Şehrin gündemini uzun bir zamandır at ve eşek eti konusu meşgul ediyor…

Kimler at kesiyor, kimler eşek kesiyor?

Bu kişilere yönelik ne gibi cezalar uygulanıyor?

Firmalara yönelik yeterince denetim yapılıyor mu?

Bu etlerden okullara da gönderildi mi?

Öğrenciler de sağlıksız et yedi mi?

İlgili sivil toplum kuruluşları birbiri ardına açıklamalar yapıyor…

Açıklamaların ötesinde suçlamalarda bulunuyorlar…

Çok ağır ithamlar söz konusu…

Bazı firmalara göz yumulduğu, kimi şirketlerin kollandığı iddia ediliyor…

İhbarların gereğinin yapılmadığı, denetimlerin yetersiz olduğu ileri sürülüyor…

Tüm bu eleştirilerin hedef noktasında da Tarım İl Müdürü bulunuyor…

Sakarya Valiliği gerekli soruşturmaların başlatıldığını söyledi…

Bu açıklamayla yetinildi…

İYİ Parti İl Başkanı Selçuk Kılıçaslan soruşturma süresince Tarım İl Müdürü’nün açığa alınması gerektiğini söyledi…

Bence de böylesi bir karar son derece yerinde olurdu…

En azından kamuoyunda sağlıklı bir soruşturma yürütüleceğine dair inanç artardı…

Toplum vicdanını rahatlatan kararlar alınmasını ummaktan başka yapacak bir şeyimiz yok…

Bizim ülkemiz tuhaf bir ülke…

İhmaller oluyor, insanlar zarar görüyor, hatta bazen ölüyorlar…

Yaşanan tren kazaları bunun en bariz örneği…

Ama her ne olursa olsun etkili ve yetkililere hiçbir şey olmuyor…

Kimse yaşananlardan kendine bir pay çıkarmıyor…

Düşünün bir, Avrupa’da böyle bir hadise yaşansa neler olurdu?

Çocuklara at veya eşek eti yedirilse neler yaşanırdı?

Kelimenin tam anlamıyla kıyamet kopardı kıyamet!

Adamlar bırakın ihmali, akıllarda en ufak bir şüphe kaldığında bile istifa ediyorlar…

En düşük düzeyden bahsetmiyorum…

İlgili ülkelerin bakanları, hatta başbakanları bile istifa edip görevlerinden ayrılıyorlar…

Ülkesinin bir alışveriş merkezinde çatı çöktü diye istifa eden Başbakan var…

Dikkat edin, belediye başkanı veya herhangi bir idareci değil Başbakan istifa ediyor…

Veya Japonya’da benzer bir hadise yaşansa ne gibi sonuçları olurdu?

Biliyorsunuz Japonya gibi ülkelerde gururuna yediremeyen siyasiler harakiri yapıp canlarına bile kıyıyorlar…

Yosuzluğun Y’si, ihmalin İ’si gündeme geldiğinde kendilerini bıçaklıyor adamlar!

Bizim ülkemizde ise herkes kulağının üzerine yatıyor maalesef…

Ülke insanı olarak şerbetliyiz zaten…

Bu tür olaylar vaka-ı adiyeden sayılıyor bizde…

At eti de yeriz, eşek eti de yeriz…

Yeri gelir kedi köpek eti bile yiyebiliriz…

Tarihi geçmiş gıdaları tüketiriz…

Radyasyonlu çay içeriz…

Tren kazalarında ölürüz…

Tecavüze, hakarete uğrarız…

Adam sarhoşken ezip geçer, 8‘de 8 kusuru ölende buluruz…

Kanalizasyon çukurlarına düşeriz…

Rögar kapaklarına çarpıp kazalar yaparız…

Kaza kurşunlarına kurban gideriz…

Yanımızda yöremizde bombalar patlar…

Sokakta satırla adam kovalarlar…

Trafiği durdurup göbek atarlar…

Trafikte seyrederken önünüzü kesip silah çekerler…

Sokak hayvanlarına türlü işkenceleri yaparlar…

Ama kimseye bir şey olmaz…

Fatura her daim vatandaşa kesilir…

Vatandaş banka borcunu ödeyemediği için hapse girer, yolsuzluğu belgelenen siyasiler ise terfi alır…

Millet olarak alışkınız yani bu tür olaylara…

İnsanlar zarar görüyor, insanlar bedel ödüyor ama etkili ve yetkililer konfor ve rahatlarından en ufak bir taviz vermiyorlar bizim ülkemizde…

Hele ki sırtınızı Ankara’da bir dayıya dayamışsanız…

Dünya yansa ne gam!

Zarar gören zarar gördüğü ile kalıyor, ölen öldüğü ile…

Velhasılı kelam şu devran bir tersine dönsün artık…

Gerçekten birilerinin bedel ödediğini görelim de bari gözümüz açık gitmesin…