Bir AKSAKAL demiş ki: Gâvur, gâvur olduğu halde, yani gâvurluğu ile biliyor da... (Konuşmanın devamı anlaşılamadı)

Sakalının yarısı kara kalmış bir AKSAKAL şöyle demiş: Olmuş olan her şeyi, isteyen herkes öğrenir, ama gaibi ancak SAHİBİ bilir.

Sakalsız bir AKSAKAL, bir gönül dostuna şöyle demiş: Gıyaben tanışan, ancak yüz yüze hiç gelmeden birbirlerini seven insanlara selam olsun.

Bir AKSAKAL demiş ki; Etrafımızdaki canlı veya cansız nesnelere kimin nasıl bakıp ne gördüğü önemli değil... Biz TEFEKKÜR gözüyle bakalım.

AKSAKAL olmaya hazırlanan birileri demiş ki: Ölüm, bir problem değildir. Onun için de çözüme gerek yoktur. Bunun dışında bir yerden bir problem varsa, muhakkak onun bir çözümü de vardır.

AKSAKAL olmadığı halde bir ‘aksakal havası veren’ birisi demiş ki: En iyi eğitim, oynayarak, eğlenerek, tebessüm ederek ve zaman zaman da kahkaha atarak elde edilen eğitimdir! Nereden ve nasıl bilmiştir ki böyle olduğunu?

Birileri, yani bir AKSAKAL, bir zamanlar demiş ki: İstersen Allâme-i Cihân (dünyanın en büyük âlimi) ol, dışardan nasıl görünüyorsan veya nasıl algılanıyorsan, işte o kadarsın! Algı Yöneticileri galiba haklılar...

Biraz çatlak bir AKSAKAL sormuş: Siyasal arenaya girenler ‘robot’ mu oluyorlar? Onlarda hiç haysiyet denen bir şey kalmıyor mu? Meclis kapısında yıllardır inandıkları tüm kutsallarını bırakarak mı içeri giriyorlar? Bizleri yönetenler hep robotlar mı?

Yarım AKSAKAL birileri sormuş: vatandaş sosyal paylaşım sitelerinin biri olan Facebook hesabında kendini 'önemli / tanınmış kişi' olarak tanımlamış da... Seyyah bile tanımıyor bunları...  O kişiler, nasıl olmuş da 'önemli /tanınmış kişi' oluyorlar? Birileri kendilerine ‘önemli kişi’ dese, o gerçekten ‘önemli kişi’ olur mu?

AKSAKAL olmaktan vazgeçip KARAKASAL olmaya karar veren bir çatlak AKSAKAL bir ara şöyle demiş: İnsan boş kalmaya görsün, herkesi lüzumsuz yere, saatlerce meşgul eder. Büyük (!) bir siyasetçinin, sağlığında yaptığı gibi, saatlerce konuşup, hiç bir şey söylemediği gibi...

Biraz çatlak bir AKSAKAL diyor ki: Etrafınızda olup biten her şeyi çok büyütmeyin ve abartmayın. Bazılarını da görmezden gelip küçümsemeyin, onları yok saymayın. Hep makul düşünün. Orta yolda (sırat-ı müstakim) olup orta yolda düşünmek hep iyidir. Kazaya kurban gitmezsiniz.

Sakalsız bir AKSAKAL şöyle bir dua etmiş: dünyanın her neresinde olursa olsun, her kime karşı yapılırsa yapılsın, zalim her kim olursa olsun, milliyeti, ırkı, etnik kökeni, mezhebi, meşrebi, rengi, deseni ne olursa olsun; zalimlere lanet okuyor, mazlumlara sabır diliyorum.

Yarı akil bir AKSAKAL, bir dostuna demiş ki: Allah hakkımızda hayırlısını ihsan etsin. Her şey o kadar birbirine girdi ki tek olan ‘doğru’, yüzlerce ‘doğru’ haline geldi. Muhakkak ki en iyi bilen Allah’tır. Herkesin ne hesabı olursa olsun, bilinsin ki, gerçekleşecek olan O’nun hesabıdır!

Kendini çok akıllı sanan bir AKSAKAL demiş ki:  Bazı insanlar vardır, kendileri hiç bir zaman bir taş atmazlar, ama taş atanların taşlarını sürekli olarak yorumlar ve eleştirirler. Hep reaksiyoner durumda beklerler... Bunlara, aksallar terminolojisinde ‘vagon’, taş atanlara da ‘lokomotif’ denirmiş… Kim bilir? Belki de doğru tespit etmiştir.

Aksakallardan bir AKSAKAL, şöyle dua etmiş: Ya Rabb'im! Dünyanın her yerindeki her ırk veya dinden ve mezhepten zalimleri, insan kasaplarını, canileri ve onlara destek olan, sempati duyan, imkânı olduğu halde engel olmayan, içinden de olsa buğz etmeyen her kim veya kimler varsa, Lanetin onların üzerine olsun.