Uzun aradan sonra önceki gün (22 Nisan) Sapanca Gölü sahilinde dolaştım bir süre. Gölün son durumunu çıplak gözle görünce ağladım! Hem de gözyaşlarımı gölden saklamadan.

**

Fotoğraflarla anlatayım. 1 nolu fotoğraf 21 Mayıs 2013 tarihinde çekildi. Fotoğrafın içinde yere saplanmış bir demir görüyorsunuz. Fazla değil, dört-beş yıl önce Sapanca Gölü’nün su seviyesi o demiri kapatıyordu. Bazı günler ya beş santim görünürdü ucu, ya on santim. Ne zaman yirmi-otuz santim görünmeye başladı, ‘eyvah’ demiştik arkadaşlarla..

**

Aradan üç dört yıl geçti, bu 1 nolu fotoğrafta da gördüğünüz gibi demir tamamen ortada kaldığı gibi, demirin zeminiyle suyun bulunduğu yer arasında yaklaşık beş-altı metre var ki, o birkaç yılda gölün en az bir metre yirmi santim indiğini gösteriyor.

**

1 nolu fotoğraf ile 2 nolu fotoğraf arasında sadece on bir ay var. Yukarıda belirttiğim gibi 1 nolu fotoğraf 21 Mayıs 2013’te çekilmişti. 2 nolu fotoğraf ise birkaç gün önce 22 Nisan’da. Göl kırk metre ileride ve on bir ay öncesine göre gölün seviye farkı nereden bakarsanız kırk beş elli santim.

**

Ve 3 nolu fotoğraf. Bu fotoğrafta 2 nolu fotoğrafla aynı gün çekildi. Bulunduğum yer, üç dört yıl önce iyi yüzücülerin girebildiği derinlikteydi. Yani boy verilemiyordu. Tahmini derinlik yüz seksen, yüz doksan santimdi. Bugün işte böyle.

**

Göl her gün biraz daha ölüyor. Bu göl öyle sıradan bir göl değil. Dünya da suyu içilebilir sadece yedi gölden biri. Dünya da on binlerce göl var ama bunların içinde suyu içilebilir yedi göl var ve Sapanca Gölü bunlardan biri. Yani anlatmak istediğim gölün bulunduğu yer suyla değil de, mücevherle dolu olsa bu kadar değerli olmaz.

**

Peki biz değerini biliyor muyuz? Sadece insani amaçlı kullanılması gereken bu gölün suyunu gerektiği gibi koruyamadığımız ortada. Ben ‘kuraklık’ söylemlerine inanmıyorum. Zira geçtiğimiz yüz yıllarda bölgede yaşanan birinci derece kuraklıklarda bile yok olmamış bir göl, bugünkü şu kadar kuraklıkta mı yok olacak?

**

Tabi ki hayır. Otuz yıldır göl gündemdedir ama bugüne kadar yapıcı bir adım atılmadı. Tüpraş yıllardan beri sorumsuzca su çekmeye devam etti. Gidin Tüpraş’ın su çektiği tesislere. Gidemezsiniz. Tel örgülerle kaplanan, cins cins azgın köpeklerin tasmasız gezdiği bölgeye yaklaşırken daha sizi güvenlikçiler durdurup, ‘hadi kardeşim’ der, ‘hadi sağdan!’ Zaten Tüpraş’ın su çektiği devasa borular göl çekildiği için göl yüzeyinde kalmış. Ama göl çekildikçe Tüpraş su çektiği boruları daha bir gölün ilerisine taşıyor.

**

Sonra su fabrikaları. On dört su fabrikası gölü besleyen dereleri çevirmiş şişelemeye göle damla gelmiyor. Bu yetmezmiş gibi kimi fabrikalar, ikinci bir emişle direk gölden su çekiyor. Bu arada merak ediyorum; bu su fabrikaları, bugün Sapanca Gölü’nün alternatifi diye yaptırılan Ballıkaya Barajı’nı besleyen derelerin başına da birer fabrika kurarlar mı, kurmazlar mı?!

**

2 ve 3 nolu fotoğraflara bir kez daha bakın. Gölün karşı yakasındaki tepelere doğru. Orada gördüğünüz yapılanma bir bilim yuvasıdır. Onlarca, yüzlerce profesör, doçent gibi bilim insanlarının görev yaptığı Sakarya Üniversitesi. Bu kadar bilim insanının görev yaptığı bu kurum; hemen dibinde can çekişen Sapanca Gölü ile ilgili bugüne kadar neden bir yol haritası çizmez, doğrusu bunu da çok merak ediyorum.

                                            25 Nisan 2014