapmasın.

Bu yazıyı yazarken peki var mı böyle bir arkadaş? diye soruduğunuzu duyar gibi oluyorum. Yazımın başında Dolores Cannon bir sözüyle başlamıştım. Evet, var böyle arkadaşlar %5 ( %5 ne olduğunu bilen) de olsa var. Onlar kendilerini yukarda yazdığımız özelliklerle belli ederler zaten.

Gelen kötülükleri önceden sezerler.

Onların yaptıkları bazen size garip bile gelebilir. Çünkü onlar ölmeden önce ölmüş, bu dünyada olan ama bu dünyada yaşamayan , maddenin ötesine geçmiş, ruhu maddi hiçbir zenginliğe mahkum olmamış insanlardır.

 Şuan bile birkaç isim aklınızdan geçiyordur.

 "Ne çok gezen bilir, ne çok okuyan bilir. En çok cahil bilir, o her şeyi bilir" her şeyi bilen değil kendini bilenleri çıkarsın Allah karşınıza. Her konuda fikri olan değil yeri geldiğinde bilmiyorum diyebilen insanlar çıkarsın Allah karşınıza. Sosyal medyadan her gördüğü habere balıklama atlayan değil okuyan, düşünen ve aldığı bilgiyi müslümanca düşünce süzgeçiden geçiren arkadaşlar nasip etsin Allah. Unutmayın silahı bilmem ama boş insanı şeytan doldurur. 

Bakınız, Rabbimiz Furkan suresi 27. ayet ve devamında dünyada iken düzgün arkadaş seçmeyenlerin pişmanlıklarını nasıl tasvîr ediyor:

O gün zalim kimse, (çaresizlik içinde) ellerini ısırıp şöyle diyecektir: “Ne olurdu ben de peygamberle beraber aynı yolu tutsaydım! Yazıklar olsun bana, keşke falanı (filanı) dost edinmeseydim! Andolsun, Kur’an bana geldikten sonra beni ondan o saptırdı. Zaten şeytan insanı yardımcısız bırakıverendir!”

Burada aklıma gelmişken Oshonun şu meşhur yazısını yazmadan geçemeyeceğim.

"Neyi seversen, o olursun.
Sevgi simyadir. Asla yanlış şeyi sevme çünkü seni dönüştürecektir.
Hiçbir şey sevgi kadar dönüştürücü değildir.
Seni daha yükseklere, doruklara çıkabilecek bir şeyi sev.
Senin ötende birşeyi sev
."


 

Huseyin COŞGUN