Diyanet İşleri Teşkilatı,  1989 yılından beri  her yıl 14-20 NİSAN  tarihleri arasında, Peygamberimizin doğumuna ithafen, “KUTLU DOĞUM HAFTASI” etkinlikleri yapmaktadır.

           Bütün il ve ilçelerimizde düzenlenen ve bir hafta süren  bu etkinliklerde muhtelif faaliyetler yapılır ve her yıl belirlenen bir “TEMA” ile İslam’ın mesajı  o tema etrafında  gündeme getirilir.

           Bu yıl  tema  olarak; “HZ.PEYGAMBER, TEVHİD VE VAHDET” başlığı  belirlenerek,  bu tema çerçevesinde, “GELİN BİRLİK OLALIM” çağrısı  üzerinde durulacaktır.

           Hafızam beni yanıltmıyorsa, geçtiğimiz yıllarda; “HZ. PEYGAMBER, BİRLİKTE YAŞAMA AHLAKI VE HUKUKU”,  “DİN VE SAMİMİYET”,  “İNSAN ONURU”,  “ KARDEŞLİK AHLAKI VE HUKUKU” ve   “ MERHAMET”  gibi farklı temalar işlenmiş, hafta kapsamında  bu konularda bilgilendirmeler yapılmıştır.

          Sadece bir tema ile kalınmayıp, bu hafta gerekçe kılınarak bir dizi etkinlikler yapılmakta, Kur’an ve Sünnet çerçevesinde mesajlar verilmekte, görsel ve fiili çalışmalar yapılmaktadır.

          Kutlu Doğum Haftasına menfi bakan, İslami olmadığını söyleyen ve tenkit eden çevreler vardır, her zaman olmuştur ve olmaya da devam edecektir.

         Hiç şüphesiz karşı duranlar da, yine Diyanet ve İlahiyat çevreleri olmakta, dışarıdan değil, camia içinden farklı sesler yükselebilmektedir.

         Hangi konuda olursa olsun, üsluba aykırı, edep ve haya dışı, yıkıcı, ayrıştırıcı, nifak çıkarıcı, ikilik doğurucu, kırıcı, birlik ve beraberliğe, kardeşliğe zarar verici olmayan tüm tenkitlere müsamaha gösterilmesinden yana bir insan olarak, bu konuda da aynı toleransın olması gerektiğine inananlardanım.

         Bu sahada ilmi tedrisatım ve kariyerim olmadığı için, meselelere derinlemesine girme yetkimin olmadığını düşünerek, ama, uzun yıllardan beri, İslami  ve benzeri konularda çok sayıda kitap, makale, konferans ve panel gibi, bilgi edinmeye matuf etkinliklerde bulunmuş bir insan olarak, birazda “dışarıdan nasıl göründüğüne ve haftadan neler beklendiğine dair”  bir nebze görüş serdedebileceğimi de düşünüyorum.

        Kutlu Doğum Haftası, hiç şüphesiz Farz ve Sünnet kavramları kapsamında ele alınmamaktadır.

        Diyanet Teşkilatımızın 1989 yılından beri yürürlüğe koyduğu, eğitsel, kültürel ve sosyal bir faaliyettir. Bu hafta ile İslam’ı ve bu vahyi insanlığa getiren, ulaştıran, tebliğ eden, anlatan ve uygulamaları ile örneklik ve rol model olan Peygamberimizi daha iyi tanımak, anlamak ve uygulamalarını daha fazla öğrenmek ve öğretmek üzere düzenlenen bir etkinlikler bütünüdür.

        Bu amaç kapsamında iyi niyet ve gayretle her yıl tekrarlanmakta, Peygamberi mesajdan haberi olmayanlar haberdar edilmekte, bilenlere bir daha hatırlatılmakta, daha geniş çevrelere ve tabana ulaşılmaktadır.

        İsrafa, gösterişe, şova, rol/film ve artistliğe çevirmeden, böbürlenmeye, desinlere ve lükse kaçmadan, bu hafta nedeniyle vazifeliler halkın karşısına çıkarken, kılık kıyafetlerinde bile lükse ve kıravata boğmadan, menfaate/mevki/makam/ terfiye alet etmeden, siyasete ve rejime sıtepne olmadan, en zor zamanda bile Kur’an’i  gerçekleri saklamadan, uyarıları çekinmeden her zaman yaparak, Kutlu Doğum ve benzeri kültürel ve eğitsel faaliyetleri Dinin,Farz ve Sünnetin yerine koymadan, kemiyete değil keyfiyete önem vererek, ihlas ve samimiyetten, tevazu ve sadelikten ayrılmadan, yalnız O’nun rızasını hedef alarak, etkinlikleri törenleştirmeden, pırotokolleştirip resmiyete boğmadan, diğer sosyal etkinliklerden tamamen ayrı ve manevi ruhu içeren bir tarzda, işi sadece görselliğe dökmeden,  fikri ve tebliğ yönünü önceleyerek, teşkilatın pırestij ve başarısına, yukarılara ve bir yerlere yaranma ölçekli değil, İlahi mesajın anlatabilirliğini ve ulaştırılabilirliğini yegane gaye ve hedef alarak, yalnız “ KUTLU MESAJI DAHA GENİŞ KİTLELERE EN GÜZEL VE DOĞRU BİR ŞEKİLDE NASIL ULAŞTIRABİLİRİZ ENDİŞESİNİ TAŞIYARAK” yapıldığında, hayırlı katkılara sebep olacağı ve olduğu muhakkaktır.

         Birtakım çevrelerin, kötü niyetli olmalarını değil, her şeye rağmen iyi niyetli olduklarını düşünerek, geleneksel olarak var olan her şeye karşı çıkmalarını doğru bulmadığımı ifade etmek isterim.

         Kutlu Doğum, kabirlerde Kur’an okumak, Mevlüd okumaları, kandil kutlamaları, kabir ve türbe ziyaretleri, tarikatlar, zikir ve benzeri, birtakım İlahiyat ve Diyanet çevrelerinden tenkit alan geleneksel İslami kültürümüzde var olan uygulamaları, yerine daha iyisini koymadan eleştirmeyi, kaldırılmasını ve yok edilmesini talep etmeyi yararlı görmüyor, zaten Kur’an ve Sünnet’ten oldukça uzak bir hayat tarzı yaşayan bu toplumu, bunlardan da kopararak ve yerine bir şey koymayarak, tümüyle uzaklaştırmak olan bir netice doğuracağını düşünmekteyim.

           Islah edelim, var olanı daha doğru bir istikamete kanalize edelim, Kur’an ve Sünnet’e uyar ve hizmet eder hale getirelim, ama, yerine bir şey koymadan ve insanlara yenisini yaşanır ve uygulanır hale getirmeden, mevcutları reddetmeyelim ve İNSANLARIN KAFASINI KARIŞTIMAKTAN, İNANÇ VE İMANI, GÜVENİ ZAYIFLATMAKTAN BAŞKA HİÇBİR İŞE YARAMAYAN  çıkış ve tenkitlerden uzak duralım.

               Kutlu Doğum Haftanız kutlu olsun. KUTLU MESAJ “HAYATIMIZ” OLSUN.