Bu hafta da konuya girişi kendi yaşamımdan bir görüş ve eleştiri ile başlamak istiyorum sayın okuyucum. Ama belli bir noktadan sonra ben sahneden ayrılacağım geriye sizin aldığınız mesaj kalacak…

Bulunduğum her platformda bugüne gelebilmeme hayret ettiğimi ifade ettim. İki buçuk yıldır bir gazetede köşe yazarı olabilmek üç dört sene öncesine kadar benim adıma hayaldi. Bu imkânı bana sağlayan Sayın Zeki Aydıntepe’ye ve tüm Yeni Sakarya çalışanlarına tekrar tekrar teşekkür ederim…

Ama insanoğlu doymaz, hayaller bitmez. Bende böyleyim tabi ki. Hayallerim var umutlarım var. Üç yıl önce yerel gazetede yazma umudum olduğu gibi şimdi de ulusal gazeteye yazabilme ümidim var yazılarımı daha büyük kitlelere okutabilmek adına.

Elbette bunun için çok zamana ihtiyacım olduğunun ve kırk fırın ekmeğe ihtiyacım olduğunun farkındayım. Lakin vesveseler şimdiden başladı bile. Misal bir başvuruda, bana soracakları ilk şey diploma ve “hiç kimsenin neden diploma alamadığımı dinleyecek vakti yok şu zamanda”.

Neden diploma alamadığımı anlatmak istiyor muyum derseniz eğer yanıtım kesinlikle hayır olur. Çünkü bu ajitasyon olur acındırma olur. Ben Engelli Talha Cavga olarak değil; duru, sıfatsız Talha Cavga olarak değerlendirilmek istiyorum…

Hayatta amacım sadece “Talha Cavga” olabilmek. Ama bunu başarmak inanın deveye hendek atlatmaktan daha zor. Örnekle açıklayayım izninizle. Türkiye’nin en çok girilen dokuzuncu sitesi olan “ekşisözlük’te” naçizane yazarım. Bu siteyi bilmeyenler için kısaca özetleyeyim;İsim ve fotoğraf olmadan sadece nick (takma isim, rumuz) ile iletişime geçebildiğin ve aklınıza gelebilecek her bilgi ve yorumun (maalesef zararlı ve fuzuli sayısı çok fazla) olduğu bir ortam.

Beni bilgilendiren, eğlendiren, kızdıran ve yer yer duygulandıran bu ortamda konuşmaya başladığım kişiler oluyor. Ama zaman geliyor engelli olduğumu söylemek durumunda kalıyorum. Konu ona mecbur bırakıyor. O andan itibaren ikimizde farklı kişiler oluyoruz sanki. İşin içine başka duygular girince o samimiyet kalmıyor. Ben kendimi kötü hissediyorum ve karşı tarafında kötü hissettiğine eminim…

Hâlbuki az önce yazıştığın kişiyle aynıyım ben. Koşamıyorum diye fikir üretememe engel olmuyor. Bana imtiyazlı davranma. Elbette sınırlarım var ama o sınırlardan önce gelen şeyler var sen yaklaşmaktan korkma. Ben gerektiğinde dur derim. Ama maalesef fren çok önceden çekiliyor…

Biraz başa saralım ve şöyle devam edelim ben bir yere başvurduğumda bana diploma, dil demeyin. Yaptıklarıma bakın ve uygun değilsem tüm samimiyetinizle yetersizsin diye söyleyin kabul etmeyin. O zaman gocunman, alınmam. Daha çok ister ve çalışırım…

Ama bazen engelli insanlara kızmıyor değilim. Dezavantajlarını kullanıyorlar. Söylediğim durum kaldırıma rampa istemek değil “tahtta” kurulup taşıyın beni demek gibi.

Bizim adımıza binlerce eksik var ve bunların giderilmesi gerekiyor. Bu eksikliklerin giderilmesi imtiyaz değil sağlıklı bireyler ile hayat yolunda bir nebze eşitlenmek için…

Ben engelliyim diye kimsenin beni belli bir yerlere getirmesi gerekmiyor. Ama benim kaderimi sorgulamaya benim bile hakkım yok iken o cüreti kimseye sunmak istemiyorum. Ama adamlar işe her engelliyi alamayız derler ise haklılık payları oluyor tabi…

Misal dünya çapında en saygın engelli Fizikçi Stephen Hawking. O dünya çapında bilim adamı ise bunun engeliyle hiçbir ilgisi yok. O olduğuna göre bende bilim adamı olacağım derseniz saçmalarsınız. Herkes bilim adamı olamaz ama yazar olabilir. Yazar olamaz veya el sanatçısı olabilir. Bir yeteneği vardır şüphesiz Allah (c.c.) hiçbir varlığı boşuna yaratmamıştır. Ama benim canım bunu istedi ben bu olacağım demek şımarıklıktır…

Sözü daha fazla uzatmayalım. Son bir mesaj verelim izninizi alalım. Siz sadece engellilere değil hiç kimseye ön yargılı olmayın. İnsan koca kafalı olabilir, sıska olabilir, ağzını kapatamıyor olabilir, ilk görüşte ama ikinci bir şans verin. O şansı değerlendiremezse o zaman gereğini yapın…

e-mail: [email protected]