10 Nisan Pazar günü, Emniyet teşkilatının 171.yılı münasebetiyle AKM’de düzenlenen etkinliğe, geçen sene olduğu gibi, bu yıl da  katıldım.

               Cumaertesi günü, M. Delibaş abimiz aramış ve  Pazar günü saat 11.00 de AKM  de olacağını haber vermişti.

               Rahatsız olmama rağmen gittim. Zira, polis ve askerimize karşı benim hususi bir alakam hep olmuştur. Can ve vatan güvenliğimizi sağlayan, milletimiz ve vatanımız için her an tetikte bekleyen, yeri geldiğinde canını gözünü kırpmadan veren bu iki teşkilat mensuplarını çok önemserim. Geçmiş zamanlarda bu iki müessese ile ilgili farklı sıpekülasyonlar olsa da, hiçbir zaman toptancı bir yaklaşım  hiç sergilemedim. Kurumsal kimliklerinin hassasiyetle korunması gerektiğini hep  söyledim ve yazdım.

               Pıroğramı izlemek için salona girdiğimde, İl Emniyet müdürümüz Osman Babadağ konuşmasını yapıyordu. Oldukça kapsamlı ve muhtevalı konuşması ile Teşkilat ve faaliyetleri hakkında bilgi verdi.

             Sonra  Valimiz Hüseyin Avni Coş Bey kürsüye çıktı. Oda vurgulu ve tecrübeli bir konuşma yaparak, özellikle teröre ve hain çevrelere yönelik mesajlar verdi.

             Sakarya kent merkezinin, Şehitlik ve Orhan Cami başta olmak üzere muhtelif görüntüleri ile İl Emniyet müdürü ve Kenan Sofuoğlu’nun da yer aldığı teşkilat mensuplarınca seslendirilen “ İstiklal Marşı” kılibi fevkalade güzeldi.

             Cani şebekesi ile mücadele ederken şehit düşen Yasin Bora’nın, şehit düştüğünde yurt dışında olan kardeşinin arkadaşı Yahya’nın, duygu dolu mektubunun okunmasından sonra,

            Şair Mustafa Delibaş; “Polis Kardeşlerimize” adlı şiirini, al bayrağımız ve fon müzik eşliğinde okudu. Polisimizi en güzel şekilde ifade eden kendi yazdığı şiiri, fevkalade güzel ve ustaca takdim etti.

            Devamında,“İletişim Yoluyla Dolandırıcılık” kısa oyunu  sergilendi ve bu konu ile ilgili mesaj da muvaffakiyetle verilerek, ardından sahne alan Emniyet korosu, “Polis Marşını” seslendirdi. Her iki etkinlik pıroğrama renk kattı.

           Cemil Meriç Sosyal  Bilimler Lisesi talebeleri tarafından sunulan ve cani şebekesi ile mücadeleyi konu alan “Tiyatro” ise, beni Sur’a, Nusaybin’e, Cizre’ye götürdü.

           Bir süre sahneden koparak, kendimi o mücadelenin ortasında buldum. Kahpe kurşunlara hedef olan bendim, benim çocuklarımdı. Ağlamaktan kendimi alamadım.

           Teşkilata yakışır ağırlık ve olgunlukta “takdim” vazifesini başarıyla yapan polis kardeşlerimizi de zikretmeden geçememeliyiz.

            Çok uzun sürmeden ve izleyenleri sıkmadan, günün anlam ve ehemmiyetine dair ana fikri vererek ve amacına ulaşarak, kıvamında sona eren pıroğramın arkasından ikramlara geçildi.

            Katılımın da iyi olduğu etkinlikten dışarı çıktığımızda, SAKVA’nın pilav ve ayranını da almayı unutmadık.

            İl Emniyet müdürümüzü AKM önünde tebrik ederek, 172. ve daha nice senelere, sıratı mustakim üzere, sağlık, saadet ve muvaffakiyet içinde ulaşmalarına dua ederek ayrıldık.

           1980 Öncesi, kamplaştırılan ve kardeşi kardeşe kırdıran Türkiye de, aynı kamplaşmada yerini alan polis  teşkilatımızın, en karanlık ve acı yılları idi.

           O dönemde bir kısım  polis ve askerimizden, haksız yere çok çekmiş bir insan olarak, tüm olanlara rağmen, polise ve askere olan güven ve sevgimi hiçbir zaman kaybetmedim.

           Arabam olduğu yıllarda, şehir içinde kemer takmama ve şehirlerarası yollarda hız sınırını çok az aşmam nedeniyle, sık sık münakaşa etmeme rağmen, polisimizi hep sevdim ve güvendim.

          Tıpkı “Ergenekon ve Balyoz” nedeniyle, askerimize ve Ordumuza olan güven ve sevgimi kaybetmediğim gibi. Herkesin  ölçüsüz konuştuğu o zamanlarda, “Ordu ve asker kavramlarını yıpratmayalım, itinayla koruyalım, çürük varsa hukuk önünde hesap versin ama kurumsal yapıya zarar vermeyelim” dediğim gibi.

        

          Polis de, asker de bizim için çok çok mühim. Can, mal ve  vatan gibi en kutsal varlık ve değerlerimizin  kahraman bekçileri onlar. Her türlü takdirin üstünde ve en kıymetli yerdedirler.

          Bir devletin;  iç ve dış güvenlik, adalet, eğitim ve sağlık gibi, olmazsa olmaz ve en mühim kurumlarından ikisi Emniyet ve Ordumuzdur.

         Geçen seneki yazımın son kısmını tekrarlayarak ve önemle vurgulayarak, teşkilatın  171.yılını tekrar tebrik ediyor, mensuplarına ve milletimize hayırlı hizmetlerinin devamını diliyorum.

         “Emniyet teşkilatımız nice yıllar daha yaşayacak ve vazifesini en güzel şekilde yapmaya inşaallah  devam edecektir. Hiç şüphesiz iş ve işlemlerinde çok dikkatli ve titiz olarak. Kanundan öte “hukukun” içinde kalarak! Kanun ama, ondan da önemlisi “hak ve hukuku” rehber edinerek.

         En güçlünün değil, en zayıfın  yanında ve gönlüne girerek. Gücünü en önce, en zayıf ve kimsesizden yana kullanarak.

         Bir zamanlar olduğu gibi, araba marka ve pilakasına göre değil, haklının yanında, suçlunun karşısında durarak. Haklının yanında pamuk kadar yumuşak, suçlunun yanında ise çelik kadar sert.

         Suç işlendikten sonra değil, suç işlenmeden. SUÇU ÖNLEYİCİ TÜM TEDBİRLERİ ALARAK.

         Suç işlenmeden gerekli istihbaratı yaparak ve vatandaştan bilgi akışını en etkin ve yaygın şekilde sağlayarak. ASIL OLANIN, SUÇUN İŞENMESİNİ ENGELLEMEK OLDUĞUNU BİLEREK.

           Adaletten, merhametten, kanundan ama hukuktan asla şaşmayarak.

           78 Milyona eşit durarak, davranarak ama en başta, en zayıfın güvencesini tam sağlayarak”