Sakaryaspor’un maçı olur da bir nefeslik mesafede gidilmez mi hiç!

Nerede pazarı iple çektiğimiz o heyecan dolu maç günleri…

Şimdi bırakın deplasmana gitmeyi, kendi sahamızda bile oynansa lig maçı, gelmiyor içimizden gitmek, ne yazık ki…

Sakaryaspor, bizim gibi hayatı sporun içinde geçmiş bir eski futbolcuyu sahaya çekecek bir ivme ortaya koymuyorsa, varın düşünün işin gerisini…

Ha düzeldi, ha düzelecek diye ümit ettiğimiz, hele de genç file bekçisi Hüseyin kapatmışken kalesini gollere, kazanılamayan maçlar son derece düşündürücü olsa gerek…

Sanki tek puanı otomatiğe bağladı yeşil siyahlı ekip, “Fakirin tavuğu misali” tek tek yumurtlayıp duruyor…

Golcü diye alınan dal gibi ince bir Ömer var…

Alınışı bir nebze de olsa Feyyaz’ı harekete geçirmiş...

Bundan gayri katkısı yok takıma…

Geçen hafta sonu oynanan Adliyespor maçında kafa topu zamanlamasına yönelik en büyük eksikliğini gidererek zıplamayı öğrenmiş Feyyaz’ın, avantajını kullanması için, Ömer gibi bir oyuncunun alınması gerekiyormuş anlaşılan…

Bunun dışında Sakaryaspor’da hareket yok, bereket de yok…

İşin kötü tarafı, ilk beşin dışında kalarak giderek kaybolan play-off ümidini yakalama fırsatını da kaçırmak üzere takım…

Adliyespor önündeki oyuna bakıp bir şeyler olacağı izlenimi edindiğimiz bir haftada, takımın Derince performansı bizleri yeniden o kötümser havanın içine çekti…

Anlaşılan ne söylense ve ne yapılsa fayda etmiyor bu takıma!

Hal böyle olunca, işimiz kaldı bir dahaki döneme anlaşılan…

İki yıl hep ilk yarı sonrası yapılan operasyonlar bünyeye yarar sağlayacağı yerde zarar getirdi…

Bundan vazgeçilsin desek de her ne kadar, vakit geç…

Yine de benzer ağırlıkta takımların mücadelesinde ilk beşe kalma ümidini kaybetmiş değiliz, her şeye rağmen…

Bu duygularla ve bu hedefe kilitlenmekten gayri bir şansımız yok…

Sanırım, bu düşüncemize katılan çok olacaktır…

Katılan katılmayan herkese, yeşil siyah laleler gönderelim istedik Bizim Bahçe’den…