Bir musibet bin nasihata bedeldir denir.
El-hak doğru bir söz. Yıllardır feryad eder dururuz, “Aman ha şu güzelim gölümüz kirletilmesin,korunsun,sahiplenilsin” diye…
Sadece şehrimizde değil bölgemize ülkemize, Mevla’nın lütfettiği bir büyük hazine,bir büyük yaşam kaynağıdır Sapanca Gölü.
Dünyanın sayılı içme suyu kaynakları arasında yer alır. O derece lezzetliydi suyu. İşin uzmanları kirletilmiş olsa da en sağlıklı su görüşünü savunuyorlar hala…
Bu büyük nimeti koruma ve sahiplenmede üzerimize düşen görevi yerine getiremedik maalesef.
Her gün biraz daha kirleterek, hoyratça ve acımasızca, kelimenin tam anlamıyla içine ettik gölün…
Gölün küsmesi yakın. Baksanıza başına gelenlere. Bu kadar sabretmesi ve tahammül göstermesi dahi bir nimet.
Bundan sonrası dilim varmıyor ama “Ölüm”…
Böylesine kötümser olmamızın bir nedeni var elbette.
Geçen hafta sonuna doğru bir ilköğretim okulunun kalorifer dairesindeki tanktan göle sızan yakıt bir kirli yorgan gibi örtüverdi suyun üstünü.
Buna üzülmemek mümkün değil. İçme ve kullanma suyu olarak yüzbinlerce insanın tükettiği göl suyu daha ne tür bir felaketle karşı karşıya kalacak, bilinmez!
Yazıktır, günahtır beyler!
Yıllarca vurdumduymaz tavırlar nedeniyle gölün dibine oturan iğrenç kokulu balçıktan kaynaklanan kirlilik yetmiyormuş gibi, bir de üstünü kalın bir petrol tabakasıyla örtmek de nesi?
Son yıllarda gölden yükselen imdat seslerini duymazdan gelemeyiz. Aksi halde yüklenilen sorumluluğun altından kalkmak hiç de kolay olmaz…
Böyle devam ederse vurdumduymazlık elimizden civa misali kayıp gider o güzelim göl.
Kirlilik adına her noktadan tecavüze uğrayan bir göl haline gelmesine kayıtsız kalmak sadece yetkilileri değil, tüm bölge halkını taşınması zor bir vebal altına sokar…
Bir anda örtmedi akaryakıt suyun üstünü çünkü adı sızıntı. Nasıl bir ihmaldir ki sızıp gidip göle kadar ulaşmış yakıt?
İşin sorumlusu kim? Nasıl bir yaptırım uygulandı bu ihmali yapanlara?
Yanlış yapanın yanına kar kalırsa, önlenir mi böyle hayati hatalar bir daha?
Bu nesil gölü tertemiz teslim aldı ama öyle teslim edecek halde değil.
İçilemez,yağlı paslı, evsel ve kimyasal atıklarla her geçen gün biraz daha kirletilen bir gölü gelecek nesillere izah etmek kolay mı?
Bilim ilim adamları dünyayı sarsacak savaşın sebebi olarak petrolü değil, su kaynaklarını gösteriyorlar. İşte böyle bir hazineyi elden çıkarmakla başbaşayız. İçerisinde yüzüp, leziz balık ve kerevitlerini yediğimiz, susadıkça lıkır lıkır suyunu içtiğimiz Sapanca Gölü’nü geri döndürebilir miyiz o saf ve berrak haline?
Bunun mücadelesini vereceğimiz yerde, kirlenişine ve kirletilişine kayıtsız kalmak, yüzeysel önlemlere gitmek, sadece işin içindeki yetkilileri değil tüm Sakarya ve bölge halkını da sorumluluk altına sokar…
Nasıl kirlettiysek hep birlikte, temizlenmesi ve temiz kalması için de elele vermek ve ölesiye mücadele etmek üzerimize düşen görev olsa gerek…
Aksi halde kaybeden şehrimiz,ilimiz,bölgemiz ve ülkemiz olacaktır.