İslam’a göre, bireyin sorumlu olmasının temel şartları Müslüman olmak, akıllı ve ergenlik çağına ulaşmış olmaktır. Dolayısı ile bu şartlar oruç ibadeti ile sorumlu olmanın da şartlarıdır. Buna göre, bir kimsenin Ramazan ayında oruç tutmasının farz olması için öncelikle Müslüman ve akıl-baliğ olması gerekir (Kasani, Bedaiü’s-sanai, Beyrut 1997, II, 593-596).
İbadetlerle yükümlü olma şartlarını taşıdığı halde bazı özel durumlardaki kimselere oruç tutmama ruhsatı verilmiştir. Ayet-i kerimenin ifade ettiği şekilde; hasta, yolcu ve oruç tutmaya güç yetiremeyecek düşkünlükte olanlar Ramazan’da oruç tutmayabilirler (Bakara 2/185; bkz. Kasani, Bedaiü’s-sanai, II, 609). Bu durumdaki kimseler oruç tutmayı engelleyen durumları ortadan kalktığında oruçlarını kaza ederler. Sağlığı bundan sonra oruç tutmaya elverişli olmayanlar bir yoksul doyumluğu fidye verirler (Bakara, 2/184).
Oruç tuttuğu takdirde kendisinin veya çocuğunun zarar görmesi muhtemel olan gebe veya emzikli kadınlar da, sağlık durumu oruç tutmak için elverişli olmayanlar arasında değerlendirilmiştir. Bu durumda olanlar da oruç tutmayabilirler. Hatta zarar görme ihtimali kuvvetli ise tutmamaları gerekir. Durumları normale döndüğünde tutamadıkları oruçları kaza ederler (Sahnun, el-Müdevvenetü’l-Kübra, Beyrut, 1999, I, 335, 336; Şirazi, el-Mühezzeb, II, 592; İbn Kudame, Kafi, I, 346; Kasani, Bedaiü’s-sanai, II, 616).
İbadetlerle yükümlü olmamakla birlikte ergenlik yaşına gelmeyen çocukların alıştırılmak ve ısındırılmak maksadıyla namaz kılmaları ve oruç tutmaları söylenebilir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.), yedi yaşından on yaşına kadarki sürede çocuğun namaza alıştırılmasını önermiştir (Ebu Davud, Salat, 26).
ORUCA NİYET
Oruca kalben niyet etmek yani ertesi günü oruçlu geçireceği niyet ve bilincine sahip olmak yeterlidir. Niyeti dil ile ifade etmek ise mendup görülmüştür.
Ramazan orucu ve belli günlerde tutulmak üzere adanan oruçlar ile bütün nafile oruçlar için niyet etme vakti güneşin batması ile ertesi gün tepe noktasına gelmesi öncesine kadarki süredir. Bu oruçlara ait niyetin fecr-i sadıktan (tan yerinin ağarmasından) sonraya kalabilmesi, fecr-i sadıktan sonra bir şey yiyip içilmemiş, oruca aykırı bir şey yapılmamış olması ile kayıtlıdır. Aksi takdirde gündüzden niyet geçerli olmaz (Kasani, Bedaiü’s-sanai, II, 581).
Ramazan orucu ve belli günlerde tutulmak üzere adanan oruçlar ile bütün nafile oruçlar için mutlak niyet yani, mesela “yarınki günün orucunu tutmaya…” şeklinde niyet etmek yeterlidir. Ancak niyeti geceden yapmak ve mesela “yarınki Ramazan orucunu tutmaya…” şeklinde tutulacak orucu belirtmek daha faziletlidir.
Ramazan orucunun her günü için ayrı ayrı niyet etmek gerekir. Çünkü araya oruçlu bulunulmayan geceler girmektedir.
Kaza oruçları ile keffaret ve mutlak nezir oruçları için niyet etme vakti, gün batımından itibaren fecr-i sadığa kadarki süredir. Fecr-i sadığın başlamasından itibaren yapılan niyet geçerli olmaz. Bu tür oruçlara niyet ederken “falanca günün kazasına…” “falanca keffaret orucuna…”, “falanca adak orucuna…” diye belirtmek gerekir.
Şafii mezhebine göre nafile orucun dışındaki oruçların niyeti geceden yapılmalıdır. İmsak vaktine kadar oruca niyet edilmemiş ise o gün oruca niyet edilmemiş sayılır. Nafile oruçlara ise zeval vakti öncesine kadar niyet edilebilir (Şirazi, el-Mühezzeb, II, 598- 600).
DİYANET İŞLERİ BAŞKANI’NDAN RAMAZAN
“Ramazan aslında her sene bizi kendimizle buluşturmaya, yalnızlığımızı ortadan kaldırmaya, yeniden değerlerimizi hatırlatmaya gelir. Ancak Ramazanın karşı karşıya olduğu bir tehlike vardır. Ramazan bizi değiştirmeye geldiği halde biz Ramazanı değiştirmeye kalkışabiliyoruz. Kendimizi Ramazanın şefkatli ellerine teslim etmeli, ramazanı değiştirmemeli, Ramazanın bizi değiştirmesine izin vermeliyiz.” dedi.
“Suya hasret kalmış çorak toprakların yağmura ihtiyacı ne kadar varsa bugün insanlığın Ramazan ayının rahmet iklimine o kadar ihtiyacı var…”
İslam dünyasında Musul’da, Bağdat’ta, Şam’da dünyanın muhtelif yerlerinde kaybetmek üzere olduğumuz insanlık vicdanını harekete geçirmesini yüreklerimize yeniden şefkat ve merhamet getirmesini Allah’tan niyaz ediyorum.
“Kendimizi Ramazanın şefkatli ellerine teslim etmeli, Ramazanı değiştirmemeli, Ramazanın bizi değiştirmesine izin vermeliyiz…”
“Ramazanı bir eğlence sektörüne, şatafata, gösteriye dönüştürmemeliyiz…”
“Ramazan paylaşma ayıdır…”
“İftar çadırlarını bir gösteriye, istismara dönüştürmemeliyiz…”
“Ramazanın huzuruna, sükûnetine gölge düşürecek aşırılıklardan uzak durmalıyız…”
“Toplu iftarlarımızı çalışanlarımızla birlikte yapmalıyız…”
Bu senenin teması ‘Hiç kimse kimsesiz kalmasın’…
Çağın hastalığı modern yalnızlık…
“İnsanoğlunun en büyük kayıplarından bir tanesi de aile bağlarını, komşuluk ve dostluk ilişkilerini angarya olarak görmesidir…”
“Müminler topluluğu olarak mültecilerin ülkemizdeki varlıklarını asla yük olarak görme lüksüne sahip değiliz…”
“Hiçbir çocuğumuz sokakta kalmasın…”
“Devlet yetimhane kurar ama bir yetim başı okşayamaz…”
“Gelin her evi bir huzurevi yapalım…”
Ramazan ayının başlangıç tarihi ve imsak tartışması…
“Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bu tartışmaları anlamsız buluyoruz…”
Yaratıcımız güneşin ve ayın bir hesap ile yaratıldığını ifade etmiştir. İnsanoğlu aya ayak bastığı çaplardan geçmektedir. Dünyanın etrafında dolaşan onlarca yörüngeye yerleştirilen bir takım uzay araçları var. Hicri 3. Asırdan itibaren astronomi ilmi Müslümanların çok önem verdiği ve bütün dünyaya iftiharla takdim edeceği bir ilim olmuştur. Böyle bir çağda böyle bir tartışmanın varlığını kabul etmediğimizi ifade ettik. İslam dünyasıyla işbirliği içinde çalışmalarımız devam etmektedir.
“Her sene Ramazanın manevi iklimiyle uğraşacağımıza her Ramazan sahur vaktinin ne zaman başlayacağıyla uğraşıyoruz…”
YALNIZLIK
Yanında başkası olmayan, tek başına olmak hâlidir. İnsan yalnız mıdır? Modern hayatın çıkmazıdır. Bakmaz mısınız hayatımıza kalabalıklariçinde yalnız değil belki de yapayalnızız. Milyonlarlayken yalnızlıkçeken bir hayat sürmekteyiz. Bazen yalnızlığımızın dahi farkındadeğiliz. Sanal bir gülüş, yapay bir sohbet, kurgular üzerine binaedilmiş hayatın mahkumlarıyız.
Söylerler ya mezarlıkta korkudan ıslık çalmak diye. İşte öyle bir şey,ıslık yerini boş lakırdılar,nağmeler ve mekanik sesler almış. İnsaninsanı modern ve teknik aracılarla arar olmuş. Ana babasıylaoturmaktan sıkılan, eşiyle sohbetten bunalan, çocuğuyla zamanı israfgören hayat yanlılık değimlidir.
Seyredilenler, göz gezdirilenler, dinlenilen şeyler yalnızlığımızıbelki de kat be kat artırmaktadır. Ne tapular, ne paralar, ne tatminedilemeyen arzular, yalnızlığımızı bitiremediği gibi artırmaktadırlar.
Sahte umutlar, kuru temenniler, tükenmez ihtiraslar yalnızlığınhücresine bizi mahkum etmektedirler.
Yalnızlık Allah'a mahsustur deriz de, biz Allah ile olabildik mibilemeyiz. Doymayacak nefsi doyurmak isteyen, bitmeyecek arzularıtatmin etmeye koşan, ölüme karşı direnen, yalnız değil de nedir? Ümitleri, korkuları kendi cinsinden olan yalnız değil midir? Bedenler kalabalıklarda gezse de, ruhlarımız yalnızsa ne çıkaralkış ve kınamalardan. Varlık ne para, ne makam, ne de dünyadır.
Yalnızlık arttıkça, kalabalıklara ve maddeye esarette artmıştır. Gardolaplar elbise dolu fakat ruhlarımız yalnız ve çıplaktır. Eşyalar,arabalar, âletler ve bitmez tükenmez bir yarış yalnızlığı getirmiştir.Neden ve niçini olmayan bir koşu hayatımızı tüketmektedir.
Yalnızlık geceye mahsus değil, gün ışığında da yalnız günümüz insanı.Reçetesini bulamayan hasta gibi çâresiz bekleyiştedir. Büyük ümitler,anlamsız hedefler, faydasız rekâbet, çürümeye mahkum güzelliklerleavunarak yalnızlığını gidermek istemektedir.Hasedi gıptayla, ümidi aldanışla, cehâleti tefekkürle, şehveti iffetlekarıştıranlar yalnızlığın girdabına yuvarlanmaktadır. Kimileri aklıgideren içkiyle, kimileri gösteri olan ibâdetle, kimileri de şeytanî zanlarla yalnızlığı satın almışlardır.
Yalnızlığını psikologa giderek atlatmaya, psikiyatristten tedâviyleşifâ bulmaya koşmak günümüzün revaçta modası oldu. Sözüm onaterapilerle ve uzmanlarla geçen bir hayatta, yalnızlık çaresiztoplumsal bir dert olmuştur. Selâmlar, tokalaşmalar, hal hatırsormalar ruhunu yitirmiş, hedefsiz atılan ok gibi gâyesiniyitirmiştir.
Sadece madde ve menfaat dost sanılmış, onlar için çok şey kurbanedilmiştir. İnsandan ümidini kesenler kuşla köpekle hayata tutunmakiçin çırpınır olmuşlardır. Moda adına kendini ucuzlatanlar, gelecekadına gününü ziyanda harcayanlar, kâr adına zarara batanlar hepsi,belki hepimiz sahte "güvenlerle" aldanıştayız.Kötüleşen hayat hem yalnızlığı, hem de kalabalığı korku anınagetirmiştir. Korkuların cirit attığı topluluklar yalnızlıkkelepçelerinin anahtarını bulamamışlardır. Günü kurtarmak adınaellerini birbirine vurarak ses çıkarmayı korkularının gizlenmesi içinyapmıştır.
O'nsuz olan daima yalnızdır. O'nu unutan yapayalnızdır. O'nundinlediğini, gördüğünü, bilmeyen veya bilmezce hayat sürenleryalnızdır. O'nu bilsek, bulsak ve tanısak yalnızlıklar sona erer.
Kalabalıklarda dahi O yoksa kalbimizde yine yalnızız. O huvedir. Ogâibin ve şahâdetin bilenidir.
O'nunla olduğunu unutmak kötülüklerin içine batmaktır. O'ndan gafletetmek her şeyi menfaat saikıyla sevmektir. O'na Sen diyecek kadaryakın olmak, ben zamirinden O'nu bulabilmek ve zamirler üstü Allah (cc) diyerek yalnızlığımıza son vermek mümkündür.
Allah (cc) bizimle beraberken biz kiminleyiz acaba? Allah bize ikrâmlar sunarken biz kime teşekkür etmekteyiz? Allah (cc) bizi sevgisine dâvet ederken biz kimi sevmekteyiz. Allah (cc) yalnız olduğumuz zamanda kendini ananı ve ağlayabileni, büyük arşında gölgelendirecektir. Ne mutlu O'nunla yalnızlığını giderenlere.