Geçtiğimiz hafta meydana gelen sel felaketinde bir vatandaşımızı kaybettik…

Derenin taşması sonucu hayatını kaybeden Gülderen Altınbudak, geride gözü yaşlı bir eş ve iki kız çocuğu bıraktı…

Vicdanı olan hiçbir insan başka bir insanın ölmesini arzu etmez…

Bu meyanda taşan derenin ıslahını yapmayan, bu konuyu takip etmeyen, gelen şikâyetleri kulak arkası edenlerin art niyetli olduklarını söyleyemeyiz…

Ancak nedense bilhassa bizim ülkemizde gerekli tedbirler hep birileri öldükten sonra alınır…

Seneler evvel İzmit Caddesi’ndeki alt geçitte yaşanan kaza örneğinde olduğu gibi…

Bir baba ve kızı canından olduktan sonra geçidin etrafına korkuluklar döşenir…

Yazlık’ta yaşanan kazayı ve kanala düşen minibüsü hatırlayın…

Daha büyük bir örnek vermek gerekirse 17 Ağustos’ta yaşanan deprem felaketini getirin gözlerinizin önüne…

Önü arkası hesap edilmeden verilen inşaat ruhsatlarından pay biçin…

Maden kazalarında, inşaatlarda ölen işçileri düşünün…

Pisipisine ölümler nedense hep bizim ülkemizde yaşanıyor…

Nedense hiçbir felaketten ve musibetten ders çıkarmayı bilmiyoruz…

Nedense bir türlü işimizi düzgün yapamıyoruz…

İşini doğru ve düzgün yapan, işinin ehli insanlara görev vermiyoruz…

İlla birileri ölecek ve ancak o zaman gerekenleri yapacağız…

Bir insan hayatı bu kadar ucuz mu Allah aşkına?

Her ne yapıyorsanız yağmurun en şiddetlisini hesap ederek yapacaksınız…

Bir bina dikiyorsanız en şiddetli depreme bile dayanıklı olarak inşa edeceksiniz…

Çevremizde tehlike arz eden her ne varsa, behemehâl ortadan kaldıracaksınız…

Sözün özü işinizi doğru, düzgün ve zamanında yapacaksınız…

Aksi halde milletçe daha çok gözyaşı dökeriz ölen insanların ardından…

 

LANET OLSUN İÇİMDEKİ İNSAN SEVGİSİNE!

Bizim insanımız maalesef başkalarına kulp takmaya çok meraklıdır…

Kendi gibi düşünmeyenlere tahammülü yoktur bizim insanımızın…

Her şeyin altında bir menfaat arar dururuz…

Çoğu insan her şeyi bir menfaat karşılığında yaptığı için başkalarını da kendisi gibi bilir…

Benim de başıma sıklıkla gelen hadisedir…

Vakti zamanında birçok vasıfla vasıflandırılmış bir insanım…

Solcu Engin, komünist Engin, Kemalist Engin, ulusalcı Engin, muhalif Engin…

Aklınıza ne gelirse…

Şimdi de değişen bir şey yok…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a destek verince “Jöleli Engin”

Başkan Zeki Toçoğlu’nu sevince “Yandaş Engin”

Cübbeli Ahmet Hoca Efendi’nin sohbetlerini takip edince “Yobaz Engin”

Ahmet Kaya dinleyince “Hain Engin”

Dönek Engin, dinci Engin, ırkçı Engin, iğrenç yazılar yazan Engin…

Kimi sevsem ve desteklesem hemen arkasında bir menfaatimin olup olmadığını araştırıyor ve bir lakap takıyorlar şahsıma…

Kendileri gibi düşünmediğim için tefe koymaya kalkıyorlar beni…

Gazeteciliğin kaderi olsa gerek…

Ne yazsan, ne söylesen illa bir beğenmeyen çıkacak karşına…

Herkesi memnun etmek mümkün değil…

Sevgi insanın gözlerini kör eder derler, doğrudur…

Benim bahsi geçen şahıslara karşı duyduğum aşırı sevginin gözlerimi kör ettiği de olmuştur, buna da eyvallah…

Yüzüme karşı eleştirisini mertçe yapanlara bir sözüm yok…

Ama arkamdan atıp tutan, gıybetimi ve dedikodumu yapan ve de sitemlerini bana değil de çevremdeki insanlara yapanlara ne demeli…

Siz ister yüzüme karşı, isterse arkamdan atıp tutun…

Hakkımda dilediğinizi konuşmakta, istediğiniz yorumu yapmakta serbestsiniz…

Bende günah çok, almakla bitiremezsin merak etmeyin…

Benim farklı bir tarzım var…

İnsanları onlara söverek değil, onları överek yola getirmeye çalışıyorum…

Sıraladığım vasıflar o insanda yoksa bile, okuyunca utanır da kendini düzeltir belki diye düşünüyorum…

Ben insanları seviyorum arkadaş…

Seviyorum ve sevdiğim insanı da sonuna kadar savunuyorum…

Kurtlar Vadisi’ndeki meşhur bir karakterin dediği gibi:

Lanet olsun içimdeki bu insan sevgisine…

 

AK PARTİ’DE KAVGA SÜRÜYOR

AK Parti’de seçim öncesinden beri süregelen çekişme ve kavgalar seçim sonrasında da hız kesmeden devam ediyor…

Milletvekilleri arasında, adaylar arasında, yöneticiler arasında, başkanlar arasında ve bu insanların birbirleri ile olan münasebetlerinde sorunlar yaşanıyor zaman zaman…

Açıkçası ben hiçbir dönemde bu denli bir kavgaya şahit olmamıştım…

İnsanlar ya açıktan pozisyon alıyor birbirlerine karşı, ya da yüzlerine yalandan gülümseyip alttan alttan faaliyetlerine devam ediyor...

Partide müthiş bir gruplaşma var…

Milletvekilleri bir grup, Belediye başkanları bir grup, teşkilatlar bir grup…

Birbirlerinin kuyusunu kazanlar mı ararsın, milletin tercihiyle dalga geçen yöneticiler mi, birbirinin arkasından atıp tutanlar mı…

Anlaşılan o ki AK Parti son seçim sonuçlarından ders çıkartmamış…

Dava şuurunu kaybetmişler…

Davaları kan kaybederken muhteremler mal kavgasına tutuşmuş…

Mirasyedi gibi davranıp selden kütük kapma peşindeler…

Bence kanser hücresi tüm bedene yayılmadan gereken bir an önce yapılmalı…

AK Parti’de birlik, beraberlik ve de parti disiplini tam olarak sağlanamadığı takdirde değil erken seçim, 10 tane de seçim yapılsa sonuç değişmez…