Son zamanlarda dolandırıcılık suçunda artış gözleniyor. Ki, polis bile cep telefonlarına yolladığı mesajlarla vatandaşların her türlü dolandırıcılığa karşı uyanık olmaya davet ediyor.
**
Gazetelerde okuyoruz, televizyonlarda izliyoruz. Kimler dolandırılmıyor ki… Bırakın emekli amcayı, dul teyzeyi, koca koca profesörler, koca koca mimarlar, mühendisler, yani okumuş, uyanık insanlar bile rahatça dolandırıcıların tuzağına düşüyor.
**
Bir yakınım, bir dolandırıcı tarafından 5-6 bin lira dolandırılınca bu işin peşine düştüm. Bu işin peşine düşünce, dolandırıcıların ve dolandırıcılığın neden bu kadar fazla arttığını anlamış oldum. Yakını dolandıran kişiyi biliyorum, görüyorum, tanıyorum. Cep numarası var, arıyorum, konuşuyorum, mesaj atıyorum ama nafile…
**
Her seferinde bin bir yalan. ‘Şu gün getireceğim’ , ‘Bugün şu saatte geliyorum’ , ‘Vs.. Vs.. Vs..’ Baktım kişiden kendi rızasıyla bu parayı almam hemen hemen mümkün değil. Hukuka, adalete inanan ve güvenen biri olarak, bu yolu denemeye karar verdim.
**
Bir avukat arkadaşa gittim, durumu anlattım. ‘Dava açabiliriz’ dedi. ‘Bana ne faydası olacak, ben o davanın sonucunda paramı geri alabilecek miyim?’ diye sordum. ‘Çok zor’ diye cevapladı ve süreci şöyle anlattı, ‘...Dava açmaya karar verdiğin zaman ilgili savcılığa olayla ilgili bir dilekçe verip suç duyurusunda bulunacağız. Savcı yapacağı hazırlıklardan sonra davayı açar’
**
‘Davanın açılması, birkaç ay sürebilir. Dava açıldıktan sonra nereden bakarsan bak, karar iki yıldan önce çıkmaz. İki yılın sonunda bu kişi muhtemelen 2 yıl ve daha az hapis cezasına çarptırılır. İki yıl ve daha az cezalarda uygulanan denetimli serbestlik uygulanır ve kişi cezasını cezaevine girmeden dışarıda tamamlar’
**
‘Mahkemenin vereceği bu karardan sonra bir dava daha açman gerekiyor. Senden dolandırma marifetiyle alınan parayı kişiden geri almak için. Bu davada oldukça uzun sürer. Sonuçta belki parayı sana ödemesi kararı çıkar ama bu kişilerin üzerinde ne bir mal vardır, ne de para. Sonuç olarak, sen dava ve davalar açsan bile paranı alamazsın, o kişi de hapis bile yatmaz.’ 
**
İki dilim baklava çalan çocukların on yıllara mahkum olduğu bu ülkede dolandırıcıların bir gün bile yatmamasıdır, dolandırıcılığın bu kadar artmasının sebebi. Çok açık değil mi?
**
Kişi, gasp yapsa yakalandığı zaman on-on beş-yirmi yılla yargılanıyor. Hırsızlık yapsa aylarca içeride kalıyor. En temizi dolandırıcılık! İki güzel lafla, iki yalanla karşısındakini ikna edip parasını alıyor. Sonra da paranı geri alabilmek için hukukun ve adaletin kapısını çalıyorsun ama tablo yukarıdaki gibi.
**
Bir polis şefiyle bu yakınımın başına gelen bu dolandırıcılık olayını konuştum. Kendisine, dava açsam bile sonucunun ne olacağını tane tane anlatarak, bildiğimi de söyledim. ‘Maalesef’ dedi ve şöyle devam etti. ‘Evet, maalesef bu konuda hukukumuz yetersiz. Avrupa hukuku önce mağduru korur. Siz dolandırıldınız veya malınız, paranız, aracınız çalındı, yani bir türlü mağdur edildiniz’
**
‘Avrupa hukukuna göre önce mağdurun mağduriyeti giderilir. Mağdurun mağduriyeti devlet tarafından giderildikten sonra, suçlu olan kişiyle hukuk uğraşır. O kişiden, o para tahsil edilir veya ceza verilir. Ama ortada mağdurun mağduriyeti kalmaz’
**
‘Bizde öyle değil maalesef. Bizde kişiye ceza verilir. Bu ceza da söylediğiniz gibi denetimli serbestlikle cezaevine girmeden çekilir. Mağdur da yıllarca parasını, malını geri almak için uğraşır ve genelde de alamaz.’
**
Kişi, seni, beni, onu dolandırıyor. O paraları, senin-benim gözümün önünde afiyetle yiyor. Sen, ‘Hukuk’ diyorsun. Hukuk, ‘denetimli serbestlik’ diyor. Sen, ‘Adalet’ diyorsun. Paranı geri alamıyorsun.
**
Şimdi bana söyleyin. Böyle bir hukuk boşluğunda dolandırıcılık artar mı, azalır mı? Tablo açık. Elbette artacaktır. Dolandırıcılara gereken ceza verilmemesi bir yana, mağdur olan insanların mağduriyetini giderecek kanunlar olmaması gerçekten çok vahim.
**
Bu yazıyı, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu Başkanı, Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün’ün okumasını isterdim. Dolandırılarak mağdur edilen insanların mağduriyetinin giderilmemesi, dolandıranlara gereken cezaların verilmemesi sanırım bir insan hakkı ihlalidir.
**
Üstün sık sık ‘İnsan haklarında Avrupa standardından’ söz eder. Polis şefi, ‘Avrupa hukuku, önce mağdurun mağduriyetini giderir’ diyor. Peki, ‘İnsan haklarında, hukukta Avrupa standardıysa’ alın size açık bir örnek. AB’nin, uyum maddelerini tek tek yerine getiren Türkiye, bu konuyu unutmuş gibi görünüyor.
**
Çok acı. Bu iş başıma gelmeseydi bu gerçekleri bilmeyecektim. Gerçekten çok acı. Dolandırıcılığın neredeyse serbest ve neredeyse teşvik edici bir konumda olması gerçekten çok acı. Ve tabii ki, mağdurların mağduriyetinin giderilmemesi ayrı bir acı ve eksiklik.
**
Kanun, hukuk, adalet seni-beni dolandıran kişiye bir şey yapmıyor. Sadece, ‘denetimli serbestlik’ deyip hapse bile atmıyor. Kişi, baka baka benden dolandırdığı paraları, barda-pavyonda hayat kadınlarıyla yiyecek. Sen de ben de, hiçbir şey yapamamanın ezikliğiyle paralarımızın nasıl yendiğini karşıdan izleyeceğiz. Bu mu hukuk? Bu mu adalet? Bu mu insan hakları?
**
Ama ben bir beysbol sopası alıp, beni dolandıran kişinin iki dizini kırarsam, o hukuk, o adalet bana, ‘denetimli serbestlik’ demez. ‘Doğru içeri’ der. Yalan mı?