Bugüne kadar yaşadığımız ve son olarak 1 Ocak gecesi yapılan terör eylemlerini şiddetle, nefretle kınıyor, ölenlerin yakınlarının acısını paylaşıyor, sabır ve metanetler diliyoruz. Milletimizin başı sağ olsun. Mevla bir daha göstermesin, fırsat vermesin.   

               Terörü kınamakla kalmayıp, “kahrolsun ziyonizm, kahrolsun emperyalizm, kahrolsun vahşi kapitalizm ve kahrolsun yerli işbirlikçileri, maşaları “ diyor, dikkatlerin esasen buraya çekilmesini diliyoruz!          

               Kimden gelirse gelsin, kime karşı yapılırsa yapılsın ( savaş halleri ve savaş hukuku şartları hariç) terör;  insanlık dışı, cani, barbar, vahşi ve lanetli bir eylem, iş ve harekettir. İnsanoğlunun düşebileceği  en alçak, en çukur seviye;  masum insanların kasten canını almak, Allah’ın verdiği cana kıymaktır.

             Hiç şüphesiz, “kahrolsun”  demekle hiçbir şeyin kahrolmadığını, sadece tavrımızı ve tarafımızı belirtmeye yaradığını biliyor ve bunu bile fevkalade önemsiyoruz.

              Terörün ve arkasındaki güçlerin kahrolması için, devlete ve millete yani herkese düşen vazifeler, hepimizin yapması gerekenler vardır.

              Öncelikle yapılması gereken, cani teröre ve arkasındaki hain emperyalist ve ziyonist mihraklara verilecek en güzel, en etkili ve en güçlü cevap, onlara karşı kullanılabilecek, hain çabalarını boşa çıkaracak en güçlü silah; DAHA ÇOK KARDEŞLİK, BİRLİK, SEVGİ VE KUCAKLAŞMA DİLİNİ KULLANMAK, TEK YUMRUK OLMAKTIR. AYRIŞTIRMA VE DÜŞMANLIK OLUŞTURMALARA KARŞILIK, BİRLEŞTİRME VE SEVDİRMEYİ İNŞA ETMEKTİR.

            Her türlü ayrılığı, en başta particiliği bir tarafa atarak, farklılıklarımızı, tercihlerimizi ve düşüncelerimizi kendimize saklayarak, karşımızdakini anlayarak ve tahammül ederek, kendi partimiz de, kıliğimiz de, cemiyet ve cemaatimiz de değil, VATAN, MİLLET ve BAYRAĞIMIZ DA birleşmeli, ortak paydalarımız da, bekamız da ve geleceğimizde birleşmeli, ittifak etmeli, tek yumruk, yekvücut olmalıyız.

             Ülke güvenliği ve teröre karşı, elbette ki birinci sorumlu devlet ve ilgili organlarıdır.

              Elbette ilk önce devlet görevini yapmalı, gereken tedbir ve istihbarat zafiyetini ortadan kaldırmalı, önleyici tüm çalışmaları yapmalıdır.

              Ama, bu işin neticelenmesi için, sadece devlet değil, fert fert herkes, hepimiz gayret etmeli, taşın altına elimizi koymalı, elimizden geleni yapmalıyız.

             78 Milyon olarak tedbirli ve uyanık olmalı, her birimiz birer güvenlik görevlisi, birer istihbarat vazifelisi gibi çalışmalı, gözümüzü dört açmalı, temkinli olmalıyız. Tedbir ve istihbari bilgi de güvenlik güçlerine yardımcı olmalıyız.

              Elbette devletin ve  baştan bu güne kadar tüm hükümetlerin bu noktaya gelinmesinde eksikleri, kusur ve yanlışları vardır. Sadece hükümetlerin değil,  partilerin, STÖ’ nin, basının ve hemen herkesin , farklı oranlar da da olsa bu noktaya gelinmesinde veballeri vardır.

             Ancak bunları şu anda konuşmanın, birbirini suçlamanın zamanı değildir. Bunları yargıya ve millet olarak hesabı sandığa havale ederek, sandıkta görmek üzere, bugün safları sıklaştırmalı, kardeşliği, barışı ve sevgiyi yaygınlaştırmalıyız.

            Hatta, muhalefet kesimleri iktidarı ve sorumlu kurum ve kuruluşları tenkit edebilir, yanlışları söyleyebilir, önerilerini de sunabilirler. Ama, teröre karşı bir ve beraber olduğumuz da deklere edilmeli, her türlü destek  verilmelidir. Çok şükür, büyük ölçüde bunu başarmış bulunmakta olduğumuzu, muhalefet partilerimizin ve yaygın basınımızın tavrından görüyor ve izliyoruz. Bu fevkalade memnuniyet vericidir.

              Farklı parti ve cenahlardan kardeşlerimiz tenkit etse, kızsa ve tahrik etse bile,  tahrik olmamalı, onlara hak vererek kucaklamalı, tenkitine kızmamalı, “haklısın”  diyebilmeli ve arkasından; “ Tamam ama, bu mesele parti meselesinden çıktı. Ülke, millet, vatan, bayrak meselesine döndü” demeli, diyebilmeliyiz. Muhakkak ortak noktalarda, paydalarda buluşmalıyız. İktidar muhalefete kızmamalı, suçlamalarından alınmamalı, istifade etmeli, cevap yetiştirmeye çalışmamalıdır.

            Birbirimizle uğraşmamalı, büyük fotoğrafı görmeli, küçük parti ve ideolojik hesapları bir tarafa bırakmalı, birbirimizi kırmamalı, üzmemeliyiz.

            Evimiz yanarken kavga etmemeli, yangına su taşımalıyız. Partiler birbirini ziyaret etmeli, iktidar partisi buna öncülük ederek, tansiyonu düşürmeli, il il, ilçe ilçe bir barış ve kardeşlik seferberliği yapmalıyız. YAZILI, GÖRSEL ve SOSYAL BASIN DA YER ALAN, İNANILMAZ DEZENFORMASYONLARA, “kara”yı “ak, “ak”ı kara GÖSTERMELERE, yalan ve iftiralara, karşı tarafa en insafsız saldırılara son vermeli, kardeşliği bozacak en küçük bir söz ve davranışa girişmemeliyiz. Irak, Suriye, Libya, Yemen de olanları, buralarda, kardeşin kardeşi nasıl katlettiğini ve yaşadıkları mezalimi görmeli, ibret almalıyız.

            En ufak bir moral bozuntusuna meydan verilmemeli, daha çok çalışılmalı, ADALETİ, DĞRULUK VE DÜRÜSTLÜĞÜ EGEMEN KILMALI, İSRAFA, SAVURGANLIĞA, LÜKSE geçit verilmemeli, kurumlar ,millete patron değil, garson olmalıdır..

            Hepsinden önemlisi, bütün bu nifakların odağı “üsler” gözden geçirilmeli, yabancı malum istihbarat örgütlerine bu topraklarda barınma hakkı asla verilmemeli, bize vize uygulayan ve terörün arkasında her daim olan malum ülkelere, bizim de vize uygulamamız ele alınmalıdır. Bize vize uygulayan ülkelere (ABD, İngiltere, izrail gibi), bizim vize uygulamamamız, bu millete yapılmış en büyük züldür. Mütekabiliyet esas olmalıdır.

            Emperyalist ve ziyonistlerin her zaman hain emeller taşıdıkları, tarihten beri bunu tekrarladıkları bilinmektedir. Bunu tekrar tekrar dile getirmek, “malumun ilanı” dır.

            Onlar kirli emellerine yönelik her şeyi yapmıştır,yapmaktadır ve yapacaktır.

            Mühim olan bizim ne yaptığımız, çalışıp çalışmadığımızdır. Onlara imkan ve zemin hazırlayıp hazırlamadığımızdır.

            Üstad M.Akif’in dediği gibi: “GİRMEDEN TEFRİKA  BİR MİLLETE, DÜŞMAN GİREMEZ / TOPLU VURDUKÇA YÜREKLER, ONU TOP SİNDİREMEZ.”