2012 yılı ile birlikte ekonomik kehanetler başladı hem de hiç zaman kaybetmeden. Gazetelerin ekonomi sayfalarında hepimizin dikkatini çekiyordur son zamanlarda en popüler yorumlar büyüme oranları ile ilgili. TUSİAD Başkanı Ümit Boyner 3 temel senaryoyu açıkladı. Bunların en dikkat çekici olan içte güven dışarda istikrar olarak adlandırdığı senaryoydu ki buna göre büyüme oranımız 2012 yılında % 5.1 olacak ve işsizlik % 9.8’e inecek.
Size hiç vakit kaybetmeden bir senaryo daha ileteyim bu sefer dış kaynaklı bir kehanet BM Dünya Bankası Küresel Ekonomik Görünüm raporunu hazırladı. Bu rapor içerisinde kıtasal ekonomik tahminler yer alıyor. Raporun Türkiye ile ilgili bölümünde, ülkemiz ''Batı Asya'' coğrafi bölgesinde yer aldı ve 2011 yılının ikinci yarısında güçlü ekonomik faaliyetlerin biraz zayıfladığı, ekonomik büyümedeki ivmenin yavaşladığı, bu yavaşlama eğiliminin 2012 yılında da süreceği, enflasyonun ise artmasının öngörüldüğü belirtildi. 2011 yılında Türkiye'nin cari açığının GSYH'nın yüzde 10'una kadar genişlediği de anımsatıldı. Raporda, Türkiye'deki ekonomik büyümenin 2012 yılında yüzde 3,2 oranında, 2013 yılında ise yüzde 5,4 oranında olacağı öngörüsünde bulunuldu.
Bir kehanette IMF’den; geçtiğimiz Aralık ayı içinde Türkiye ile ilgili tahminlerini yayınlayan Uluslararası Para Fonu (IMF) , 2012 için oldukça karamsar bir tahminde bulunmuştu. IMF, Türkiye’deki büyüme oranının, zayıf sermaye girişleri nedeniyle 2012′de hızla yüzde 2′ye düşmesinin beklendiği bildirerek, bunun kısmen Türkiye’deki büyük cari işlemler açığına dair kaygıları yansıttığını belirtmiş sağolsun!! Sanırım IMF’ye müşteri lazım. Vurun abalıya tarzı klasik bir IMF tahmininde bulunmuş. Şunu da hemen belirteyim uluslar arası ekonomik kuruluşları arasında en kötü tahmini yapan her zaman IMF olmuştur.
En mantıklı büyüme oranı ekonomi kurmaylarımızın yaptığı tahmin bu da orta vade de % 4.
Değerli okurlar bu tarz kehanetlerle daha çok sık karşılaşacağız. Bu bir gerçek her yazımda belirtmeye çalışıyorum. Euro bölgesinde yaşanan sıkıntının ülkemizi etkilememe şansı yok. Çünkü ihracatımızın önemli bir bölümünü Euro bölgesine yapıyoruz. Hatta bir önceki “ Körfeze Yolculuk” adlı yazımızda alternatif ticaret alanlarından ve bu alanların Türkiye’yi beklediğinden bahsetmiştik. Benim ekonomi anlayışımın temel felsefesini üretim oluşturuyor. Ben, ithalat üzerinden yapılacak ihracat yerine üretim maliyetleri düşürülmüş ham maddesini kendi bünyesinde karşılayabilen bir ihracattan yanayım. Bunu yakaladığımızda zaten ilk 10 büyük ekonomide olma şansını çok daha kısa zamanda yakalayacağız.
İşte tam da bu felsefeden hareketle bundan bir yıl önce Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan kendi tabiri ile “ağır abilere” seslendi. Yerli Otomobil üretimi konusunda artık harekete geçmenin zamanının geldiğini belirtti. “Kendin üret ve ihraç et” yaklaşımının temelinin atılmasına sebep olabilecek bir görüştü bu ki ihracat rakamlarımızda 1. Sırayı otomobil sektörünün aldığını düşündüğümüzde bu konuda yapılacak her çalışma ülke ekonomisine çok önemli bir katkı sağlayacak.
Bu konu aslında ilimizi de yakından ilgilendiriyor. SATSO Başkanı Sayın Mahmut Kösemusul önderliğinde çalışmalar var kendisi bu konuda yoğun mesai harcıyor. Başbakan ve bakanlık nezdinde görüşmeler yaptığını hatta bu konuda TOBB Başkanı Rifat Hısarcıklıoğlu’nu da devre soktuğunu yakından biliyorum. Umarım bu konuda doğru projelendirme yapılmıştır ve Sakarya yerli otomobil üssü olabilir. Şu bir gerçek ki Toyota’nın sıfır hata ile üretim yaptığı tek ilin Sakarya olması işçilik açısından çok büyük bir artı değer. Bana göre en önemli olay Lobi faaliyetlerinin zamanında ve yerinde yapılması. Aldığımız duyumlar Bursa’nın bir adım önde olduğu yönünde. Sanayiye artık doymuş bir Bursa’nın düşünülmesinin tek sebebi KOÇ grubunun burada hazır bir düzeninin olması ve FIAT’tan destek alma şansının bulunması bununla birlikte doğru bir strateji izleyerek Otomotiv Sanayi Derneği vasıtasıyla hazırladıkları projeyi hükümete sunmaları yani güçlü bir lobi ve sağlam bir proje ile karşı karşıyayız.
Yine aday iller arasındaki Kocaeli’de Ford Otosan 485 milyon liralık yeni bir yatırımla Türkiye’deki 3. Fabrikasını komşumuza kuruyor. Ve bu yatırım sayesinde 1000-1500 arasındaki kişiye istihdam sağlanması hedefleniyor. Yani işin açıkçası şu an yatırıma en fazla ihtiyacı olan il Sakarya ve bunun hem milletvekillerimiz hem de Hükümet tarafından görülmesi gerekiyor.
Hürriyet Gazetesi yazarı Yalçın Bayer yerli otomobil üretimi ile ilgili olarak çok güzel bir tespit yapmış hatta bir makine yüksek mühendisinin yorumlarını da yazısına eklemiş bu yazıyı okuyanlar aslında Sakarya’nın en ideal il olduğunu çok rahat anlamışlardır.
Kim bilir yerli otomobilin üretildiği yer Sakarya olur. İsmi de yazımızın başlığında olduğu gibi “SAKARYOTO” olur . Ne dersiniz hoş olmaz mı?
Kısa bir not :
12 Ocak’ta ciddi bir trafik kazası geçirdim. Çok şükür herhangi bir sağlık problemim yok. Beni yalnız bırakmayan telefonla ve ziyaret ederek geçmiş olsun dileklerinde bulunan dostlarıma, arkadaşlarıma candan teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız.