" Ülkemizde şair çok, şiir yok; manzume çok."
Faik Baysal

Uzun süredir şiir okumuyorum. Kendimi suçlu hissediyorum. Şiir okumanın insana verdiği ayrıcalığı bilen biriyim oysa. Hatta birçok insan gibi üç beş şiir karalayıp şair edası ile ortalarda dolaştığım yıllar bile oldu. Tek tesellim büyük şairlerin unutulmaz şiirlerini dimağımın bir yerinde saklamak ve yeri geldikçe kullanmak oldu.
Şiir tanımını herkes kendince yapar. Değişmez bir tanımı yoktur, şiirin. Şair sayısınca artar tarif de. Ben de kendimce yapacağım, bu tarifi. Bana göre şiir, bazen bir cevap, bazen bir tokattır. Mehmet Akif, haddini ve hesabını bilmek gerektiğini söyledikten sonra haddini aşanlara şiirle cevap verir: "Hak sillesinin sedası yoktur./Bir de vurdu mu devası yoktur."
Seni güldüreni de vardır, şiirin; kahrından ölecekmiş gibi yapanı da. Anonim bir dörtlük yazayım size eminim siz de tanırsınız bahsedilen türden insanları:
"Yüz versen yüz daha uman yüzler bilirim.
Yokuşlarla kardeş nice düzler bilirim.
Dünya öküz üstündeymiş onu bilmem
Yalnız bu dünya üstünde ben çoook öküzler bilirim.
Ümit Yaşar Oğuzcan'ın intihar eden oğlu Vedat'a yazdığı şiir, Türk edebiyatındaki en hüzünlü şiirdir, bana göre. Sadece bir bölümünü alıyorum:
6 Haziran 1973
Pırıl pırıl bir yaz günüydü
Aydınlıktı, güzeldi dünya
Bir adam düştü o gün Galata Kulesi’nden
Kendini bir anda bıraktı boşluğa
Ömrünün baharında
Bütün umutlarıyla birlikte
Paramparça oldu
Bu adam, benim oğlumdu...
Şiirlerin, hikayesi olanı vardır. Nazım Hikmet'in "Kız Çocuğu" şiiri Hiroşima ve Nagazaki'de ölen çocuklar için yazılmıştır. "Çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler" dizesini hatırlarsınız sanırım. Bir Japon kızı, Nazım Hikmet'e teşekkür için kağıttan bin turna, Japonlar için özel bir anlamı vardır, yapmaya çalışmış ama bitiremeden radyasyon kurbanı olmuştur.
Hayat kurtaran şiir de vardır: Arif Nihat Asya'nın "Bayrak" şiirinin, şairinin hayatını kurtardığı söylenir: Şiir, bir mecliste okunduğunda çok beğenilir. Öyle çok sevilir ki birkaç kez üst üste okunur. Ayakta alkışlanır. Arif Nihat, o sırada hastadır. Şiiri yazan gündeme gelince hasta olduğu öğrenilir ve hemen hastaneye kaldırılır. Bu, ağır hasta olan şairin hayatını kurtarır.
Özdeyişlerin derlendiği bir kitabın başında "Düşüncelerimi eskiler çalmışlar, benim yaptığımsa onları tespit edip geri almaktan ibaret yazıyordu." Aynı şeyi şiirler için de düşünüyorum. Kendimizden bir şeyler buluyoruz, hayattan kareler görüyoruz, onları okurken. Onlar şairin değil bizim hikayemiz aslında. Kaç aşık, aşkını Cahit Sıtkı'nın" Desem ki" şiirindeki kadar güzel dile getirebilir? Özdemir Asaf'ın "Lavinia" sı, Ümit Yaşar Oğuzcan'ın Aytenli şiiri, sevdiğine kavuşamayan Sezai Karakoç'un "Mona Roza"sı her aşığın mutlaka okuması gereken şiirlerdir.
Behçet Necatigil'in "Sevgileri Yarınlara Bıraktınız" şiiri nasıl da anlamlıdır. Nasıl da bizi anlatır.
Cemal Süreya, rivayete göre soyadındaki çift " y"den birini iddiada kaybetmiştir. Hayatını kaybedeceğini de hissedip ölmeden kısa bir süre önce şu şiiri yazar:
ölüyorum tanrım
bu da oldu işte.
her ölüm erken ölümdür
biliyorum tanrım.
ama, ayrıca, aldığın şu hayat
fena değildir…
üstü kalsın…

Her şeye rağmen şiirdeki anlam ve ima şairde saklıdır. Bir üniversitede profesörlerden biri, metin şerhi dersi yapmaktadır. Tahtaya bir beyit yazar ve başlar açıklamaya: Yazar bu kelime ile şunu anlatıyor. bunu söylüyor, böyle diyor, bu kelimede iki anlam saklı diye. Bir öğrenci dayanamaz ve söz alır. "Hocam nerden biliyoruz bunları, belki de şair bunları kastetmemiştir." Profesör muzipçe ve kendinden emin bir şekilde güler ve cevaplar. "Evladım şair bu iki dizide bunları anlatmıştır." Devam eder. "Şair şunları da demiştir, bunları da söylemiştir." diye. Öğrenci biraz sertçe itiraz eder. "Hocam iki dizeden bu kadar anlam çıkmaz ki." Profesör kızar. Demiştir, dememiştirle ders biter. Profesör öğrenciyi yanına çağırır ve eğilip kulağına "Evladım bu şiiri ben yazdım ve hepsini de demek istedim."der.
Eğer bir şiirseverseniz ya da öyle olmak istiyorsanız sizden bir şey isteyeceğim: Siz de beğendiğiniz bir şiiri paylaşın ve bu güzelliklere ortak olun. Zira ne diyor Mehmet EminYurdakul:
"Şairleri haykırmayan bir millet, sevenleri toprak olmuş öksüz bir çocuk gibidir.