Koalisyon olur mu olmaz mı? CHP ile mi olur, MHP ile mi? Koalisyon olmazsa azınlık hükumeti mi olur? Erken seçim Kasım’da mı olur, Mart’ta mı? Gül yeni parti mi kurar, AK Parti’ye mi döner? Yoksa böyle, Gül ha döndü dönecek, ha parti kurdu kuracak diye bekler durur muyuz? Erdoğan koalisyon istiyor mu? Erdoğan erken seçim mi istiyor? Peki Davutoğlu? Erdoğan, erken seçime girecek AK Parti’nin başında Davutoğlu’nu istiyor mu? Çözüm Süreci bitti mi, sürecek mi? Analar ağlamasın mı, kimin anası ağlarsa ağlasın mı? Dış politikamız yanlış mıydı, doğru muydu? AK Parti ve CHP “istikşafi” görüşmelerini sürdürüyor ama, toplum, her geçen gün daha kalın çizgilerle bölünüyor mu?

“Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak…”

Siyaset, bizim yaptığımız, konuştuğumuz biçimiyle politika, 100 milyona dayanmış nüfusuyla hazineden geçinmekten başka çıkar yol bulamayan ve futboldan çok politika konuşan bu kocaman ülke için, tartışılması gereken belki de son meseledir.

Türkiye’nin bir yönetim sorunu yok diye yazmamızın üzerinden bir seçim geçti, yenisi yolda. Ne değişti? Ne değişecek? Milletvekili adaylarının adları mı? Bu mu değişiklik? Türkiye, sayı saymasını bilmiyor. Sayı saymasını bilmeyen her yapı gibi dayak yemekten başka çaresi yok. Biz kimiz? Kimlerden oluşuyoruz? Kaynaklarımız neler? Nasıl yaşamak istiyoruz? Nerede yaşamak istiyoruz? Hangi şartlarda mutlu oluruz? Hayallerimiz gerçekçi mi? Elimizdekiler, gayretimiz ve beklentilerimiz mantıklı bir noktada buluşabiliyor mu?

“Ölçüleri yanlış olanların bütün ölçümleri yanlıştır!” Ş.

Bizim bir ölçümüz var mı? Bizim bir veri tabanımız, bir envanterimiz, bir kaynaklar dökümümüz, bir gelecek analizimiz var mı? Ekonomide, kültürde, inançta, sosyal hayatta, bilimde, teknolojide, diplomaside durumumuz nedir, imkanlarımız nedir, eksiklerimiz nedir, bir sosyal doku analizi, bir zeka seviyesi ölçümü, bir engeller, engelliler haritası var mı elimizde? Sosyo ekonomik bütün verileri, bilgileri kağıda döken bir itibar araştırmamız var mı? Türkiye’nin en son doğmuş olan çocuğundan en önce doğmuş ihtiyarına kadar, okumuşundan engellisine, kadınından sporcusuna kadar herkesin, her kesimin, aslında ne durumda olduğunu, nereye doğru gittiğini, ne olmak istediğini ve ne olması gerektiğini sorduk mu, biliyor muyuz?

Diyelim ki Türkiye, Sakarya olsun.

Zeki Toçoğlu’nun belediyesi, Muzaffer Elmas’ın üniversitesi, Mahmut Kösemusul’un ticaret odası var. Çalışıyorlar. Güzel de, neye göre kardeşim? Hangi kritere göre? Hangi ortak vizyona göre? Hangi ortak plana göre? Kamu, özel sektör, yerel yönetim ve üniversite ayrı ayrı yerlere mi götürecek Sakarya’yı? Birlikte ne yapıyorlar? Yaptıklarını, ürettiklerini ve mesela 20 yıl sonrasının Sakarya’sının eğitimde, sağlıkta, tarımda, turizmde, teknolojide geleceği yerin fotoğraflarını nereye asıyorlar? Bunu soracak medyaya, sivil topluma sahip mi Sakarya? Ya hu, Sakarya’da gazeteciler birbiriyle anlaşamıyor, aynı çatı altında toplanamıyorlar, kime hesap soracaklar? Ne diyecekler? Yönetenlerin, hesap sorulmasını bırak, soru sorulmasına tahammülü var mı? Sakarya’da, son 10 yılda, milletvekilleri, yerel yönetimle, üniversiteyle, özel sektörle nerede buluşmuş, hangi projeyi geliştirmiş, hangi vizyonu koymuş, hangi planı birlikte uygulamış? Sakarya’da marka olmuş bir iş, bir organizasyon var mı? Var. Olgunlar Turnuvası.

Kurt gövdenin içine girmiş.

Düşman yakında, çok yakında, damarlarımızda dolaşıyor. Düşman içeride. Öyle olmasa, bugün koalisyon mu, azınlık hükumeti mi diye, sonucu hiçbir şeyi değiştirmeyecek, hiç kimseyi memnun etmeyecek bir politik mevzuyu yat Allah konuşur, kalk Allah tartışır mı gerçekten büyük bir ülke, gerçekten sağlıklı bir toplum, gerçekten güçlü bir millet?

Kendine yalan söylemekten utanmakla başlar başkalarından doğruyu beklemek! Önce kurt gövdeden çıkacak, sonra zirai mücadele yapılacak. Türkiye, öldüm bittim, sinek yutup dedete içme peşinde.