Sevgili okurlar,

Darbe gecesi, Adapazarı Harmanlıkspor Kulübü lokali önünde arkadaşlarımız ile çay sohbetindeydik..

Sevgili dostlarım ile yine ‘hoş-beşten’ sonra memleket meselelerine dalmıştık..Bir arkadaşım ‘ Brüksel’de Türkiye nasıl gözüküyor’ diye sordu? Türkiye’de ki dostlarımın ruh hallerini gözlerinden anlıyordum..Çoğu emekli olan dostlarımın ülkenin gidişinden yana iyimser olmadıklarını biliyordum..

İyimser olmak!

Ülkede ne iyi gidiyordu ki, iyimser olunmalıydı..

Aklıma Belçika’da yaşayanlar geldi..

Patlayan bombalara rağmen, yarın kaygısı olmayan, ancak gelecek endişesine girenlerin evlerine kapanmalarını nasıl izah edecektik..

Terörün istediği buydu zaten; korku, kaos, endişe yaratmak..

Patlayan bombalar sonrası Brüksel’de bir araya gelenlerin oluşturdukları ‘dayanışma selleri’ ve haykırışları..

Teröre kurban veren ailelerin dayanışması..

Sonra teröre bahane ederek, yabancıları hedef alan ırkçıların Brüksel baskını!

İnanılacak gibi değildi?

Bir yanda teröre karşı birliktelik oluşturanlar, bir yanda terör ortamından yararlanarak, ülkedeki yabancılara faturayı kesen güruhun, ‘yabancıları dışarı! Sizi istemiyoruz’ çığlıkları, naraları ile polisle bile çatışmaya girmeleri..

Bir film şeridi gibi geldi,geçti..

Şimdi Brüksel’de insanları sokağa davet etmek, metro ve tarihi mekanlara, müzelere çekmek için sokakları süsleyen afişler..

Huzurun başkenti Brüksel sizleri bekliyor..

Tam 31 Yıldır Brüksel’de yaşayan biri olarak, terörle ilgili çok yazdım, çokça da nasihatte bulundum..

Hatta Brüksel’den teröre verilen desteği ‘Terörün Arka Bahçesi-Brüksel Gerçekleri’ adlı kitabı kaleme aldığım yıllar..

Ne çekmiştim bu güruhtan, ne?

Brüksel sokaklarında Türkiye aleyhine yürüyüşler, karalamalar,haykırışlar, terör örgütü baş sorumlusu, bebek katili APO’yı(Abdullah Öcalan) sahiplenmeler, diş göstermeler, öfke saçmalar..

Brüksel’in en görkemli cadde ve sokaklarında eylemler, yol kesmeler, büyükelçilik ve başkonsolosluk camlarını kırmalar, THY, Ziraat Bankası bürolarına saldırılar, haraç almalar, bayrak yakmalar…

Böyle yıllara da tanıklık ettik Brüksel’de..

Tercüman, Hürriyet gazetelerine not düştüğümüz terör haberleri..

Televizyonlara aktardığımız eylemler..

Faturası elbette büyük oldu..

O yıllardan bu yıllara geldik..

‘Bir gün, kucağınızda büyüttüğünüz bu terör, sizi de vurur!..

Sizin de Kürtleriniz var!’ dediğimiz,uyardığımız günler..

İşte 22 Mart 2016 sabahı ne olduysa, oldu..

Faslı gençler Brüksel’in en gözde uluslar arası hava alanı ile Avrupa Birliği vadisine bir adım ötedeki metroya bomba koydu..

Ülke alt-üst oldu!

Var olan olağanüstü hal, en üst seviyeye çekildi..Sokaklara inen askerlerin görev süreleri uzatıldı..

Ama korku,endişe ve psikolojik durumu, yani o patlayan bombaların izlerini silmek mümkün olmadı..

Brüksel, sevenlerini bekliyor..

Sessiz sokaklarda o bildik, o aşina olduğumuz neşeli kahkahalar özleniyor..

Bir film şeridi gibi aklımdan geçti..

Öyle ya ‘ Brüksel’den Türkiye nasıl gözüküyor?’

 

***

Sevgili okurlar,

Şu an Türkiye’nin güneydoğusunda sürdürülen ‘terör ile mücadele’ hakkında kapsamlı bir bilgi sahibiyiz desem yalan olur!..

Kısacası, Türkiye’nin güneydoğusunda esen rüzgarlardan kimin haberi var ki?

Orada ne oluyor, ne bitiyor?

Anlayan var mı?

Sakarya merkezde Harmanlıksopr Kulübü önündeki çınar ağacı altında çaylarımızı yudumlarken, memleketin halini anlamaya, anlatmaya çalışıyoruz..

Biri polis emeklisi,diğer emekli arkadaşlarım ile memleketin halini anlamaya çalışıyoruz..

Derken bir arkadaşımız,’ İstanbul’da köprüde trafik akışı tek yönlü olarak trafiği kapatılmış’ dedi..

Diğer arkadaşımız ise ‘Ankara’da Genel Kurmay Başkanlığı’ üzerine savaş uçakları uçuyor’ deyince, bu durumu umursamayanlara polis emeklisi dostum ile bir tek ben katılmadık..

Hemen durumun adını koyduk:

Bu bir darbe girişiminin ilk işaretleridir..

Hemen ne olup bittiğini anlamak için telefonlara sarıldık..

Evet, bu bir darbe girişimiydi, ama ne olup bitiyordu?..

Başbakan Binali Yıldırım’ın açıklamaları düştü ekranlara, radyolara..

Sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın vatandaşı sokaklara davet eden  kuşkulu sesi!

Sonraki gelişmeleri hepimiz biliyoruz..

Çok şükür, Türkiye büyük bir beladan, büyük yıkımdan, büyük bir kaostan kurtuldu..

Halk diri, iri, birlik içinde, tek yürek ayakta..

Türkiye, yeniden böyle bir birliktelik tablosu oluşturdu..

Kaygılar, korkular, endişeler ötesinde olanlarda var..

Onları da bu ’birliktelik şölenlerine’ davet etmeliyiz, onları da yanımıza, bayrağın altına çağırmalıyız..

Onları da, yani bir adım uzakta, duran ve ümidini kaybetmişleri de yanımızda görmeliyiz..

Onlarda haksız değiller!

Tüm bu olup bitenlerden, tüm bu haksızlıklardan, tüm bu ‘Ergenekon, balyoz, kafes..’ operasyonları ve bu memur alımı, öğrenci sınavlarındaki usulsüzlükleri, yolsuzlukları, hırsızlıkları, anayasa ihlallerini, kanunsuzlukları, küçük ama mide bulandıran durumları unutmak kolay değil..

Onlara da hak vermek gerek..

Hak vermek yerine, onlara  yeniden inşa edilecek olan Türkiye’de yer açmak, empati yapmak gerek..

Siyaset makamı, yaptığı hataların bedelini milletine ödetmemeli!

Bu kaçıncı?

Bu milletin birliğini, yapılan haksız, hukuksuz darbeler, milletini birliğini, dirliğini, yaşamını, gelir dağılımını alt-üst etti..

Şimdi ise paniklemeyen, endişeye kapılmayan ve ATM’ler, fırınlar, mağazalar yerine, meydanlara koşan bu insanlara vefa günüdür..

Bu vefa değil, laik, sosyal, hukuk devletinin beklentisidir..

Bu demokrasi bekçilerine, eşit, adil bir şekilde hizmeti sunmak, siyaset makamının mecburiyetindedir..

Kimseye ayrıcalık göstermeden, herkesi kabiliyetine göre işe yerleştirmek, torpili, rüşveti, iltiması bir kenara itmenin mecburiyeti değil, artık zarureti var!..

Ay-yıldızlı bayrak altında hepimiz biriz..

Hepimiz Türkiye’yiz..

Ya da gün birlik günüdür..

Başka Türkiye olmadığı bir gerçek..

Bu Türkiye hepimize yeter!

Birlik içinde, bayrak altında, el ele, gönül, gönüle, birbirimizi ayrıştırmadan, ötekileştirmeden, imtiyaz talep etmeden, torpil aramadan,kanunlar,hukuk çerçevesinde  hakkı teslim ederek güçlü Türkiye için ellerimizi birleştirmeliyiz..

Kanunlar önünde eşit, herkesin hakkına razı olduğu, korkmadığı, endişe ve kaygıya kapılmadığı, ülkenin nimetlerinden herkesi yararlandığı, faydalandığı bir Türkiye özlemdir..

Lütfen artık özlemleri ertelemeyiniz!..

Bu Türkiye hepimize yeter!

Haydi meydanlar sizi bekliyor..

Gün birlik günüdür..