Necip Fazıl’ın Ölümünün 30. Yılı Münasebetiyle


*Necip Fazıl Poetika’sının ilk cümlesi ‘Arı bal yapar, fakat balı izah edemez.’dir. Kaldırımlar şairinin ‘arı’ metaforunu kullanması ilginçtir. Bir yol Hâşim’e bir yol Rilke’ye gider ‘arı’ denilince. Hâşim ‘Sıkı bir defne ormanında bırakılan bal dolu bir fağfur fanus gibi mana şiirin yapraklarında gizlenerek her göze görünmez ve yalnız hayalât ve kelime kafilelerini vızıltılı arılar gibi haricen etrafında uçuşturur. Fağfur kavanozu görmeyen kari bu muhayyerü’l-‘ukûl arıların kanat musikisini işitir. Kırmızı çiçekli siyah defne ormanının sırrı bu gümüş kanatların sesindedir. Bu tarifin haricinde hiçbir şiir yoktur.’ diyordu, Rilke ise ‘Bizler Görünmez’in arılarıyız. Çılgın gibi topluyoruz gözünüzün balını, Görünmez’in büyük altın kovanında biriktirip saklamak için…’
* Necip Fazıl, Kaldırımlar, Takvimdeki Deniz, Bu Yağmur şiirlerinin şairidir; tezin değil duyarlığın öne çıktığı şiirlerin… Bu, onu her şeyden önce lirik bir şair yapar. Şiirin lirik imtidâdının ıstırap halkası Necip Fazıl’dır. Istırabı retorik düzlemden lirik düzleme irca ettiren yegâne şair odur belki de…
* ‘Gâib’ Necip Fazıl’ın en sevdiği kelimelerden. Belki de ‘gâiblerden’ gelen sesleri aktarmaktan başka bir şey yapmamıştır o. Evet, kanaatimce öyle.
* ‘Deliler köyü’nün de bir ‘deli’si var; o da Necip Fazıl’dır elbet!
* ‘Eşyâ’yı ilk defa görüyormuş gibidir Necip Fazıl; eşyâyı örüyormuş gibi. Yokluktan eğirdiği hiçliğin çilesiyle… Bundandır ‘hallac’ pamuğu gibi atışı kalbinin… ‘Beni ört’ sesi geliyor ‘gâiblerden’, ‘beni örtün…’
* Bir ‘akıl metafiziği’nden söz edeceksek bunu Necip Fazıl’ın gerçekleştirdiğini söyleyebiliriz. ‘Kalbim neresi?’ sorusuna zeyl: ‘Aklım neresi?’ Bu soruyu sordurandır Necip Fazıl!
* ‘Nur’unu okudum Necip Fazıl’ın; -ben ol dedim olmadı hiçbir şey!
* ‘Göğe çıksam mahzenden’ diyen şair, elbette her katta merdiveni atmıştır.
* Göğün yükünün göğe bakmakla taşınamayacağını bilen şairdi Necip Fazıl! Bu yüzden göğe düştü…
* Yönü olmaz şiirden doğanın…
* ‘Karanlığı, yuğursam nura döndüresiye’ mısraının şairi aslında kök metaforlardan birini, ‘nûr-ı siyâh’ı söylemiyor mudur bir bakıma? Kendi kalbindeki ‘süveydâ’dan habersiz olamaz şair!
* ‘Akıl, kırık kanadı hiçin’ diyor Üstat. Ama o kırık kanatla uçmayı da başarıyor.
* ‘Herkes bir vücutsuz hayal peşinde’ diyenin ‘yalınız’ ile ‘yıldız’ı kafiye yapmasından başka nasıl bir tesellisi olabilir ki?!
* ‘Murâdı murâdında’, şem’i şem’inde… Murâdımızın şem’ini yakamayan bir âh mı yoksa şiir?
* ‘O ki, pınar başında çeker suya hasreti’ diyorsunuz Üstat. Aşk’ı tarif ediyorsunuz. ‘İşaret’ parmağım uyuşuyor…
* ‘O’nun Sanatı’nı İbn Arabî fısıldamış Necip Fazıl yazmış: Daire… ‘Dar kapı’dan geçiniz efendim…
* ‘Ayna düştü’ mâsivâ kırıldı…