Allahü Teala (c.c.) şöyle buyurmaktadır: ‘’Ramazan ayı, insanlara yol gösterici,doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah’ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.’’(BakaraSüresi 2/185)

Evlatlarımız ne görürse öncelikle onu öğrenir. Bizler, ramazan ayı geldiğinde oruç tutmaya başlarız. Her birimizde farklı bir telaş gören çocuklarımız bizim heyecanımızı hisseder ve merak eder. Mutlu olduğumuzu hissettiğinde ise mutlaka onlar da oruç tutmaya heveslenir. Bu hevesini kırmak yerine, zorlayıp nefret ettirmeden, güçleri oranında onları da bu heyecana dahil etmeliyiz.

Oruç tutmanın bir ayrıcalık olduğunu, Yaratıcımızın bizden oruç tutmamızı neden istediğini, oruç tutan insanın neler kazanacağını ve neler hissedeceğini, oruçluyken nelere dikkat etmemiz gerektiğini, Rabbimizin bizi ne kadar çok sevdiğini anlatmalıyız evlatlarımıza…

Günümüzde oruç tutmaktan korkan nesiller bulunmakta. Oruçtan uzaklaşmalarının sebebi, evlatlarımıza orucun ne denli kıymetli olduğunu anlatamadığımızdır.’’ Aman yarın okul var çocuk uyusun ‘’diye düşünüp çocuklarımızın rahatını düşündüğümüzde ona ne sabrı öğretebiliriz, ne de şükrü…

Oruç tutmak,  İslam’ın beş şartından biri olduğuna göre kesinlikle tutulması gerekir. Bu bilinci evladımıza öğretmek zorundayız. Bazen ‘’dinde zorlama yoktur’’ cümlesi ile karşılaşıyoruz. Bu cümleyi yanlış anlıyoruz. Dine girmeden önce hangi dine gireceğin konusunda zorlama yoktur fakat İslam dinini tercih ettiğinde sorumlulukların başlar. Dinim İslam dediğinde İslam’ın beş şartını yerine getirmek zorunda olduğumuzu evlatlarımıza öğretmeliyiz. Hem Müslüman’ım deyip hem de gereklerini yerine getirmemek olmaz. İşte oruç ta olmazsa olmazlardan biridir. Oruç Rabbimizin hoşnutluğunu kazanmak için bir fırsattır. Oruç tutan kişi, fakirin ve açlıkla mücadele edenin halinden anlamayı öğrenir ve bu dünyada sınavda olduğunu hatırlar. Sabretmeyi öğrenir ki sabır Rabbin bize verdiği bir imtihandır. Kişi acıktığında ne kadar aciz olduğunu anlar ve şükretmesi gerektiğini fark eder. Kişi açken kibir duygusu ortadan kalkar. Kişi acıktığında nimetlerin kıymetini anladığından israf etmemesi gerektiğini fark eder. Kişi ne kadar aciz olduğunu düşündüğünde mütevazi ve alçakgönüllü olur. İnsana acizliğini hatırlatan oruç ibadeti, azgın nefsani duyguların azalıp yerine şefkat ve merhametin gelmesini sağlar.

Oruç, sadece midenin açlığıyla tutulmaz. Kalbimizi, midemizi, gözümüzü, kulağımızı, dilimizi, elimizi haramdan sakındırmaktır oruç. Bedenin, aklın, ruhun terbiyesidir oruç. Oruç tuttuğumuzda her türlü günahtan uzaklaşmak ve nefsimizi terbiye etmektir oruç. Bizi diğer insanlara yaklaştırandır oruç…

Evlatlarımıza Ramazan ayına saygıyı da öğretmeliyiz. Hastalık, güçsüzlük veya başka bir sebeple oruç tutulamadığında kimseye görünmeden yemeyi,  oruca ve oruçluya saygılı olmayı öğretmeliyiz yavrumuza. Küçük yaşlarda oruç tutamadığında dahi göstermeden gizli yemeyi öğretirsek eğer, Ramazan ayı geldiğinde ortalıkta bir şey yiyip içmemesi gerektiğini bilirler. Ne yazık ki günümüzde elinde dondurma yalaya yalaya umursamaz bir tavırla Ramazan ayının  geldiğinin farkına varmayan evlatlarımıza, küçükken hassasiyet kazandıramadığımızdandır. Vebali büyüktür öğretmediklerimizin…

Evlatlarımızı ibadetlere yavaş yavaş ve zorlamadan küçük yaşlarda alıştırmalıyız ki büyüdüklerinde zorlanmasınlar…