New York Times ve Almanya’nın önde gelen gazetelerinden Tagesspiegel’de yayımlanan yeni analizlerde, Marmara Denizi altındaki Kuzey Anadolu Fayı’nda uzun süredir biriken tektonik gerilimin İstanbul yönüne doğru kaydığı vurgulandı. Her iki yayın organı da, söz konusu hareketliliğin bölgede “süper deprem” riskini artırdığına dikkat çekti.
23 Nisan’daki 6,2’lik sarsıntı uyarıları güçlendirdi
23 Nisan’da Marmara Denizi’nde meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki deprem, İstanbul’un geniş bir bölümünde hissedilmiş; yüzlerce kişi yaralanmıştı. Depremin merkez üssü, kentin yaklaşık 60 kilometre güneybatısında bulunuyordu.
Bilim insanları, bu sarsıntının Kuzey Anadolu Fayı üzerinde son 60 yılda kaydedilen en güçlü depremlerden biri olduğunu belirtiyor.
1766’dan beri büyük bir kırılma yaşanmadı
Tarihsel verilere göre, fay hattının batı ucunda 1912’de 7,4, doğu segmentinde ise 1999’da İzmit depremi gibi yıkıcı kırılmalar gerçekleşti.
Ancak bu iki büyük deprem arasında kalan Marmara fay segmenti, 1766 yılından bu yana büyük bir deprem üretmedi.
Uzmanlar bu uzun sessizliğin, fay hattının bu bölümünde her geçen yıl daha fazla stres birikmesine yol açtığını belirtiyor. Uluslararası analizlerde, bu sessizliğin İstanbul için artan riskin en güçlü göstergesi olduğu ifade ediliyor.
“Gerilim İstanbul’a doğru kayıyor”
New York Times ve Tagesspiegel’de yer alan bilimsel değerlendirmelere göre, Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki tektonik baskı adım adım batıya ve İstanbul’a doğru ilerliyor. Bölgedeki hareketliliğin artması, beklenen büyük Marmara depremiyle ilgili endişeleri yeniden gündeme taşıdı.
Uzmanlar, riskin her geçen yıl arttığını ancak zamanlamanın kesin şekilde tahmin edilemeyeceğini vurgularken, İstanbul için hazırlık ve dayanıklılık çalışmalarının kritik önemini koruduğunu belirtiyor.
Tagesspiegel’in aktardığı yeni bilimsel çalışma, Marmara Fayı’nda biriken enerjinin artık kritik seviyeye ulaştığını ve yaklaşık 7,4 büyüklüğünde bir depremin olasılığının “oldukça yüksek” olduğunu ortaya koyuyor. Uzmanlara göre söz konusu gerilim, küçük depremlerle değil, tek bir büyük kırılma ile açığa çıkma eğilimi taşıyor.
Tehlike artık soyut değil somut
Uzmanlar, meseleyi yalnızca sismolojik değil aynı zamanda toplumsal ve yönetsel bir sorun olarak değerlendiriyor. Depreme hazırlık, afet yönetimi, kentsel dönüşüm, erken uyarı sistemleri ve risk azaltıcı önlemlerin hızlandırılmasının hayati önem taşıdığı ifade ediliyor.





