Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: "Güçlü, güreşte gücünü gösteren değil, öfke anında nefsine (kendine) hakim olandır.’’ (Buhari, Edep, 76)

Alaaddin Bey ailesinde gördüğü şiddete o kadar alışmıştı ki kendisinin de öfke kontrolü olmayan birine dönüştüğünün farkında bile değildi. Babası normal zamanlarda iyi biri olsa da ara sıra alkol alır ve alkol aldığında tamamen farklı birine dönüşürdü. Alkollü olarak eve geldiğinde her şeyi kırıp dökerdi. Sandalyeler etrafa savrulurken, içi dolu yemek tabakları havada uçuşurdu. Tenceredeki yemek sıcakmış soğukmuş umursanmadan eşinin üzerine dökülürdü. Dört çocuk zaman zaman içip bambaşka biri haline dönen babalarının  haline tanıklık ediyorlardı.  Çoğunlukla içip mantığını yitirmiş babalarının elinden annelerini zor kurtarıyorlardı. Her seferinde sabah olduğunda yaptıklarının bir çoğunu unutmuş olarak uyanan baba, yaptıklarını öğrendiğinde bin pişman tavırları ile herkesten özürler dileyerek gönüllerini almaya çalışıyordu. Yıllar bu şekilde akıp giderken, çocuklar büyüdüler. Her birinin yuva kurma zamanı geldi.  Üç kız evlendi ama ailelerinde küçük şeylerden sorun çıkararak aile  huzurunu kaçırdılar.

Alaaddin Bey de iyi bir aile kızı olan Elif  Hanım ile evlendi. Elif Hanım ailede ve etrafında çok sevgi görerek büyümüştü.  Gördüğü sevgi boşa değildi. Küçüklüğünden beri olgun bir karaktere ve yapıcı kişiliğe sahipti. Anne babası da ona güzel değerler vermeye çabalayan insanlardı. Hiçbir zaman biricik kızlarının yanında bırakın kavga etmeyi tartışmamışlardı bile. Sorunlarını kesinlikle kızlarına duyurmadan konuşup hallederlerdi. Böyle huzurlu ve sevgi dolu bir ailede büyümüş olan Elif Hanım Alaaddin Bey ile nişanlandığında ondaki çocukça tavırları yaşına uygun bulmamıştı fakat sorun etmeyerek evlenmişti. Alaaddin Bey, bir yıl boyunca harika bir eş olmuştu ve çok güzel giden bir evlilikleri vardı. Bir oğulları olmuştu ve Alaaddin Bey’in ailesine yakın bir yere taşındılar. Bu taşınma onların hayatlarını değiştirmişti. Alaaddin Bey’in annesi,  oğlunun eski ilgisini yeniden kazanmak istiyordu. Bu sebeple olsa gerek sürekli gelinini şikayet ediyordu. Alaaddin Bey annesine eşinin iyi biri olduğunu anlatmaya çalışsa da farkında olmadan eşi Elif’e karşı olan güvenini yavaş yavaş yitirdi. Alaaddin Bey’in sert  ve suçlayıcı tavırları oluştu. Elif önceleri bu kavgacı durumla nasıl baş edeceğini bilemedi. Ne olgunluğu ne de yapıcı karakteri bu kavgacı aileyi kazanmaya yetmiyordu. Eşinin onu anlaması ve evine huzur vermesini çok istiyordu ve bunun mücadelesini vermeye kararlıydı. Bu arada bir de ikiz kızları olmuştu. Onlar da Alaaddin Bey’in kavgacı kişiliğinden nasiplerini alıyorlardı. Küçük yaşlarda babalarının kavgalarına şahit oluyorlardı. Elif Hanım kendi ailesindeki gibi huzurlu bir yuva olması için çabalıyordu fakat Alaaddin Bey buna yanaşmıyordu. Sık sık öfke nöbetleri geçirerek çocuklarının önünde bağırıp çağırıyordu. Bu durum çok alışılagelmiş bir durum haline geldi. Çocuklar büyüdükçe anne ve babalarının davranışlarını ölçüyorlar ve babalarının hatalı davrandığını biliyorlardı. Elif Hanım çocuklarının huzurlu bir ortamı olmasını istiyordu. Huzurlu ortamı sağlamak için çok çabaladı yapamayacağını düşündüğü zamanlarda defalarca boşanma kararı aldı. Ama Alladdin Bey’in öfke krizlerinin sürekli olmayışı ve içkiden ayılan misalsi  bir süre sonra iyi biri olması Elif Hanım’ı her seferinde ne yapacağını bilmeyen biri haline getiriyordu. Yıllar böylece geçip giderken Alaaddin Bey öfke nöbetlerini gittikçe sıklaştırdı. Çocuklar büyüdükçe babalarına karşı öfkeleri de büyüdü. Alaaddin Bey çocuklarının çocuk olduğunu unutuyor kendi yaşıtıymış gibi olgun ve hatasız olmalarını bekliyordu. Yıllar geçtikçe aralarında oluşan uçuruma Elif Hanım müsaade etmemeye çalışıyor ama eşinin sertliği sebebi ile uğraşları boşa gidiyordu. Hatta çoğu zaman kendilerini haklı görüp sorunu büyütmesinler diye iki tarafa da haksız olduklarını söylüyordu. Eşine gidiyor ‘’böyle davranmamalıydın onlar daha çocuk’’ diyor, çocuklara da gidip ‘’o sizin babanız saygıda kusur etmemelisiniz yanlış ‘’ diyordu. Sonuç olarak kimseden yana çıkmadığı ve hataları gösterdiği için babaları ile kavgaları büyümüyordu. Ama kendilerinin tarafında olmadığı için iki taraf ta ona kızıyordu. Alaaddin Bey her öfkelendiğinde eline sert bir cisim geçirerek çocuklara vurmak istiyor fakat Elif Hanım asla çocuklarının dövülmesine müsaade etmiyordu. Öyle zamanlar oluyordu ki Elif Hanım gece uykusundan bağrış sesi ile uyanıyor, Alaaddin Bey’in çocuğuna akşamdan kalan kininin geçmediği için dövme teşebbüsü ile karşılaşıyordu. Eşini şekerine baktır vb. ile defalarca doktora gitmesi için ikna etti. Hiçbir şeyi olmadığını öğrense de çocuklarına ‘’babanızda gizli şeker var,  öfke sebebi bu, he he deyin geçin, karşı cevap vermeyin, hasta kabul edin’’ gibi talimatlar vererek ortamın gerilmesini önlüyordu. Çocuklar ergenliğe girme dönemlerinde babaları ile çatışmalar yaşadılar fakat annelerinin ‘’ babanızı hasta kabul edin ve önemsemeyin, dertlenmeyin’’ diyerek onların yanında olduğunu hissettirmesi ve onlara sonsuz sevgisini göstermesi çocuklara güven verdi. Büyüdükçe nasıl başa çıkabileceklerini annelerinin sevgi ve şefkati sayesinde öğrendiler.  Babalarının öfkelenmesini umursamamaya alıştılar. Bir taraftan onu idare ederken bir taraftan da ondan nefret etmemeyi başaramadılar. . Bu durum Alaaddin Bey’i daha çok öfkelendirse de büyüyen çocuklarının ve annelerinin birlik olmasına bir şey yapamadı. Çocukların üçü de evlenip kendi yuvalarını kurdular. Elif Hanım babalarının hatalarına düşmemeleri ve huzurlu yuvalar kurmaları için o kadar çok dua etti ve onlarla o kadar çok konuştu ki sonunda çocuklar olgunlaşarak huzurlu hayatı tercih edip huzur için gereken her şeyi yapma çabasında oldular. Elif Hanım eşinin öfke kontrolü olmamasından çok yoruldu.  Çocuklarının da öfke kontrolü olmayan bireyler olmaması için çok çabaladı ve başardı.  Yıllarca  öylesine yorulmuştu ki , yorgun bedeni artık dayanamadı ve Rabbine kavuştu.

Çocuklarının ve torunlarının uğramıyor olmalarına, uğradıklarında yaramazlıklarına  kızan Alaaddin Bey hiçbir zaman kendisine toz kondurmadı. Eşi hayattayken  ‘’sen yetiştiremedin, dövdürmedin, beceremedin çocuk yetiştirmeyi ‘’diye sürekli eşini suçlardı. Eşi gidince hiç kimse onu ziyarete gitmek istemiyordu.  On sene kadar yalnız yaşadı. Kimse ile konuşamadan geçen yıllar ona çok ağır geldi. Eşinin ve çocuklarının değerini ancak o yıllarda anladı. Ama gururundan çocuklarıyla konuşamadı. Kapıya çıkan ağır bir koku sebebi ile komşular polis çağırdılar ve Alaaddin Bey’in kurtlanmış bedeni ile karşılaştılar…

Yalnız ölmek istiyorsanız, öfkenizi kontrol etmeyin!..