Sevgili okurlar,
Sizden ayrı kaldığımız bir haftalık dilim içinde, öyle büyük gelişmeler cereyan ediyor ki, hangisini sizlerle paylaşalım diye tereddütte bulunuyorum..
Gerçekten ülkenin tepesindeki en önemli konulardan birisi, Türkiye’nin güney doğusundaki gelişmelerdir..
Bir yandan PKK Terör Örgütü ile mücadele edilirken, bir yandan da bölgenin sosyal, ekonomik ve sportif yönden kalkınması için devletin tüm imkanları seferber ediliyor..
Bölgede yıllardır terör estiren, kan kusan, yol kesen, adam öldüren ve ailelere musallat olan kanlı, dehşetengiz terör örgütü PKK yüzünden göç devam ediyor..
Bir yolunu bulan kentlere, bir yolunu bulan  iç kesimlere, İstanbul’a, İzmir’e kaçmanın çarelerini arıyor..
Bu ruh halini anlamak, anlatmak ve yaşamak gerek!..
İnsanların güvenlik ve gelecek kaygıları ile göç etmeleri  kabul edilemez bir durumdur..
Bir de buna, ‘FETÖ’ Terör Örgütü Yapılanması ile yapılan mücadele eklendiğinde durum daha da vahimdir..
Demek ki, devlet her  yönde gereken güvenlik tedbirlerini alamamış, zafiyet devam etmektedir..
Kimse üstüne  alınmasın ama, siyaset makamının aldığı tedbirler hep ‘fos’ çıkmıştır!..
Terör odaklarına gereken, anladıkları dilden cevap verilememiş, teröre destek olan unsurlar, lojistik destek sağlayan kesimlerin beli kırılamamıştır..
Demek ki, askeri güvenlik tedbirleri ile işin çözümü gerçekleştirilmeyecek gibi!..
Tüm bu çözümsüzlüklere, bölgenin stratejik coğrafi yapısı, bölgedeki ülkelerin çıkar çatışmaları da eklenince, işin boyutu daha belirgin bir şekilde, gözler önüne serilmektedir..
Türkiye, bugüne kadar hep geçici tedbirler ile konuya yaklaştı..
Kimi bu yönde, terör odakları için ‘İki-buçuk eşkıya’ tabirinde bulundu..
Kimi, ‘AB’nin sınırları Diyarbakır’dan geçer’ diyerek, bir başka yaklaşım gösterdi..
Kimi, çareyi ‘Çözüm’ ve ‘Akil Adamlarda’ aradı..
Kimi,’ sokağa çıkmalarda, operasyonlarda’ diretti..
Ve sınır ötesi operasyonlar, askeri seçenekler denendi..
Ancak gelinen nokta hepimizin malumu!
Bir ileri, bir geri!
Üstelik buna bir de Kuzey Irak, Suriye sınır bölgelerindeki çatışma alanlarındaki belirsizlikler, Irak’ın bölünme riski eklendi..
Bölgeye en yakın Türkiye’nin bir bakıma eli-kolu bağlıyken, Irak’a, Suriye’ye gerçekleştirilen operasyonlar, hiç yoktan çıkarılan ‘Arap Baharı’ kaosu, Türkiye’yi politik çıkmazlara sürükledi..
Amerika ve Rusya ile yaşanan ‘ git-gel’ politik  uyuşmazlıkları bir türlü rayına oturtulamadı..
Yine ülkemizin bir kesiminden ‘şehit’ haberleri geliyor..
İçte, adaletsizlikler, uyuşmazlıklar, çarpıklıklar bitmek bilmiyor..
Herkes bildiğini yapmakta diretiyor, bir adım geri atmıyor..
Yine belirsizlikler içinde bu defa ,’Türkiye, İran, Irak’ işbirliği gündeme taşındı..
Bölgenin ve insanının huzuru, barışı ve güvenliği, geleceği için bir yol bulunamadı..
Türkiye, kendi iç, dış, politik, ekonomik  ve diğer sorunları ile bir yerlere doğru sürükleniyor..
Gittikçe ülke, insanımız ile irtifa kaybediyor!
Bu kötü gidişin faturası ise insanımıza kesiliyor!
Tüm bu politik belirsizliklerin ötesinde, insanımızın ikiye bölünmüşlüğü başta gelecek kaygısı yaratıyor..
Bu ikilem içinden Türkiye’nin ancak, birlik, beraberlik ve daha belirgin  siyasi anlayışlar ile çıkması mümkündür..
Bir önceki yazımda, bu siyasi, ekonomik ve yaşam belirsizliklerinin bir ‘çıkış yolu’ olduğunu söylemiştim..
Bunun için artık zaman geçirmeden altyapı temellerini atmalıyız.. Yapacağımız ilk iş bir birimiz ile didişmeyi, tartışmayı, ağız dalaşını bırakıp, ülke için daha sağlıklı politikalar üretip, bunları eyleme dönüştürmek olmalıdır..
Bir ülkenin siyasi liderleri, neden bir masa etrafında toplanamıyor, ülkenin sorunlarını tartışamıyor, yeni fikirler ortaya koyamıyor ki?
Oysa, geçmişi ile tarihi ile zenginlikleri ile halkı ile Türkiye bölgenin starı olmaya aday ilk ülkesidir..
Türkiye bunu başarabilir.. Terörü, belirsizlikleri yıkabilir ve geleceğe dönük projeleri hayata geçirebilir..
Bu güç, bu irade, bizde fazlası ile var!
Yeter ki, birlikte, olumlu adım atılmasında birleşelim..
Kısacası, asgari müştereklerde karar kılalım..