Fethullah Gülen Hocaefendi Türkiye’nin yetiştirdiği en büyük değerlerden biridir. Yaşayışı ve güzel ahlakıyla numune bir insan olarak gönüllerde yer etti. Bu yaşayışı ilimle de taçlanınca milletin özlemini duyduğu kanaat önderi doğmuş oldu. Bir nesil onun vaazlarını dinleyerek büyüdü. Bugün o nesil, gençliği elinde tutma gayreti içinde çırpınıyor.
Sorularla gençliğin beyni bulandırıldığı dönemde o kürsülerde soru cevap konuşmalarıyla istifhamların girdabı içindeki insanların elinden tuttu. Türkiye’de eğitim sisteminin zayıf olduğu zamanlarda, ülke için eğitimin önemini birinci sıraya alarak gençliği okumaya yönlendirdi. Etrafındaki fedakâr arkadaşlarıyla attığı adımlar hep geleceğe yönelikti.
Yeni altın bir neslin hayalini haykırdı kürsülerden. Elden ele dolaşan vaaz kasetleri hanelerde, arabalarda huşu ile dinleniyordu. Ben şahit oldum, şadırvan başında fıkhi bir meseleyi tartışan iki adam vardı. Onlardan biri Fethullah Hocaefendi’nin vaazdaki konuşmasını getirdi ve, “Hocaefendi böyle söyledi. O dediyse doğrudur” cevabını verdi.
Çünkü hocaefendi ilmiyle, irfanıyla insanların gönlünde yer etmiştir. Türkiye’nin her yerinden o zamanın şartlarına göre yollara dökülüp vaazını dinlemek için gelen insanlar, beklenen vasıflara ait ilim ehli arayışının ifadesiydi.
İstanbul’da rahbetli Timurtaş Uçar Hocaefendi, Konya’da Tahir Büyükkörükçü gibi birçok değerli vaizlerimiz de bir neslin doğmasında sancı çekenlerdendi. Dönemin şartları çok zordu. Terör ve anarşi gençliğin önünde büyük tehditti. Üniversitelerde eğitim öğretim durmuştu. Müslüman ailelerin çocukları bile bu tehdidin kıskacındaydı. Siyasi alanda Erbakan Hoca gençleri bu tehlikeden korumak için elinden geleni yaptı.
Diğerleri de… Hocaefendi zamanın şartlarını çok ilerisine bakarak istikrar ve nizam üzerinde ısrarla durdu. İslamın gülen güler yüzünü insanlara gösterdi. Tahriklerin önünü kesti. Marks, Lenin, Mao sevdası peşinde sürüklenen insanların yanlışta olduklarını anlattı. Peygamber sevgisiyle dolan gönüllerin ülkenin geleceğinde önemli vazife üstleneceklerini söyledi. “Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüştür” prensibini hep canlı tuttu.
Mevcut şartlar altında onu tehlike olarak gören zinde güçler vardı. Sonra onlar derin devlet olarak ortaya çıkacak, darbelerle, milletin kaderinde rol oynayacaklardı. Sabretti… Mücadelesine en güzel metotlarla devam etti. Yurtlarla başlattığı hizmet faaliyetlerini burslarla taçlandırdı. Gençliği öğretmen olmaya yönlendirdi.
Geleceğin fedakâr eğitimcilerinin tohumunu atmış oldu. Sonra bu adım ülkemizin her yerinde doğan eğitim kurumlarına dönüştü. Eğitim kurumlarının ülke içindeki başarısı göz kamaştırmaya başladı. Dersane çalışmalarından özel kolejlere varana kadar her alanda yapılan bu faaliyetlerden faydalanmayan kaldı mı ki?
Birçok ile çocuklarının maddi manevi eğitimlerin bu kurumlara teslim etmekten memnundu. Okulların yurt sınırlarını aşması yeni bir hamleydi. Evvela hasetle buna karşı çıkanlar oldu. Hafife alanlar da. Bu gün ise devlet olarak başarılamayan bir işin başarısındaki rehberliğinden dolayı tebrik ediliyor. Türkçe Olimpiyatları Türkiye’nin onuru olarak görülüyor.
Bu zamana kadar fikir önderliği yaptığı kuruluşların hiçbirinde çöküş görülmedi. İç tartışma yaşanmadı. Yolsuzluk iddiaları olmadı. Hocaefendi de bu hizmetlerin kendisine mal edilmesinden rahatsızlık duydu. Bu hizmetlerin Allah’ın lütfu olduğunu dile getirdi. Hizmet bilincinin çıkar beklentisinden uzak olunması gerektiği üzerinde durdu.
Sade yaşayış, Peygamber sevgisi, canan sohbeti, kardeşlik bilinci üzerinde ısrarla durdu. Ak Parti’nin kuruluşu sonrası Türkiye’ deki yeniden yapılanma sürecinde onun rehberlikleri önem arzetti. Türkiye’ nin demokratikleşme sürecinde Ak Parti’nin derin devletin derin güçleriyle mücadelesinde yazılı ve görsel basınıyla verdiği çabaya insanımız her zaman borçludur. Onlar bunu böyle kabul etmezler ama gayretleri de görmezden gelinemez.
Tabii ki demokratikleşme mücadelesinde tek bir partinin, gurubun, fikir adamlarının, ilim ehlinin mücadelesi belirleyici değil. Bütün insanların ceht ve gayreti var. Hocaefendi şimdi gurbette ve hasta… Geçenlerde tansiyonu yükselmiş, hastaneye kaldırmışlar. 12 saat müşahadede tutmuşlar. Duyan insanların dudaklarından dua, kalplerinde burukluk vardı. Allah (cc) ona hayırlı ömür versin, hizmetini bereketlendirsin.
Milletin ona ihtiyacı var. Beni sevindiren bir husus da Başbakanımızın duyar duymaz telefonla onu aramasıydı.
Ben Başbakanımızın, Hocaefendimizin ülkemize verdiği katkılarından dolayı gönlünde ayrı bir yeri olduğuna inanıyorum.
Siyasi arenadaki dolaplar, söylentiler, fitneler inşallah bu sevgi içinde eriyecek. Ülkemizin değerli insanları hem bu dünyada, hem de ahirette bir arada olacaklar.