Onu kamuoyunda hep özel imal ettiği bastonlarıyla tanıdık. Ömrü boyunca kibar ve beyefendiliğiyle örnek bir yaşam sürdü. Kamu-oyu ömrünün son yıllarında yaptığı birbirinden farklı el yapımı bastonlarla tanıdı. Ancak Nihat Çakıner’in o kadar farklı bir hayatı vardı ki; küçük bir terminal işletmeciliğinden sanayiciliğe, ithalat ihracattan yurtdışında yaptığı ticari faaliyetlere kadar renkli bir yaşamı oldu. Baston yapımına ise emekli olduktan sonra Ada-pazarı’nda yaşadığı Kayalar Memduhiye köyünde başlamıştı. O küçük atölye vesilesi ile birçok fuara katıldı. Yaptığı bastonlar onu bir süre sonra yurdun dört bir yanında tanınmasına vesile oldu. Aynı zamanda Kültür ve Turizm Bakanlığı Sanatçı Tanıtma Kartı sahibiydi. Özel tasarım bastonlar üretmesiyle dikkat çeken adını Sakarya dışında da duyuran Çakıner ilerleyen yaşına rağmen mesleğine tutkuyla bağlıydı. 23.Ekim.2020 günü vefat eden Nihat Çakıner bastonculuk alanında yeri doldurulamayacak çok özel bir sanatçı olmasıyla daima hatırlanacaktır. Vefatının 2. Sene-i devriyesinde rahmetle anıyoruz.

TERMİNAL İŞLETMECİLİĞİ

Merhum Nihat Çakıner ile vefatından 8 ay önce görüştüğümüzde ticari yaşantısını bizlere şöyle anlatmıştı.“Biz 1960 yıllarda o zamanki adıyla E-5 üzerinde terminal işletme-ciliği ile uğraşırdık. Otobüsler için bilet keserdik. Otobüs bekleyen yolcular için de büfe işletmeciliği yapardık. Yanlış hatırlamıyorsam 1970 yılıydı. Bir kolonya imalatçısı geldi. “Beyefendi ben kolon-ya üretiyorum size kolonya vereyim terminalde satarsınız” dedi. İsmi NESLİ olan bu kolonya çok bilindik bir marka değildi. Ama anlaştık ve kolonya satışına başladık. Doğrusu kolonya satışları da beklediğimizin üzerinde olmuştu”.

SANAYİCİLİĞE ADIM ATIŞI

Terminal işletmecisi olmak Nihat Çakıner’i çok memnun etmiyordu. O İstanbul’a gitmek ve farklı işlerle uğraşmak, daha büyük işler yapmak istiyordu. Bu için sürekli yeni iş arayışı içindeydi. Bir gün yine neler yapabilirim diye İstanbul’a gider ve hayatı farklı bir yöne evirilmeye başlar. “İş kurmak için İstanbul Aksaray’da bazı görüşmeler yapmaya gitmiştim. Yaptığım iş görüşmeleri bir türlü istediğim gibi netice-lenmemişti. Unkapanı’nda dolaşırken karşıma yıllar önce karşı-laştığım “Nesli kolonya” firmasının sahibi çıkıverdi. Yazıhanesine geçtik. Çay içerken bir iş kurmak isteğimi kendisine söyledim. Bana orada bir teklifte bulundu. “Ben işlerimi biraz büyütmek istiyorum isterseniz ortak olabiliriz” dedi. Biraz konuşunca da beni ikna etti. Onunla ortak oldum. Bir de Osman isimli bir arkadaşım vardı. Onu da ortaklığımıza dâhil ederek üç ortak olduk. Benim hissemi %40 olarak belirledik. Ve Gümüşsuyunda büyük bir kolonya imalathanesi açtık. O arada kolonyanın paketlenmesi için plastik enjeksiyon makinası aldık. Bir de kimyager işe aldık. İmalata başladık. Satış yerimiz Tahtakale’de imalat Gümüşsuyunda işe başladık. Hem ko-lonya üretiyor hem de bidon imalatını da kendimiz yapıyorduk. Bir süre sonra kolonyayı şişeleme yapmaya da başladık. Anadolu’nun her yerinden sipariş geliyor biz de imal edip gönderiyorduk. İşler bizim beklediğimizden de hızlı gelişiyordu. Şişeleme ile yaptığımız satışlar oldukça iyiydi. Biz başta Paşabahçe olmak üzere birçok şişe imalatçısına şişe ürettiriyorduk. İstanbul’da 7 tane satış yerimiz olmuştu. Esansı bir Yahudi iş adamından alıyorduk. O da esansı yurtdışından getiriyordu. O yurt dışından getiriyor elini sürmeden bize veriyordu. Fakat 1977 yılında Şişecam’a gelen zamlardan son-ra işimiz biraz zorlaştı. Bu sefer bizde şişe imalatı işine başladık. Piyasada 70 tl olan şişeyi biz 6 tl ye üretmeye başlamıştık. Baktık ki şişe işinde piyasamız oldukça açık biz de kolonya işini bıraktık ve şişe imalatı işine başladık. Doğrusu şişe işine girince kolonya imalatından daha iyi para kazanıyorduk. Tabi o da bir süre sonra az kar bırakmaya başlayınca piyasadan çekildik”.

YURTDIŞINDAN ESANS İTHALATI

Ticaretin her safhasını iyice kavramış olması Nihat Çakıner’i farklı iş kollarına girmesine sebep olmuştu. Hiç beklemediği bir zamanda girdiği kolonya imalatının ardından esansı ithal etmek için çalışmalara başlamıştı. Esans ithalatına başlamasını ise şöyle anlatıyordu.“Yurda Esans sadece o işadamı Yahudi getiriyordu. Kendisi bizden sipariş alıyor direk İngiltere’ye sipariş veriyordu. Bizde gümrük-ten malları kendi imkânlarımızla çekiyorduk. Sizin anlayacağınız hiçbir iş yapmadan bizim üzerimizden kazanç sağlıyordu. Bizim İngiltere’de okuyan bir tanıdığımız vardı. Ona İngiltere’deki fir-mayı bulmasını ve bize mal satması için haber gönderdik. Hatta Türkiye’ye 20 ton esans gönderiyorsa biz 40 ton almayı taahhüt ettik. Ancak orada da bu işi bir Yahudi işadamı yapıyormuş. “Bi-zim İstanbul’da satış yaptığımız bir firma var ondan alsınlar biz onlara mal satamayız.” Cevabını vermiş. O zaman anladım ki dünya üzerinde kendi kurdukları sisteme kolay kolay bizi dâhil etmeyecekler. Ama buna rağmen esansı farklı bir üreticiden ithal etmeyi başardık”.

SUUDİ ARABİSTANDA TİCARET

Ticaretin her alanında başarıyı gerçekten yakalamasına rağmen Nihat Çakıner artık yurtdışında da iş yapmak istiyordu. Bunun için çok beklemesine gerek kalmamıştı. Çevresi her geçen gün zen-ginleşen Nihat Çakıner müteahhit arkadaşının devreye girmes,yle gerçekleşecekti. Yurtdışında işyeri açışını da şöyle anlatıyor.“Bir arkadaşım Cidde de müteahhitlik yapmaya başlamıştı. Bir gün bana bir işi için telefon açtı. Cidde’nin güzel bir yerinde bir inşaat yapmış altında da 7 dükkânı varmış. Ben daha yeri bile görmeden o 7 dükkânı da kiraladığımı ve ticaretime orada devam edeceğimi söyledim. Bu bir anda oldu. Bu arada biz emprime işine girmiştik. Bize top halinde kumaşlar gelirdi. Biz de o kumaşlara baskılar yapardık. Dükkânı tutunca ben Cidde ye gittim. Oralarda satılabilecek kumaşları Tırlarla sipariş ettik. Dükkânı çok güzel tefriş ettik. Kumaşla beraber terlik ve ayakkabı satışı da yapmaya başladık. Tezgâhlarımızda Arapça bilen Türkleri çalıştırıyorduk. İşe başlayacağımız günlerde bir Suudlu Arap dükkânı ziyarete geldi. Onunla bizzat ben ilgilendim. Adamın bu ilgi çok hoşuna gitmiş olacak ki çok iyi bir alış veriş yaptı ve bize çok yardımcı oldu. Bana kefil oldu. Çevresi geniş bir adamdı. Onun vesilesi ile işlerimizi ilerlettik. Bir süre sonra kargo uçaklarıyla haftada 2 veya 3 konteyner mal getirip satmaya başladık. Buradaki ticaretimiz iyi olmasına rağmen memleket hasreti de olunca 1980’li yılların sonunda orayı devretmemiz gerekti. Ben burada gözlerimden çok rahatsızlanmıştım. Mecbur kaldım işi ortağım Osman beye devrettim.

BASTON İMALATINA BAŞLAMASI

İstanbul’da yaşadığım yıllarda rahatsızlandım Başta gözlerim çok çalışmama izin vermiyordu. Doktorum bana “Nihat bey sakin bir yerde doğa içinde yaşamalısın” deyince eşimin köyü Sakarya Kayalar Memduhiye köyüne döndüm. Geldikten sonra eşimle kısa yürüyüşler yapıyordum. Ama bu arada bir iş ile de meşgul olmak istiyordum. Bir gün yürüyüş esnasında bize bir köpek saldırdı. Köpeği zor kovaladım. Eve gelir gelmez bir inşaat demirinden kendime baston yaptım. Baston yapmak hoşuma gidince evin arkasında küçük bir atölye açtım ve baston imalatına başladım. İlk yaptığım bastonları hep eşime dostuma hediye ettim.

BASTON ATÖLYESİ KURULUYOR.

Hobi olarak baston üretimine başlayan Nihat Çakıner’in baston atölye açışını ise şöyle anlatmıştı.Bir gün Sakarya Valisi Nuri Okutan beye de bir baston yapıp hediye ettim. Vali bey bana bu bastonlar özel baston bunları satmalısın deyip bana çarşıda bir dükkân verdi. Orada 2 yıl baston ürettim. Sonra orayı kapatıp tamamen kendi evimdeki imalathanede üret-meye devam ettim.

RÜYAMDA BASTON ÜRETİYORUM

Bir işi sevmezseniz o işi yapamazsınız derler. Hatta yaptığınız işin rüyasını görmelisiniz ki işinizden zevk alın. Nihat Çakıner bastonları nasıl ürettiğini şöyle anlatmıştı. “İlk yaptığım bastonları hep eşe dosta hediye olarak verdim. Ancak bir süre sonra bastonlara farklı şekiller ve ayrıcalıklar koymam gerektiğini düşündüm. Bugüne kadar yüzlerce baston ürettim ama hiç biri bir diğerine benzemez. Sadece desenleri değil özellikleri de benzemez. Bıçaklı baston, Işıklı baston, kılıçlı baston, Saatli baston vs. vs, ben bunları hep düşünerek yaptım İnanır mısınız gece rüyanda hep baston yapıyorum. Bazı özellikler ise rüyamda gördüklerimden ilham alıyorum. Benim her bastonum 24 saat dü-şünülerek üretilmiş bastonlardır. İnanın 89 yaşındayım ve benim hiç boş vaktim yok.”

SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRAS SANATÇI KARTI

Bastonlarının her birini adeta sanat eseri olarak Nihat Çakıner’in sürekli yenilikçi bir yapısı vardı. Bastonlarının sıra dışı olmasına da önem veriyordu. Belki de bu yüzden bastonlarına bıçak, fener, saat, çakmak, radyo gibi par-çalar ekledi. En dikkat çekici olan bastonu ise “Çevre bastonu” adını verdiği yerden çöp ve yaprak toplamak için kullanılabilen bastonuydu. 89 yaşında olmasına rağmen ürettiği bastonlar ulusal basında da oldukça yer almıştı. Sakarya Valiliği tarafından kendisine bu sanata yapmış olduğu katkılardan dolayı teşekkür belgesi verilmişti. Nihat Çakıner kültür ve turizm bakanlığı “Somut olmayan kültürel miras taşıyıcısı sanatçı tanıtma kartı” sahibiydi.