24 Eylül 2011 Cumartesi günü gazetemizin birinci sayfasında, diğer bazı gazetelerin de manşetinde yer alan Acarlar Longozu'yla ilgili haber üzerine "Longoz Tarım Limited Şirketi" sahibi Yücel Arslan olayın içyüzünü elindeki bilgi ve belgelerle anlatmak için gazetemize çıkageldi...
Yücel Arslan, Acarlar Longozu'na bitişik çok geniş ve kıraç bir arazi satın almış, yıllar önce...
Mühendis olan Arslan yaklaşık 30 yıl Almanya'da çalışmış...
Alman disiplini ile yetişen ilkeli bir toprak sevdalısına benziyor...
Amacı; ülkesinde de Almanya'da olduğu gibi ağaçlarla bezenmiş geniş bir çiftlik oluşturmakmış...
İdealini gerçekleştirmek için aldığı kıraç araziye 6 bin fıstık, 3 bin ceviz, 2 bin kivi, 60 bin ligistrum ağacı yanında süs bitkileri ve meyve ağaçları dikmiş...
Daha da binlerce fide, elinde dikilmeyi bekliyor...
Bunu yaparken suyunu, açtığı özel kanaldan temin etmiş...
Sınırı olan Acarlar Longozu'nun yaşaması için elinden ne gelirse onu yapmış, bugüne değin...
Oluşturduğu yeşil dünya birilerinin işine gelmemiş olacak ki, Yücel Arslan'la uğraşmaya başlamışlar...
Kim bunlar?
Acarlar Longozu içerisinde geniş bir alanda mısır yetiştirenler...
Amaçları longozu susuz bırakmak ve mısır tarlaları oluşturmak...
Hal böyleyken kendi arazisi üzerinde yetiştirdiği ürün ve ağaçlarla civar halkın ufkunu açan, longoza en ufacık dahi olsa zarar vermeyen, aksine içi yukarıda sayılan ağaçlar ve bitkilerle dolu arazisini Karasu'da kamu görevlilerine milli park ve mesire yeri yapma teklifinde de bulunan mühendis iş adamını "Longozun suyunu boşaltıyor" diye şikayet etmek, hangi vicdana sığar...
Sanırım "Longoz'da boğulmak" diye buna denir...
Şikayet sahipleri farkında olmadan "suçladıkları konuda" suçlanan durumuna düşmüşler, yani silahları geri tepmiş...
Vilayet'in incelemesi, hakkın teslimi açısından son derece önemli...
Sanırım Vali Büyük de buradaki "alicengiz oyunu"nun farkına varmıştır...
Longoz suyunun kaybolmaması için izinsiz set yapmaktan gayrı hiçbir kusuru olmayan, aksine longoz adına faydalı işler yapmış olan Yücel Arslan'ı "orman katliamı yapıyor" diye suçlamanın vebalini taşımak kolay olmasa gerek...
İyiniyetinin kurbanı edilmek istenen Yücel Arslan'a yapacağı hukuk mücadelesinde kolaylıklar dileğiyle Bizim Bahçe'den "palamut fidesi" gönderelim istedik, arazisinin bir köşesine bu günün anısına dikmesi dileğiyle...

ESNAFLIK ZOR ZENAAT
"‘Bu Şehrin Fahri Müfettişi"nden gün geçmez ki bir önemli ayrıntı düşmesin Bizim Bahçe'ye...
Böyle giderse Şehrin Fahri Müfettişi, "Şehrin Delisi" olup çıkacak...
Diyor ki:
"Geçtiğimiz gün telefonumun kılıfı yırtıldı. Yenisi almak için Adapazarı merkezindeki meşhur Pasaj 2000’de telefon ve aksesuarı satan bir işyerine girdim. Tezgâhtar gence telefonumu ve eski kılıfını gösterip, aynısından almak istediğimi söyledim. O da kendi imalâtları olduğunu söylediği bir başka model gösterdi. Gösterilen model pek hoşuma gitmedi. İlla ilk gösterilen modeli beğeneceğim diye bir kural da yok. Başka bir model olup olmadığını sordum. O da, modeli gösterme ihtiyacı duymadan ve benim tipimi beğenmemiş olacak ki, ne dese beğenirsiniz?
— Var, ama onlar pahalı!
Allah, Allah, ‘pahalı olanları satmıyorlar da kendileri mi kullanıyor acaba?’ Herhalde ucuzlarını müşterilerine, pahalılarını da kendilerine saklıyorlar diye geçirdim içimden...
Ben esnaflıktan anlamam, ama siz gazetenizden bir sorun, esnaflıkta böyle bir kural var mıdır?"
Müfettiş'ten emir gelince, yerine getirmemek mümkün mü bizim için...
Haydi soralım!
Ey efendiler...
Bu Şehrin Müfettişi'nin cebindeki para miktarını nereden keşfettiniz de adama istediğini çıkarmak yerine, ucuz ve istemediği bir kılıfı kakalama kılıfına girdiniz?
Cevap bekliyor bizim Müfettiş, bilesiniz...
Çok da inatçıdır haaaa!
Çiçek gönderme işini isterseniz daha sonraya bırakalım...
Bakarsınız cevap vermek erdeminde bulunurlar...