Toplu taşıma araçlarının istisnasız hemen hepsinde aynı manzara var…

Ne zaman bir toplu taşıma aracına binsem, sağımda solumda, arkada önde kim oturursa otursun genç-yaşlı, kadın-erkek, deva bulmaz alışkanlık haline geldiğine inandığım rezil bir alışkanlığın pençesine takılmış gidiyor…

Koltuğuna oturur oturmaz telefonlarını açıp tıklamaları bir yana, bir de telefon gelince ya da arayınca birilerini, öyle konuşmaları var ki günümüz gençliği ya da hanımları adına son derece düşündürücü…

Bunun istisnalar yok mu!

Var elbette…

Ama inanın 30 kişilik minibüste bir elin parmağını geçmez...

Kimi hasta bir yakınının içler acısı durumunu, bazısı bir yaş günü çılgınlığını, kimileri sevgilisiyle darılmanın acısını, bazıları ise tuttuğu takımın yenilgisi ya da galibiyeti üzerine konuşur da konuşur, hem de yüksek perdeden…

Kalkıp bir tepki versen, al başına belayı!

Ancak farklı bir argüman kullanırım böyle durumlarda, her defasında…

Telefonla konuşurmuş gibi yapar, yüksek tonla aranılmış gibi “Şimdi minibüsteyim; kimseyi rahatsız etmeyelim. Ben daha sonra seni ararım” deyip, telefonu cebime koyar, gözlerinin içine bakarım, alınganlık göstersinler diye...

Ama değişen bir şey olmaz...

Daha önce de bu sütunlarda benzer bir sitemde bulunduğumu hatırlarım...

Bir kez daha gündeme taşımama yol açan bir olay yaşayınca, kendimi tutamadım...

Geçtim, özellikle örtülü-örtüsüz, genç-yaşlı, kızların ve hanımların yüksek sesle konuşmasını; bir de mini ekran bağımlılığı var ki, adına çağın icadı denilse de çağın mahvına yol açacak…

İnsanları ruhen ve bedenen adım adım yalnızlığa ve sinsi sinsi hastalığa götüren bu alet, günün birinde icat edenler tarafından yasaklanırsa, bilin ki sürpriz olmayacak...

Daha şimdiden nice genci hastanelere düşürdüğü bilinen akıllı telefon alışkanlığı, olanca tehlikesine rağmen bir öldürücü ama vazgeçilmez virüs gibi, herkesi etkisi altına aldı…

Hal böyle olunca yaş mevhumu olmaksızın gelecekte belki de insanların mahvına yol açacak, akın akın hastanelere düşürecek bu sevimli oyuncaktan kurtulmanın çareleri aranmalıdır tez elden…

Faydaları ve zararları saymakla geçiştirilemeyecek bir toplumsal olaydan nasıl kurtulunur bilemem ama hani dilimize pelesenk bir özdeyiş vardır, “Bir musibet, bin nasihatten yeğdir”

Bu sözden hareketle gönül, telefonla umumi yerlerde nasıl konuşulacağını bilen bir toplumda ve bu tehlikeli gidişe dur diyecek bir iradenin hakim olduğu huzurlu bir ülkede yaşamak ister…

Bu konuda giderek yükselen tepkiler ve sağlık sorunları, tehlikenin ne denli önemli olduğunu gösteriyor...

Bizden hatırlatmak…

“Bundan sonra isteyen istediğini yapsın” demeden önce, uyarılarımızı göz ardı etmeyip sağlığını ve geleceğini düşünen herkese ve her kesime Bizim Bahçe’den “Zambaklar” gönderelim istedik...