Ramazan ayında bir dükkanın camında bu ilanı gördüm. İşletmenin kapısı kapalıydı. İki adet duyuru ilanı cama yapıştırılmışdı.
Bu ilan bir sevinç ve birde üzüntü sebebi oldu.
Sevincim; İnsan bir günah işlerde onun günah olduğunu bilir ve o günah için üzülürse o kişinin iman ehli olduğuna işarettir.
Üzüntüm ise; İnsan işlediği günahta ısrarcı olmasıdır. Günahta sebatkar olarak, o günahı devam ettirmesidir.
Bu meyhanenin müşterileri de bu işletmenin günahından sorumludurlar. Ramazanda meyhaneyi kapatıp diğer zaman açanlar bilmezler mi? Halbuki namaz kılanların içkiden uzak kalmaları Kur’anın emri değil midir?
Bu meyhanenin ramazandan sonrada kapalı olması için iki husus önemlidir. Birincisi imanına bizi şahit kılan işletme sahibini, helal rızık arayışına başlamasıdır.
Diğeri ise müşterilerinin ramazan ahlakı gereği, o müesseseye gitmemeleridir. Devlet ise anayasaya gençleri korumak gerekir dediği içkiyi esrar ve eroin gibi ne zaman yasaklayacak bilmiyorum.
Müslüman’ım diyene gereken odur ki, Müslüman olduğumuz için devamlı olarak kapalıyız. Müslüman olan devlet içkiye izin vermez, Müslüman müşteri ise o o işletmeye gitmez ve sahibi işletme ise o dükkanı kapatır.
Müslümanlık nerde acaba?
Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile...
Âdem aldatmaksa maksat, aldanan yok, nafile!
Kaç hakiki Müslüman gördümse, hep makberdedir;
Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir;
M Akif Ersoy
İFTARIN SESSİZLİĞİ
İftar saatinde ki şehrin sessizliği, islamın gerçek sesidir. İftar islamın özel ikramıdır. Hazırlığı, lezzeti, davet edileniyle bir bütün olarak Resulullahın gerçek hane sahibi olduğu şuurunu idrak etmektir.
İftar hazırlığı gibi, islamın diğer emirlerine de hazırlanmak gerekir. Başat namaz saatinde de şehir aynı sessizliğe bürünmelidir. Kimse dükkânın da ne patron ve ne de müşteri olmamalıdır. Namaz satı aynı hassasiyetle katılım sağlanmalıdır.
Özellikle Cuma namazlarında bu hassasiyet temin edilmelidir. İslamın yemek davetine masraflar edilirken, masrafsız diğer emirlerde yerine getirilmelidir.
Tüm trafik namaza koşmalıdır, herkes cami saflarında yerini almalıdır. Eller kaşık yerine tekbire ve duaya kalkmalıdır. Oruç nafile olan namazı –teravihi- sevdirdiğine göre farzları unutturur mu?
Kadınları mahalle mescidinden ellerinde Mushaf, başlarında yaşmaklarıyla mahallenin iman ve İslam şahsiyetleridir. Birde çocuklar camide olunca her şey ne güzel olmaktadır.,
Gürültü kirliliği olan dünyamızdan, islamın sessizliğine yürümeye bir ömür var mısınız? İftar imandandır ve İslam bereketidir.
SICACIK BİR DİN
“Asık suratla oruç tutmayınız” hadisi şerifini duydunuz mu? Güler yüzün sadaka ibadeti olduğu dinimiz de sıcacık dostluklara tavsiye vardır. Ahirette bir kısım insanlar, sımsıcak dostlar bulamayacaklar buyrulmaktadır.
Din donuk ve soğuk bir özellik taşımamaktadır. Bizim donuk ve tebessümsüz çehremiz bir bidattir. Oda reddedilmektedir. O ret ise ateş sebebidir.
Din zulme karşı savunmadır fakat özünde merhamet ve sıcaklık barındırmaktadır.
Sıcacık pideler gibi olsun çehrelerimiz ve sözlerimiz. Sıcaklık, tebessüm ve insanlık ancak iman sofrasının ikramıdır.
“Mümin ülfet eder ve ülfet olunur”, Nebi sözü bizde tecelli ediyor mu?
ROL VE DİN
Bazı oyun ve eğlenceler vardır ki mesela tiyatro, sinema vs bir kısım oyuncular görevleri icabı rol yaparlar. Bir kişiliği canlandıran oyuncunun söylemesi ve yapması gereken hareketlerin genel adına rol denir. Gerçek olmayan davranış ve gösterişin genel adıdır.
Bu rolleriyle de izleyenleri öylesine etkilerler ki onları seyredenler kah ağlarlar, kah gülerler kah izleyenlerini kendilerine hayran yâda düşman ederler.
Din acaba bir rol olarak yaşanır mı? Elcevap ister anlatan olsun ister dinleyen olsun maalesef tiyatrocu kadar başarılı olmasa da dini “rol” olarak görenler ve yaşayanlar vardır. Rol bir anlamıyla “mürailik yani gösteriştir” Rol Allah için değil, izleyenler için icra edildiğinde ortaya çıkan hakikat sadece bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir.
Dinde kınanan iki husus vardır. Birincisi kalbinde olmayanı söylemek, diğeri ise söylediğini uygulamamaktır. Rol yapanlar ise belki bu gurup insanlardan daha samimidirler. Rol ve hakikat arasında bazen çok ince ve hassas bir çizgi vardır.
Bu konu öncelikle din hizmetinde bulunanlar da sorgulanması gereken bir husus olmakla beraber, tüm iman ehli olan insanları kapsamaktadır. Maalesef dini bir rol samimiyetiyle yaşayamayanlar ile dini rol olarak algılayanlar kendilerine ve izleyenlerinde zarardan başka bir şey vermiyorlar.
GAZETECİDEN KORKMAK
Gazetecilik son asrın gözde mesleklerinden biridir. Modern asrın “kutsal kitabı” gibi her sabah bir kısım ricali devlet tarafından özenle okunur. Böylece medya takip sistemleri ile daima bazı insanların gözü ve kulağı olmuştur.
Gazetecilik korkutucu meslek midir? Gazete ve yazardan korkulur mu? Çamur at izi kalır sözü gereği izden çok lekeler her tarafa sıçramıştır. Yetkililerin her okudukları eften püften haberin peşine düşüp sorgulama ve araştırma yapmaları zaman ve insan kaybından başka bir şey değildir.
Ramazanda gazete okumak için her zaman olduğu gibi “euzu besmele” çekerek yola çıkmalıdır. Gazete yazılarını vahiy titizliğiyle okuyup, Allahın vahyine özen göstermeyen insanlar daima her şeyi tehdit sebebi görmektedirler.
Gazete de çıkan basit bir haberin ardına düşmemelidir. Gazetecinin geçimi ve işinin haber olduğunu un utmamalıdır. Gazeteciye “modern evliya” muamelesi yapmamalıdır. Kalbi ve hayatı bilen adam gözüyle bakmamalıdır.
Gazetecilik bir nevi macera avcılığıdır. Bizde farkında olmadan bu avın oyuncağı olmayalım. Gazetecilik kutsal meslektir deyip, insanları değersizleştirmemek gerekir.
“Soruşturma, araştırma, yazışma ve üzüntü ve sonuçta elde edilen devlet ve liyakat ciddiyetiyle örtüşen bir şey değildir” Gazetecilerden şikayetçi olan idarecilerin, her haberin peşine düşmeleri çelişki değil midir?
Resmi gazeten tayin ve nakil haberinden sonra, diğer insanların fındık kabuğunu doldurmayan haberlerini takip etmekte arasında geçen ömre yazık oluyor.
Rabbimiz buyuruyor ki; “Ey iman edenler! Eğer fasıkın biri size bir haber getirirsen onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da sonra yaptığınızdan pişman olursunuz.” (Hucurat suresi, 6 )