Dikkat ettim, ne yazarsam yazayım, lafı döndürüp dolaştırıp, Müslümanların “sorumluluğu”na getirmişim. Alay ederek, kızarak, aşağılayarak, iğneleyerek yapmışım bunu. Dikkat. Müslümanların “sorumluluk sahibi” olanlarıyla değil, Müslümanlarla da değil, İslam’la (haşa) hiç değil, Müslümanların “sorumsuz” olanlarıyla… Onların da “şahısları”ndan çok, “tavır ve tutumları”yla hesaplaşmışım.
Neden? Çünkü, “Müslümanlardan sorulacaktır hesap, başkasından değil!”. Hem, lafa gelince, son dinin mensubu olacaksın, Peygamberin adı ağzından düşmeyecek, yetmeyecek, partin ya da cemaatin her neyse işte, o olmasa sanki dünya yıkılacak havalarında dolanacaksın, hem Rahmetli Şaban Üstüner’in dediği gibi, farzlardan hiç birini yapmadan işine gelen sünnetlerin şampiyonu olacaksın.
Yerelden örnek vermeye gelince, Refah’ın ilk belediye yönetimlerinde binanın girişine kocaman harflerle yazılan “Rüşvet alan da veren de mel’undur” yazılarının nereye kaldırıldığını sormuşum, mesela. Ünal Ozan’a “Havuzdan başka bir şey yapamaz” diyenlerin, Gar Meydanı’na 15 senede bir havuz zor yaptığını, bununla da açılışında konser düzenleyecek kadar çok övündüğünü yazmışım, örneğin.
Başbakan Erdoğan, dün sabah İstanbul’da, İSEDAK Bakanlar Zirvesi'nin açılışında konuştu. İSEDAK'ın 28. yılında “dalgalı ve kırılgan bir küresel ekonomiyle karşı karşıya olunduğunu” söyledi. “Bu sıkıntılar sadece Avrupa'yı, sadece ABD'yi değil, İSEDAK üyesi ülkeleri de olumsuz etkiliyor. Yaşanan istikrarsızlık ve kırılganlık, küresel ekonominin mevcut mimarisinin sorgulanmasına neden oluyor. Alternatif ekonomik model arayışları, giderek hızlanıyor'' dedi.
Erdoğan, “İslam ülkelerinde yaşanan hızlı değişimi de dikkate almalıyız. İslam toplumlarında insan hakları, hukukun üstünlüğü, şeffaflık ve hesap verebilirlik konusundaki taleplerin artmasını da bu süreçte etkili olan unsurlar arasında sayabiliriz.” diyor.
İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler arasında, yıllık kişi başına düşen Gayri Safi Milli Hasıla 340$ ile 72.000$ arasında değişiyor. 19 fakir ülkesi, 17 düşük orta gelirli ülkesi, 13 yüksek orta gelirli ülkesi ve 8 yüksek gelirli ülkesi ile toplam 57 ülkeden oluşan İslam İşbirliği Teşkilatı ülkeleri, hala fakirlikle uğraşıyor, orta gelir tuzağından kurtulamıyor, bazıları da yarın bitecek doğal kaynaklarıyla, şimdilik keyif sürüyor.
Müslümanların, sahip oldukları doğal kaynaklardan çok daha zengin değerleri var. Fakat, Allah’ın hem Hans’ın hem de Hasan’ın Allah’ı olduğunu, erken kalkana, teraziyi doğru tutana, gayret edene yardım edeceğini unutuyorlar. Dilleriyle dua ediyorlar ama elleri boş. Çalışmıyorlar. Şüphesiz Bediüzzaman’ın tespiti meselenin künhünü vakıftır: “Cehalet, fakirlik, ihtilaf” diyor Üstad, bizi yiyip bitiriyor. Çareyi de söylüyor hazret: “Sanat, marifet, ittifak.”
MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak’ın 16. IBF Kongresi açılışında söyledikleri de bunu anlatıyor sanırım. “Haklı olanların güçlü olmaya ihtiyacı var. Hakkı korumak için… İslam dünyasının da sadece maddi gelişmeleri ilerleme saymak hatasından kurtulması, zenginleşmenin öz saygı, sabır, nezaket, çalışkanlık, huzur gibi kavramlarını da barındıran, sosyal ve kültürel iletişim alanlarını oluşturabilmesi gerekiyor. Biz işadamlarına düşen en büyük sorumluluk bu idealin gerçekleşmesi yolunda gereken çabayı harcamaktır.”
“Allah, inananlarla beraberdir!” Amenna. Peki nedir bu yüzyıllardır pislik, kavga, cehalet, fakirlik içinde sürünmemiz? Allah yanımızda değilse, biz kimin yanında olduğumuza bakalım. Bir de sahiden inanıp inanmadığımıza!