Sakarya Adalet ve Özgürlük Platformu, savunduğu değerleri ülke ve ilin gündeminde taşımadaki ısrarlı tavrını eksiltmek bir yana, daha da artırarak ve yüksek sesle dillendirmeyi sürdürüyor...
Böyle giderse, daha da sürdüreceği kesin...
Dile kolay, 471 haftadır AKM önünde kurdukları platformda, bir sözcüleri vasıtasıyla halka ve yetkililere çağrıda bulunarak dilek, temenni ve beklentilerini yılmadan ve yorulmadan gündeme taşıyorlar...
Bu istikrarlı yürüyüşün feyzini, bereketini en yüce makamdan bekliyor olmalılar...
Son bildirilerinde, “Bin yıl süreceği iddia edilen ancak iktidar değişikliği nedeniyle izleri yavaş yavaş da olsa silinmeye başlanan 28 Şubat sürecine atıfta bulunarak, şöyle diyorlardı:
“17 Eylül 2005 Cumartesi günü, saat 12.30’da yine aynı mekanda, bir avuç arkadaşımızla ilk basın açıklamasını yapmamızın üzerinden dolu dolu dokuz yıl geçti.
O günler, 28 Şubat’ın 1000 yıl süreceğine inanan eski muktedirlerin, ülkenin dindarları üzerinde baskı, aşağılama ve cezalandırma gayretlerinden henüz vazgeçmediği günlerdi.
Platformumuz, o zaman iktidarı karşısında teslim olanların ve bu zillet halini, ‘Hoşgörü, itidal’ ve dahası ‘sabır’ diye tarif edenlerin hizmet ettikleri karanlığa rağmen, kendi duruşunu, zulüm bin yıl dahi sürse direniş şeklinde ortaya koydu.
Şehrin meydanından, Hakk’ın ve halkın karşısında apaçık şekilde beyan ettiği bu Müslümanca duruşu nedeniyle, dönemin muktedirleri kadar, onlara itaat edenlerin de tepki ve hatta tehditlerine maruz kaldı; yıldırılmaya, bitirilmeye çalışıldı.
Geçen dokuz yıl sonunda, köprünün altından çok sular aktı.
Birçok alanda iktidarlar ve muktedirler değişti.
Dünün iktidarına teslim olanlar, bugün kendilerince dahice buldukları ‘Köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyeceksin’ siyaseti sonucunda, kendilerini iktidar konumuna taşıdılar.
Bunu bir zafer olarak değerlendirenler, aslında köprüyü geçene kadar nasıl bir kişilik yarılmasına, ne tür bir ahlaki zaafa uğradıklarının ise hala farkına varamadılar.
Bu süre boyunca, mazlum konumundaki dindar halkın maddi-manevi desteğini almak için İslam’ı kullananlar, geldikleri noktada İslam’dan model olarak anladıklarını da ortaya koymuş oldular.
Ne yazık ki bu mezhepçi, devletçi, iktidarı ve lideri kutsayan; onu yaptıklarından hesap sorulamayacak bir ‘La yüs’el’ konumda gören bir anlayıştır!
Yaşanan tecrübelerin ardından, dünün mazlumlarının adaleti ikame etmek için değil, maalesef komplekslerini ve dışlanmışlıklarını telafi etmek için iktidara talip olduklarını, bugün daha iyi anlamış bulunmaktayız.
Zira bugünkü iktidarlarını dünün muktedirleriyle geliştirdikleri ittifaklar sonucunda elde edenlerin, iktidarı, adeta ‘ilahlıktan’ bir parçaymış gibi elinde tutmak isteyen yeni bir ekip olduğunu görmekteyiz.
Tüm söylemlerinin üstünü kazıdığımızda, bize yeni diye anlatılanların da aslında eski hikaye olduğunu fark etmekteyiz.
İşte bu yüzden, 12 Eylül’le hesaplaştıklarını söyleyip duranlar, darbenin iki muktedirinin cezasını çekmelerinden imtina ettiklerini, dava dosyasını Ankara’nın dehlizlerinde dolaştırırken, adeta bu şahısların ölmelerini ve böylece olayın kapanmasını beklediklerini görmek bizi şaşırtmıyor.
Bırakın darbenin başındaki muktedirleri, sıradan işkencecilerinin dahi cezalandırılmadığını bilmiyor muyuz?
12 Eylül’ün anayasasından, yönetmeliklerine kadar bir çok alanda diriliğini muhafaza ettiğini görmüyor muyuz?
Bundan en çok şikayet eder gibi yapanların, bu kanunlardan en çok istifade edenler olduğunu anlamıyor muyuz?”
Yukarıda görüldüğü gibi eğer söylenildiği şekilde (Bu görüşe katılmadığımın altını çizmek isterim) AK Parti genel başkanı ve kurucu arkadaşları, İslami anlayış içerisinde Müslümanlığı sömürüyorlarsa, onlara yazıklar olsun...
Yok, öyle değil de sökülüp atılması hayli zor ve zaman isteyen statükocu ve darbeci zihniyeti adım adım ve sağlam bir şekilde temizleye temizleye yoluna devam eden, bu nedenle içte ve dışta dört cepheden saldırıya uğrayıp kelle koltukta mücadele veren bir iktidarı, hükümeti zamanla giderilebilecek yanlışları nedeniyle,
acımasızca tenkit eden, karalayan zihniyete yazıklar olsun!
Zira kimin haklı, kimin haksız olduğunu anlamak için zaman hızla ilerliyor...
Çok beklemeyeceğiz sanırım...
Bu duygularla, iyi niyetle yapılmış her hareketin başarıya ulaşmasını isteriz...
Bu konudaki istikrarlı tavrı nedeniyle ve iğneyi kendilerine batırması dileğiyle...