Uzun yıllar, bir Osmanlı eyaleti olarak varlığını devam ettirmiş olan Yemen;  2004 yılından bu yana içinden çıkılmaz bir siyasi krizle karşı karşıyadır. Ülke nüfusunun yüzde otuzluk kısmını oluşturan Şii Husi aşireti tarafından başlatılan ayaklanmalar, ülkeyi büyük bir kaosa sürüklemiş; yaşanan olaylarda, yüz binlerce masum insan hayatını kaybetmiştir.

 Husiler’ in, Yemen’in kuzeyinde başlattığı bu  ayaklanmalar , 2014' ün sonlarına doğru ülkenin her tarafına yayılmış ve nihayetinde  başkent San’a' ya kadar ulaşmıştır. Devlet Başkanı El Hadi' yi “Batı yanlısı, Amerikan kuklası…” olmakla  suçlayan  Husiler, Başkanı görevden alarak, parlamentoyu feshetmiş  ve bir 'Devrim Komitesi'  kurmuşlardır.

 Tüm bu gelişmelere rağmen, Husiler tarafından kurulan Devrim Hükümeti, uluslararası camia tarafından kabul görmemiş, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, ülkenin meşru başkanının devrik lider Abdurabb-u Mansur El Hadi olduğunu açıklamıştır. Yaşanan bu olayların hemen akabinde, dönemin devrik Cumhurbaşkanı Mansur El Hadi  ülkesini   terk ederek; Riyad’ a gitmek zorunda kalmıştır. Yemen’ de yaşanan siyasi karışıklıklar nedeni ile, başta Türkiye  olmak  üzere, birçok ülke, başkent San’a' daki büyükelçiliklerini kapatmak zorunda kalmıştır.

 Husi aşiretinin önderliğinde başlayan bu isyan hareketinin sebepleri, Yemen’in kadim tarihine kadar uzanmaktadır. Milli birliğini ancak 1990’lı yıllarda kurabilen Yemen, ülkede yaşanan ekonomik, toplumsal ve dini problemler nedeniyle  21. asrı ciddi sorunlarla mücadele ederek geçirmiştir.

Mezhep Çatışmaları

 1990 yılında Yemen’ de kurulan Cumhuriyet yönetimi, Şii Zeydi inancıyla mücadeleye girişerek ülke içindeki huzuru adeta dinamitlemiştir. Mevcut hükümet, Şiiler tarafından kutlanan Gadir Hum bayramını yasaklamış, Hz. Ali’ nin hutbelerinin ve yazışmalarının yer aldığı Nehcu’l Belağa ile İmam Zeynelabidin’ in dualarından oluşan Sahife-i Seccadiye gibi, Şiiler tarafından kutsal kabul edilen kitaplara sansür uygulamıştır.

 İktidarın bu tutumu, başta Husiler olmak üzere Yemen’ deki Şii nüfusu ciddi anlamda rahatsız etmiştir. Mezhepsel yasaklamalara, ekonomik ve siyasi eşitsizlikler de eklenince,  Yemen iç dinginliğini  iyiden iyiye kaybetmiştir.

 İki mezhep arasında yaşanan gerilim, silahlı çatışmaları doğurmuş, yaşanan mezhep kökenli çatışmalar özellikle; Batılı ülkeler, İran, El-Kaide ve Suudi Arabistan tarafından desteklenmiştir. Şii milisler, İran tarafından desteklenirken; Sünni gruplara ise El-Kaide ve Suudi menşeli Vahabi örgütler arka çıkmıştır.

 Husi hareketi, her ne kadar kendisini Şii mezhebi üzerinden tanımlamaktan kaçınsa da, bu aşiretin siyasi temsilcisi olan Ensarullah örgütüne,  İran Hizbullahı’ nın verdiği destek uluslararası kamuoyu tarafından bilinmektedir. İşte Yemen krizinin en hassas  noktası da burasıdır.  Şii Husileri, İran Hizbullah Birlikleri desteklerken, Yemen' in yan komşusu olan Suudi Arabistan da Sünni grupları  finanse etmektedir.

Petrol ve Mendeb Boğazı

 Bölgedeki gelişmeleri yakından takip eden siyasi analistler, Yemen’ deki sorunun sadece mezhepsel problemlerden kaynaklanmadığını; ekonomik, sosyal, stratejik, tarihi ve jeopolitik birçok faktörün  bu krizde önemli rol oynadığını belirtmektedir.

 Nitekim, Arap Yarımadası’ ndaki petrol rezevlerinin %30’ lık bölümü Yemen’ in Hadramut ve Ma’ rib bölgelerinde yer almaktadır. Ayrıca Yemen çeşitli maden kaynakları açısından da zengin bir ülkedir. Yemen’ in bir başka talihsizliği (!) ise  içerisinde bulunduğu coğrafi konumdan kaynaklanmaktadır.

 Dünyanın her noktasında boğazlar sömürgeci devletlerin ilgisini çekmiş olup; bu durum Yemen Bab'ül Mendeb Boğazı  için de geçerliliğini koruyan bir tezdir. Ortadoğu petrol ticareti açısından önemli bir geçiş güzergahı olan Bab'ül Mendeb Boğazı’ ndan, çok sayıda petrol ve ticaret gemisi geçiş yapmaktadır. Bu bölgedeki deniz faaliyetinin yıllık ekonomik değeri, yaklaşık olarak 2 trilyon dolara tekabül etmektedir ki; bu da emperyal güçler açısından iştah kabartan bir ticaret hacmidir.

 Siyasi dengelerin altüst olduğu, acımasız bir savaşın yaşandığı Yemen; son yıllarda insanlık tarihinde eşine ender rastlanacak bir katliamla karşı karşıya kalmıştır. Birleşmiş Milletler Yemen Raportörü Chaloka Beyan, " Uluslararası toplum en kötü senaryoya hazırlanmalı. Yemenli' lerin hava saldırıları ve şiddetli çatışmalar nedeniyle kitlesel olarak ülkeyi terk etme ihtimalleri her geçen gün artıyor" diyerek, durumun vahametini açıkça ortaya koymaktadır.

Trajedi

 Yine BM verilerine göre Yemen’ de 14 milyonu aşkın insan açlık tehlikesi ile karşı karşıyadır.  Ayrıca, 90.000 masum çocuk da bu savaşta hayatını kaybetmiştir. Yemen’ deki Kızıl Haç yetkilileri ise ülkenin önemli şehirleri olan San’a ve Aden başta olmak üzere tüm Yemen’ in büyük bir kaosla karşı karşıya kaldığını, sokakların  çürümüş insan ve hayvan cesetleriyle dolup taştığını belirtmektedir.

 Kolera ve difteri başta olmak üzere bölgede birçok bulaşıcı hastalık hızla yayılmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’ nün verilerine göre ayda ortalama olarak 40.000 kişi kolera hastalığına yakalanmaktadır. Gerekli sağlık  alt yapısının olmaması, ülkeye dışarıdan ilaç ithal edilememesi gibi nedenlerden ötürü ne acıdır ki; bu bulaşıcı hastalıklar tedavi edilememektedir. Tüm bunlara ek olarak, Suudi Arabistan önderliğindeki koalisyon güçlerinin, tarım alanları ile su kaynaklarının bulunduğu bölgelere yaptıkları hava saldırıları, Yemen’ de yaşanan insanlık trajedisini daha da vahim hale getirmektedir.

 Yemen Krizi, artık beynelmilel bir hal almış; bölgedeki emperyalist mücadelenin bedelini, bölge halkı en ağır şekilde ödemek zorunda kalmıştır.

 Şu anda, Yemen' de milyonlarca sivil insan; açlığın, susuzluğun, şiddetin ve bulaşıcı hastalıkların pençesinde ölüm kalım mücadelesi vermekte olup; kendilerine uzatılacak bir yardım elini hasret ve umutla beklemektedirler.