İlimiz 25-30 yıllık aralıklarla bugüne değin büyük yıkımlara yol açan depremler yaşadı…

O nedenledir her sarsıntı, insanlar üzerinde korkutucu etki bırakır…

Son deprem de öyle olduğunu gösterir bir iz bıraktı dersek, sanırım yanılmayız…

Dün bütün gün, 6 şiddetindeki deprem konuşuldu şehirde…

1999’da 7.4 büyüklüğündeki depremi yaşayanlar iyi bilir…

İnsan yüreğinin zor dayandığı o büyük depremin acısı hala unutulmadı…

Sakarya böyle büyük talihsizliklere uğrayan bir il olduğu için, ne kadar şerbetli olsa da bu tür sarsıntılar toplumumuzda olumsuz etkiler oluşturur, ne yazık ki…

Nitekim dün gün boyu şehrin her köşesinde konuşulan konu depremle ilgiliydi…

Dileyelim bu son olsun derken, “Olası bir depreme karşı ne gibi önlemler alındı?” sorusu gelip dikiliyor hepimizin karşısına…

Bilindiği gibi depremler önlem alınsa kolay atlatılır ama her defasında söylenen bir söz olduğu gibi, bir deprem şehrinde yaşamanın gerektirdiği şartlara uygun mudur son yıllardaki yapılaşmalar…

Bu şehirde yaşayanlar 1943-1967 ve nihayet 1999 yıllarında büyük acılara yol açan depremler yaşadı…

Deprem kuşağı üzerinde yaşayan Japonlar gibi, gerekli önlemleri alıyor muyuz sorusuna ne ölçüde ve sağlıklı cevap verebiliyoruz, işte bütün mesele bu…

Yani deprem değil depreme uygun olmayan yapıların öldürdüğü gerçeğine göre mi hareket ediyoruz…

Önceleri bu konuda gösterilen özen, araya giren uzun yıllarda hafiflerse işimiz zor!

Dün akşam Düzce’de yaşanan deprem bize gelmekte olan çok daha büyük bir deprem olacağı gerçeğini hatırlattı…

Hiç olmazsa bu tür “doğal ihtarlar” dikkate alınsın…

Yaşadığımız konutların ve de iş yerlerimizin güvenli olup olmadığı araştırılsın…

Zira son pişmanlık asla ve kat’a fayda etmez…

Mevlam, ülkemizi ve tüm insanlığı deprem dahil tüm afetlerden korusun derken, alınacak önlemlere yönelik uyarılara dikkat edilsin isterim…