Kendi halkını bombalamaktan geri durmayanlar, sivilleri tanklarla ezenler, “Bilmiyorduk ki” diyerek saatlerce yanlışından dönmeden çatışmaya devam edenler, kiminin kardeşi, kiminin eşi, arkadaşı, yakını kim varsa; hepsi için adaleti tesis etme zamanıdır...

Ve bu adalet ümmetin hakkıdır…

Şimdi gazetelerde, köşelerde bolca, “Meselede hızlı karar verildi, düzgün ifade alınmadı, arada masumlar var, aman acele etmeyelim, kurunun yanında yaş da yanmasın, anaları düşünün, herkes yanlış yapar, devlet neleri affetti, bu kuzulara kıymayın” gibisinden açıklamaları görmeye başlayacağız…Boşuna heveslenmesinler; şimdi merhamet zamanı değil adalet zamanıdır...

Hainin hükmü tüm dünyada bellidir…

Yardım eden, yazan çizen, sempati duyan, bu harekete destek olan herkesin suçunun karşılığı idamdır…

Saniyeler içerisinde onlarca masumu öldürmekten geri durmayan, karşı taraftaki kim diye düşünmeden tankları üzerlerine süren, “emir böyle” deyip saatlerce düşüncesizce hareket eden herkes haindir..

Kimin işine gelir kimin gelmez, kim kimin adamıdır bilmem ama ezilen insanlarımızı, bombalanan binalarımızı, ellerine fırsat geçse neler yapabilecek durumda olduklarını gördükten sonra işi uzatmanın gereği yok…

O uçaktakinin, tanktakinin, silahı doğrultanın ifadesi halinden bellidir, işi uzatmanın hiiiç gereği yok…

Acilen kısas ve idam cezasının Kur’an ve sünnete uygun bir şekilde batıdan kanun devşirmeden uygulanması zaruridir…

Acilen tüm dünyaya “Ümmet ve millet hakkında kararı biz veririz” dercesine Ayasofya ibadete açılmalıdır…

Bizim olan bir ordumuz, milletimiz ve bizi bekleyen bir ümmet varken ve bu birlikteliğin topla tüfekle gerçekleşemeyeceğine herkes şahitken kendi göbeğimizi kendimizin kesme vaktidir…

Yalnız şunu da belirtelim, ilahi bir sevk ile hareket eden bu millet artık daha fazla mesuldür…

Fitnenin ve gevşekliğin nelere sebep olacağını gören ve dimdik ayakta duran bir millet olduğumuzu ispat etmek; artık maddi, manevi, ilmi, imani, edebi, ahlaki, askeri, ticari ne varsa Uhud okçularının dersini almış gibi çalışmak, çalışmak ve çalışmak zorundayız...

Kardeşin üzerini ezmeden, imanın üzerini örtmeden, ahlakı, edebi çiğnemeden, hak hukuk nedir bilerek daha çok çalışmak, çalışamıyorsak çalışanların önünü açmak, onlara engel olmamak, hiçbirine kabiliyetimiz yoksa da oturup dua etmek zamanıdır...

Öte yandan bizimle meydanları dolduran diğer ülkelerden kardeşlerimizin bizim durumumuzu en iyi anlayan insanlar olduğunu, bizim geçtiğimiz bu tezgâhtan toz duman olarak çıktıklarınıda unutmamak gerekir…

Bir gün gelecek tüm dünya küffarının üzerine tek yumduk olarak inerken de hep birlikte olacağımızı unutmayalım…

Bundan böyle dil, din, ırk, memleket değil Müslüman ve hangi dinde olursa olsun masumlar vardır…

Rehberde, hedef de Kur’an’dır…

Bu böyle biline...

Allah maddi ve manevi gazalarda hepimize birlik, dirlik şuuru versin…

Âmin!

 

Hep yazardık

şimdi gördük

Rengi, ırkı, görüşü, dili, mezhebi ne olursa olsun, aklınıza ne geliyorsa milyonların sokaklarda olduğu ve tek bir kavganın, gürültünün, bariyerin, güvenlik kordonunun, barikatın, polisin, önlemin alınmadığı, hiçbir asayişe gerek kalmadan hareket etmenin adı idi İttihad-ı İslam...

Hep yazdık, şimdi gördük tek millet, tek vatan, tek bayrağın ne demek olduğunu…

İttihad-ı İslam’ı meydanlardaki bu toplaşmadan gayrı daha güzel, daha net ve daha gerçekçi biçimde ne anlatabilirdik, ne de kelime bulabilirdik, ne de bu birlikteliğin olmazsa olmaz olduğunu insanlara inandırabilmek için bir şeyler yazabilirdik...

Bir nesil daha “Kurtuluş savaşı nasıl başlar ve nasıl kazanılır”ın canlı şahidi oldu; tıpkı dedelerimiz gibi…

Acı olan, bu savaşın düşmanının kendi kardeşlerimizden olmasıdır…

Ama görüldü ki hepsinin kardeşliği kimlikten ibaretmiş…

O yüzden insanların soyu sopu değil; ne yaptığı ve de kiminle düşüp kalktığı bizi ilgilendirir artık…

Şükür ki yıllarca ülkemizin durumunu zarflayan dış güçler, acaba Osmanlı’dan kırıntı kalmış mıdır diye açık kollayanların karşısında yeni bir Osmanlı’nın doğuşuna şahit oldu bütün dünya...

Artık sadece bizim için değil dünya için de yeni bir devlet, yeni bir millet, daha profesyonel bir Osmanlı ortaya çıktığını görmüş oldular…

Bu çetin gazalar ortamında artık milletimiz bilek gücünü iman gücü ile birleştirmek zorundadır...

Artık herkes şunu iyi bilmeli: Silahla bir milleti hizaya getiremezsiniz...

Vatan, millet, din olgularının tam kalplerde yer edinmesinin neticesi bu meydanlardır…

Elbette meydanlardaki gürültü patırtılarda kendi halinde takılanlar da olacaktır…

Allah eğlenmeye gelenlere de basiret versin derim... 

Şu andan itibaren darbenin sponsorlarının herkesçe malum bir şekilde bilindiği bir ortamda bize düşen safları sıklaştırmaktır…

Bizi içeriden yıkamayacaklarını bir kez daha anlayanlar etrafımızda bizim için dua eden milletleri kullanacaktır… Hiçbir liderin yönlendirmesi olmadan milletin aynı hedefe doğru topyekûn hareket etmesi imanımızın bir ispatıdır…

Ve milletten güç alan liderlerin liderliği de tüm ümmetin onlar hakkındaki hüsnü zannının karşılığıdır...

Rabbim başımızdakileri ümmetin umudu eyle, Erdoğan’ın üzerinde hüsnü şehadet etmiş, ittifak etmiş milletimiz hürmetine onları mahcup etme…

İçimizdeki körler, sağırlar yüzünden bizi cezalandırma, şu milleti rehbersiz bırakma ya Rabbi…

Âmin!